Folik asidin fazlası vücut tarafından atıldığı için alımında aşırıya kaçmanın bir zararı yoktu. Ama eksikliği hamileler için çok tehlikeliydi; bebeğin sinir sisteminin hasar görmesine sebep oluyordu. Folik asit yetersizliği aynı zamanda hamilelik depresyonunu tetikleyen faktörlerden de biriydi.
İnfertilite tedavisinde edindiğim bir bilgi de, folik asidin erkek vücudunda kaliteli sperm üretilmesine de destek olduğuydu. Bu sebeple onu eşimin günlük vitaminleri arasına da ekledik.
İnsülin direncim vardı ve hücre zarının insülin geçirgenliğini artırmak için C vitamininin faydalı olduğunu biliyordum. Bu sebeple her gün 1000 mg C vitamini aldım.
İnfertilite tedavisinde öğrendiğim bir şey de vücutta serbest radikallerin yüksek olması durumunda gebelik şansının azalacağıydı. Dengeli C vitamini alımı antioksidan etkisi göstereceğinden faydalıydı.
Okuduklarıma göre C vitamini antioksidan olarak eskiye oranla önemini yitirmeye başlamış. Doktorlar onun yerine başka antioksidanlar önerebiliyorlar. Ama ben gene de tedavi boyunca günlük C vitamini almayı hiç bırakmadım.
Gerekli Testler
Tüp bebek tedavisinde en önemli noktalardan biri testlerdir. Pek çok klinikte bakılan değerler istenen rakamlara ulaşmadan tedaviye başlanıyor. Pek çok tedavi de bu sebeple başarı ile sonuçlanmıyor.
Benim kendi adıma yaptığım tespit, başarılı bir tedavi için E2 ve FSH değerlerinin istenilen aralıkta olması gerektiğidir. Bu değerlere müdahale edecek bilinen bir yöntem yoktur. Ama yukarıda anlattığım uygulamalar dolaylı olarak bu değerlere etkilidir.
Bu tedaviyi birebir uygulamış biri olarak bu değişimi hissettiğimi söyleyebilirim. Yaptığım her değişiklik, hayatıma kattığım her yenilikle birkaç ay içinde olumlu sonuçlar almaya başladım.
Bazı kliniklerde ise hastaların sadece E2 ve FSH değerlerinin uygun olup olmadığına bakılıyor. Uygunsa tedaviye başlanıyor. Uygun değilse hastalar kendi hallerine bırakılıyor. Oysaki benim örneğimde de olduğu gibi sizi yönlendirecek doğru doktoru bulduktan sonra kendinize olan inancınız ve hayatınıza kattığınız değişimlerle bu değerleri istenen seviyelere getirmeniz mümkündür. Yeter ki buna istekli olun, inanın ve yanınızda size destek verecek doğru kişiler bulunsun.
Bu ilgisizlikten daha kötüsü ise, kimi kliniklerde hastaları kaçırmamak için söz konusu değerlerin uygun olup olmadığına bakılmaksızın derhal tedaviye başlanmasıdır. Bu gibi durumlarda tedavi için boş yere yıllar harcanıyor, çiftler maddi manevi yıpranıyor ve gitgide büyüyen bir umutsuzluğa kapılıyorlar.
Bu sebeple bilinçli adımlar atmanızı ve hayatınızın kontrolünü elinize almanızı dilerim.
Şimdi bu değerlere bir bakalım.
, yumurta kalitesini gösterir.
Reglin ikinci günü, jinekolojik muayene sırasında yumurtalıkların görünümüyle birlikte değerlendirilerek ele alınır.
50’nin altında, 10’un üstünde olmalıdır.
Örneğin; E2 değeriniz 200, FSH değeriniz de 4 çıkmış diyelim.
Bu tablo tüp bebek denemesi için uygun görülmez.
, kesin bir tedavi yoktur. Yumurtalık uyarılması gibi destekleyici uygulamalar yapılabiliyor.
FSH ise yumurta rezervleri hakkında bilgi verir.
İkinci gün ne kadar düşük çıkarsa ilerleyen günlerde yumurta rezervlerinin o kadar iyi olacağının göstergesi olarak kabul edilir. Değer olarak 10’un altında ne kadar düşük olursa o kadar iyi demektir. Burada dikkat edilmesi gereken, FSH değerinin östrojen değerleri ile birlikte ele alınması gerektiğidir.
Tedaviye başlamak için beklenen, östrojen hormonu değerlerinin 50’nin, FSH değerlerinin de 10’un altında olmasıdır.
, bilinen bir tedavi yoktur.
E2 ve FSH dışında, değerlerini ölçmek için de test yapılmaktadır. Bu bir bağışıklık testidir ve normalden yüksek sonuçlar baskılayıcı bir tedavi gerektirir.
Bu hücrelerin sayısı arttığında;
✔ infertilite ve gebelik kayıpları görülür,
✔ vücudu oluşturan hücreler ve embriyo hasar görür,
✔ embriyo rahme tutunamaz,
✔ plasental hücreler zarar görür ve düşük riski ortaya çıkar,
✔ gebeliğin ilerleyen dönemlerinde bebeğin kalp atışları yavaşlar ve gebelik kesesi normalden küçük, bebeğin içinde yüzdüğü amniyotik sıvı ise normalden az olur,
✔ plasenta çevresindeki kanamalara bağlı olarak anne adayında vajinal kanamalar veya lekelenmeler görülür,
✔ bazı kadınlarda, gelişmekte olan yumurtaların DNA’sı zarar görür ve embriyoda fragmantasyon, hücre bölünmesinde yavaşlama, embriyo kalitesinde bozulma olur.
Embriyo yüklemesi için ve özellikle gebeliğin ilk üç ayında CD56 değerinin 14’ün altında olması gerekir.
Hamile kadınların bağışıklığının düşük olduğu bilinir. Daha yakından bakarsak bunun nedenini anlarız. Düşük bağışıklık, embriyonun tutunması için gereklidir. Çünkü embriyo yabancı bir madde olarak algılanıp, vücuttan atılmaya çalışılabilir. İlk üç ay içinde vücut onu benimser ve tepki vermemeye başlar.
Hamile kadınlara bağışıklık sistemlerinin zayıf olmasından dolayı kalabalık ortamlardan uzak durmaları, çok sayıda kimseyle yakın temasa girmemeleri önerilir. Hamilelerin fazla yorulmaması da hep bu sebeple gereklidir. Çünkü vücudun herhangi bir tehlike ânında ilk olarak vereceği tepki embriyoya saldırmak olacaktır. Bu da gebelikte düşük yaşanmasına sebep olur.
Tekrarlayan düşüklerde, tekrarlayan implantasyon bozukluklarında ve embriyo tutunmasıyla ilgili durumlarda tespitte bulunabilmek için bu değere bakmak gerekir.
Ben bu bilgileri gazetede okuduğum bir haber vasıtasıyla öğrendim. Murat Bey ile de paylaştığım bu haber şöyleydi: İngiliz bir kadın on sekiz kere düşük yapmıştı. On dokuzuncu gebeliğinde durumu fark etmiş ve CD56 değerini düşürerek sonunda çocuğunu kucağına almıştı.
Bu kadının azmi ve kararlılığı karşısında hayranlık duymuştum. Yapması СКАЧАТЬ