Büyük evin küçük hanımefendisi. Джек Лондон
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Büyük evin küçük hanımefendisi - Джек Лондон страница 5

Название: Büyük evin küçük hanımefendisi

Автор: Джек Лондон

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-22-1

isbn:

СКАЧАТЬ bariz bir şekilde hiçbir hastalığı olmadığını söylüyordu. Yine de, çiftlik uygulamalarına göre, Iowa’dan yeni getirildiği için rutin karantina döneminden geçiyordu. Derneğin sürü kayıtlarında adı Burgess Premier olarak geçiyordu, iki yaşındaydı ve Forrest’a, çiftlikte teslim şartıyla beş yüz dolara mal olmuştu.

      Büyük Ev’e doğru giden yollardan birinde hızla ilerleyen Forrest, domuz müdürü Crellin’e yetişti. Beş dakikalık bir görüşme sonucunda, Burgess Premier’in gelecek birkaç aydaki kaderini belirledi ve O.I.C.’deki tüm dişilerin en büyüğü olup Seattle’den San Diego’ya tüm gösterilerde en büyük ödülü alan dişi domuz Leydi Isleton’un sağ salim on bir yavru doğurduğunu öğrendi. Crellin gecenin yarısında onun yanında kaldığını ve sonra eve gidip duş alıp kahvaltı ettiğini anlattı.

      “Duyduğum kadarıyla en büyük kızın liseyi bitirmiş ve Stanford’a girmek istiyormuş,” diyen Forrest, dörtnala gitmek için işaret vermek üzereyken kısrağı gemledi.

      Otuz beş yaşında genç bir adam ve üniversiteli olmanın, açık havaya ve düzgün bir yaşantıya alışkın gençliğinin izlerini taşımanın yanı sıra, uzun zamandır baba olmanın da olgunluğuyla Crellin, yanık teninin altında hafifçe kızararak ve başını sallayarak patronunun ilgisine duyduğu minneti gösterdi.

      Forrest, “Bir daha düşün,” tavsiyesinde bulundu. “Üniversiteye giden tüm kızlar –evet, Devlet Öğretmen Okulları’na giden kızlar– hakkında istatistik yap. Kaç tanesi meslek hayatını sürdürüyor ve kaç tanesi diplomalarını aldıktan sonra iki yıl içinde evlenip bebek büyütmeye başlıyor?”

      “Helen konuya çok ciddi yaklaşıyor,” dedi Crellin.

      “Apandisimi aldırdığım zamanı hatırlıyor musun?” diye sordu Forrest. “Şey, bana hayatımda gördüğüm en iyi hemşire ve iki güzel bacağın üstünde yürüyen en güzel kız bakıyordu. O zaman altı aydır tam donanımlı hemşireydi. Ondan dört ay sonra ona düğün hediyesi göndermek zorunda kaldım. Bir araba satıcısıyla evlendi. O zamandan beri otellerde yaşıyor. Bir daha asla hemşirelik yapma fırsatı bulamadığı gibi kolik krizini atlatmasına yardımcı olacağı bir çocuğu da olmadı. Ama… umutları var… ve bu umutların gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilemem. Ama… Hemşirelik eğitimi ne işine yaradı?”

      Tam o sırada boş bir gübre serpici geçtiği için Crellin ve at üstündeki Forrest yolun kenarına çekildi. Forrest yakan gözleriyle makinenin yorgun kısrağına baktı. Kendi ödüllerini ve yavrularının aldığı ödülleri saymak ve sınıflandırmak için uzman bir muhasebeci gerektiren çok büyük, bir idari bölge atıydı.

      Forrest gözlerinde sevgiyle atı işaret ederek, “Fotherington Princess’e bak,” dedi. “Normal bir dişi. Ancak şans eseri, binlerce yıldır süregelen yerli seçim sayesinde insan onu evrimleştirerek, beklendiği gibi koşum atı doğurma görevini yükledi. Ancak koşum atı olma görevi ikincil. Esas olarak o bir dişi. Kendi insan dişilerimizi ele alacak olursak, genellikle her şeyin ötesinde biz erkekleri severler ve doğaları gereğince anaçlardır. Bugün kadınların karmaşık hayatında oy hakkı ve meslek edinme konusunda biyolojik yaptırımlar yok.”

      “Ama ekonomik yaptırımlar var,” diye itiraz etti Crellin.

      “Doğru,” dedi patronu ama sonra devam etti. “Şu andaki sanayi sistemimiz evliliği önlüyor ve kadınları meslek sahibi olmaya zorluyor. Ama unutma, sanayi sistemleri gelir gider, oysa biyoloji sonsuza dek devam eder.”

      “Bugünlerde genç kadınları evlilikle tatmin etmek oldukça zor,” diye mırıldandı sürü sorumlusu.

