Bin mumlu ev. Meredith Nicholson
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bin mumlu ev - Meredith Nicholson страница 15

Название: Bin mumlu ev

Автор: Meredith Nicholson

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-07-8

isbn:

СКАЧАТЬ gibi tutuyordum.

      “Tekrar affınızı dilerim,” dedim. “Ben beklemiyordum da…”

      Yanlışlıkla misafir odasının kapısına gelip misafirleri hiçbir şaşkınlık ifadesi göstermeden izleyen bir çocuğun bakışlarıyla sakince izledi beni. Ne beklemem ya da beklememem gerektiğini bilmiyordum. O da bana açıklamaya niyeti olmadığını gösteriyordu. Kısa eteği en fazla on beş on altısında olduğunu gösteriyordu. Eğer gerçekten öyleyse bu durumda üstünlüğün bende olmaması için hiçbir sebep yoktu. Pipomla oynarken sıcak tütün közleri elimi yakınca pipoyu birden elimden fırlattım.

      Biraz güldü ve piponun rıhtımdan sekerek suya düşüşünü izledi.

      “Ne fena!” dedi gözleri hâlâ pipodayken. “Ama acele ederseniz dalgalar uzaklaştırmadan alabilirsiniz.”

      “Öneriniz için teşekkür ederim,” dedim. Ama bana gülmek için hazır beklediğine emin olduğum tuhaf bir okul kızının önünde rıhtıma diz çöküp de bir pipoyu yakalamaya çalışma fikri hiç hoşuma gitmedi.

      Kanosunun bağlı olduğu iskeleye doğru bir adım attı.

      “Müsaade ederseniz…”

      “Eğer yapabileceğinizi düşünüyorsanız… Sağ salim,” dedi ve gözlerinde oynaşan kahkaha beni öfkelendirdi.

      “Kadınsı düğüm, erkeklerin kafasını karıştırmak için tasarlanmıştır,” dedim, aşina olmadığım ilmeklerle düğümlenmiş ipi boş yere çekerken.

      Garip bir tepkisizlikle bekledi. Muhtemelen sakarlığıma gülüyor olduğunu düşünmek parmaklarımı daha atik kullanmamı sağlamıyordu.

      “St. Agatha’daki denizcilik hocasının bir kadın olduğuna şüphe yok. Bu düğüm mezuniyet sonrası kurslarında anlatılmalı. Ama benim kibarlığım da sizin sabrınıza denktir, sizi temin ederim.”

      Kırmızı İskoç bereli kız sessizliğini korudu. Islak ip inatçıydı. Düğüm giderek karıştı ve benim durumu çözme çabalarım kızda hiçbir tepki uyandırmadı. Dolaşık düğümlerine çeşitli teorilerle saldırdığım ipi çekiştirdim.

      “Ameliyatlık bir durum korkarım. Tam bir kördüğüm ama bıçağım yanımda değil.”

      “Ah, ama yapmayın!” diye haykırdı. “Ben kendim halledebileceğimi düşünüyorum.”

      Eğildi -ceket kolunun omzumu sıyırdığını hissettim- benim göz ardı ettiğim bir ucu tutup ince, esnek eliyle sertçe çekti ve düğümü çözdü.

      “İşte!” dedi küçük bir kahkaha eşliğinde. “Sizi onca zahmetten kurtarabilirmişim.”

      “Ne kadar da kalın kafalıyım! Ama şifreyi bilmiyordum,” dedim, hatamı biraz olsun düzeltebilmek için kanoyu dikkatle düzleştirirken.

      Uzattığım ele küçümser gibi baktı. Sonra küçük, temkinli bir adımla teknesine bindi ve küreği aldı. Saat geç oluyordu. Korudaki gölgeler giderek koyulaşırken suyun üzerinden serin bir rüzgâr esti. Şapel kulesinin ardındaki gökyüzü, günbatımının ihtişamıyla parlıyordu.

      Kız birkaç becerikli darbeyle küçük, el yapımı kanosunu pipoma yaklaştırdı, pipoyu aldı ve rıhtıma fırlattı.

      Kürekleri tereddütle oynatırken, “Belki ezgili tüttürürsünüz,” dedi.

      “Beni büyük bir yükümlülük altına sokuyorsunuz,” dedim. “St. Agatha’daki kızların hepsi böyle cana yakın mıdır?”

      “Öyle olduklarını söyleyemem! Ben büyük bir istisnayım ve cidden sizinle konuşmamam gerek! Kurallara aykırı! Ayrıca tütün içilmesini teşvik etmeyiz.”

      “Papaz içmiyor herhalde.”

      “Şapelde içmez. İçmediğine inanıyorum. Onu başka bir yerde de nadiren görürüz zaten.”

      Kürekle şimdiye kadar sadece boş boş oynamıştı ama bu kez gözlerini kaldırdı ve uzun bir hamleyle geri çekildi.

      “Ama koruda… bu sabah… duvarın kenarında!”

      Onu öyle şaşırttığım için kendimden hâlâ nefret ederim. Küreğin dengeli duran palası birden etrafa su sıçratarak göle düştü. Kız, kanoyu neredeyse hiç seçilmeyen bir hamleyle rıhtıma yanaştırdı. Gözlerinde hayret ve dehşetle bana döndü.

      “Demek insanları dinleyen bir dedektifsiniz, öyle mi? Efendinize saygılarımı iletin lütfen! Size gerçekten bir özür borçluyum, bir beyefendi olduğunuzu sanmıştım!” diye haykırdı utandıran bir vurguyla. Sonra da küreğini suyun derinliklerine batırdı.

      Arkasından abuk subuk kekeleyerek seslendim ama hafif teknesi suyun üzerinde durmadan ilerledi. Kürek antrenmanlı bir kesinlikle inip kalkarken neredeyse hiçbir dalgaya neden olmuyordu. Kız usulca günbatımında masalsı görünen kulelere doğru ilerledi. Arkasından öyle bakakaldım. Kendimi ayıplayıp duruyordum. Batı tarafını sarı ve kırmızının görkemi sardı. Bir rüzgâr aniden kulübelerin ardındaki koruda inledi, benim etrafımdan geçti ve gölün yüzeyini dalgalandırdı. Kızın kanosuna ulaşana dek rüzgârı izledim ve ince, el yapımı kanonun suyun sallanışına verdiği hızlı tepkiye baktım. Sular kızın tetikteki bedenini bir dalgayla yükseltirken kürek hâlâ düzenli olarak suya dalıp çıkıyordu. Sonunda okul arazisinin yakınlarındaki rıhtımı oluşturan yarımadanın ardında gözden kayboldu.

      Kırmızı İskoç beresi, sonunda kırmızı gökle bir oldu. Ben de kanomu çevirerek neşesizce eve doğru kürek çekmeye başladım.

      Yedinci Bölüm

      DUVARDAKİ ADAM

      Kıyı boyunca bir saat kadar boş boş dolandıktan sonra bile kendime o kadar öfkeliydim ki karaya çıktığımda yolumu kaybettim ve Bates’in bize hayvan yemlerini getiren köylülerle iletişim kurmak için kullandığı arka kapıda buldum kendimi. Mutfağa kolaylıkla ulaştım, birinci ve ikinci katları birbirine bağlayan merdiveni çıktım. Ev karanlıktı ve karanlıkta bilmediğim bir yolda sendeleyip durmak da ruh halime pek iyi gelmiyordu. Korkarım ardında tamamlanmamış ve böylesine akıl almaz görünen bir ev bırakan büyükbabama edilen beddualar yüzündendi. Kıza karşı affedilmez çıkışım içime dert olmuştu. Gece serinliği birdenbire suyun üzerine çökünce üşümüştüm ve bir an önce rahat kıyafetler giymek istiyordum. İkinci katta odama giden yolu bulabileceğimi düşündüm ve oturma odamdan gelirmiş gibi duran kısık sesleri duyduğumda, engebeli zeminde oraya doğru ilerliyordum.

      Koridor zifiri karanlıktı. Olduğum yerde durup dinledim. Odamın kapısı açıktı ve kısacık bir an koridora zayıf bir ışık vurup tekrar ortadan kayboldu. Bir çekicin ahşaba vurduğunu duydum.

      Sonra ses kesildi ve bir fısıltı duyuldu:

      “Beni burada bulursa öldürür. Yarın tekrar denerim. Tanrı adına yemin ederim ki, sana yardım edeceğim ama şimdi daha fazla…”

      Derken ses boğuklaştı ve yine СКАЧАТЬ