      Dick Forrest kahkahalarla güldü.

      “Onu bilemem,” dedi. “Örneğin karını ele al. Belgesini almış –hem de klasik bilimler– ee, onunla ne yaptı? İki oğlan, üç kız, sanırım. Bana anlattıklarından hatırladığım kadarıyla, okuldaki son senesinin ikinci döneminden itibaren seninle nişanlıymış.”

      “Doğru, ama…” diye ısrar eden Crellin’in gözünde bu noktayı takdir ettiğini gösteren bir parıltı oluştu. “O olay hem on beş yıl önceydi hem de aşk evliliğiydi. Elimizde değildi. O noktaya kadar sizinle aynı fikirdeyim. Eşim duyulmamış başarılar kazanmayı planlamışken, ben de mimarlık fakültesinin dekanlığından başka bir şey görmüyordum. Elimizde değildi. Ama bu on beş yıl önceydi ve on beş yıl genç kadınlarımızın emel ve ideallerinde birçok değişiklik yaratıyor.”

      “Buna bir an bile inanma. Sana söylüyorum, Bay Crellin, bu bir istatistik. Bütün karşıt şeyler geçici. Her kadın sonsuza dek, ilelebet kadın olarak kalır. Kız çocuklarımız bebekleriyle oynamayı ve aynada kendi çekiciliklerine bakmayı bırakıncaya kadar, hiçbir kadın, daima olduğu şeyden başka bir şey olmayacaktır: Önce anne, sonra erkeğin eşi. İstatistikler böyle. Devlet Öğretmen Okulu’ndan mezun olan kızları inceliyorum. Bu arada mezun olmadan önce evlenenler hariç tutuluyor. Yine de, mezunların fiilen okullarda öğretmenlik yaptığı sürenin ortalaması iki yılın biraz üstünde. Ayrıca çoğunun, görünüşleri ve talihsizlikleri yüzünden evde kalmaya ve hayatları boyunca öğretmenlik yapmaya mahkûm olduğunu dikkate alınca, evlenebilir durumda olanların öğretme süresini nasıl kısalttıklarını görebilirsin.”

      Crellin, “Bir kadın, hatta bir genç kız sadece erkekler söz konusu olduğunda istediğini yapacaktır,” diye mırıldanırken patronunun verdiği rakamlara itiraz edememişti ama araştırmaya kararlıydı.

      “Yani senin genç kızın Stanford’a gidecek,” dedi Forrest gülerek. Bu arada atını dörtnala koşturmaya hazırlıyordu “ve senle ben ve tüm erkekler sonsuza kadar, istediklerini yapmalarını sağlayacağız.”

      Patronu hızla uzaklaşıp ufukta küçülürken Crellin kendi kendine gülümsedi; çünkü Crellin Kipling’ini tanıyordu ve gülümsemesine neden olan düşünce şuydu: “Peki, sizin kendi çocuğunuz nerede, Bay Forrest?” Kahvaltıda kahve içerken bunu Bayan Crellin’e anlatmaya karar verdi.

      Dick Forrest Büyük Ev’e ulaşamadan bir kez daha durarak zaman kaybetti. Durdurduğu adama Mendenhall diye hitap etti. Mendenhall hem at müdürü hem de otlak uzmanıydı ve sadece çiftlikteki her ot tanesini değil, her ot tanesinin uzunluğunu ve ekildiği zamandan beri yaşını bilmekle tanınıyordu.

      Forrest’ın bir işareti üzerine Mendenhall, çift tekerlekli arabayı süren iki tayı onun yanına getirdi. Forrest’ın işaret vermesine neden olan şey, vadinin kuzey kenarında yakaladığı, kilometrelerce ötedeki düzgün sıradağlarda güneşin dokunduğu yerlerin ve Sacramento Vadisi’nin geniş ovasına uzandığı alanlardaki koyu yeşil görüntüleriydi.

      Bunun ardından gerçekleşen konuşma hızlı ve iki adamın bildiği deyimlerden oluşan kısaltmalarla geçti. Konu otlardı. Kış yağmurlarından ve bahar sonu yağmurlarının yağma olasılıklarından bahsedildi. Little Coyote ve Los Cuatos dereleri, Yolo ve Miramar tepeleri, Büyük Havza, Round Vadisi ile San Anselmo ve Los Banos sıradağları gibi isimler konu edildi. Geçmişteki, şimdiki ve gelecekteki sürülerin hareketleri tartışıldı. Ayrıca uzak tepelerde bulunan otlaklarda saman ekilmesi olasılığı konuşuldu ve sürülerin kışı geçirerek beslendiği korunaklı dağ vadilerindeki ücra ahırlarda kışın artakalan saman miktarı hakkında tahminler yürütüldü.

      Meşe СКАЧАТЬ