Goethe'nin Hayatı. James Sime
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Goethe'nin Hayatı - James Sime страница 6

Название: Goethe'nin Hayatı

Автор: James Sime

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-7605-82-5

isbn:

СКАЧАТЬ Eylül ayında bir gün Goethe “Zum Geist” adlı hanın girişinde tesadüfen genç bir papazla tanıştı. Herder’in Strazburg’a henüz vardığını duyduğundan, bu kişinin onun ta kendisi olduğuna hiç şüphesi yoktu. Goethe onu saygıyla selamlayınca, herkes gibi Herder de bu genç öğrencinin yiğit duruşu ve samimi tavırlarından etkilenip onu hoş bir şekilde karşıladı ve onunla sohbet etmeye başladı. İkisi arasında yakın bir dostluğa yol açan bu durumun Goethe’ye önemli getirileri oldu. O zamanlar 26 yaşında olmasına rağmen sıkı bir disiplinden dolayı olgun bir karakteri olan Herder, canlı ve taze fikirlerle dolu iki makale derlemesinin yazarı olarak daha o zamandan iyi bir ün kazanmıştı. Dünyanın büyük yaratıcı ruhlarından biri olmasa da canlı ve sıradışı bir kavrayış yetisiyle donatılmış bir zekâsı vardı. Karakterinde de zihninin dünyaya uzanan kısmına ait fikirlere ilham olacak bir şevk ve soyluluk vardı.

      Riga’daki vaizlik ve öğretmenlik işini bıraktıktan sonra bir süre Fransa’da kalan Herder, yakın bir zaman önce Strazburg’a kadar eşlik ettiği genç Holstein-Eutin Prensi’ne özel öğretmenlik yapma görevini kabul etmişti. Darmstadt’ta nişanlandığı Caroline Flachsland’a evlenme teklifi ettiği Bückeburg’dan (çok geçmeden yerine getirilen) baş-papazlık sözü alınca, artık bu özel öğretmenlik görevini bıraktı. Ancak, başını bir hayli belaya sokan bir göz hastalığından mustaripti ve tedavi olma şansı olduğu için altı aydan fazla bir süre daha Strazburg’ta kaldı. Ağrılı bir ameliyat gerçekleştirildi ve iyileşme süreci de beklenenden daha yavaştı. Sürekli ziyaretine gelenlerden biri olan Goethe, bu zorlu süreçte ona yardım etme fırsatını hiçbir zaman kaçırmadı. Karakterine ait tüm mükemmel niteliklerine rağmen çabuk sinirlenmeye ve biraz kibirli davranmaya eğilimli olduğundan, sağlıklı olduğunda bile Herder’le anlaşmak arkadaşları için bir hayli güçtü ve üstelik hastalığında bu huyu biraz bile düzelmemişti. Öte yandan karakterinin özündeki mükemmelliği gören Goethe onun bu duruma özgü kabalığına aldırış etmediğinden, bu yeni arkadaşına yönelik vefalı tavırlarının mükâfatını aldı.

      Bu dönemde, Avrupa düşünce yapısı dünyanın görebileceği en büyük devrimlerden birine tanık oluyordu. Hiç şüphe yok ki hareketin öncüsü Rousseau’ydu. Rousseau bir edebiyatçı olarak Voltaire’in yanına bile yaklaşamazdı. Ne de Diderot’dan daha kapsamlı ya da onunla aynı ölçüde bir bilgi dağarcığına sahipti. Ancak onun fikirleri çağın en temel ihtiyaçlarını karşılıyordu. Rousseau halkın dikkatini insanlığa yönlendiren, peygamberlere has bir şevk ve heyecana sahipti. Fransız uygarlığını köklerinden sarstı, Almanya üzerinde de çok derin bir etki bıraktı. Kaliteli zihinler, her yerde dünyanın mevcut durumundan büyük bir hoşnutsuzluk duyuyordu. Rousseau’ya göre adaletten yoksun kurumlar tarafından bozulmadığı müddetçe daima saf ve soylu kalacak özsel insani niteliklerin, özgürce gelişimi ve dışavurumu adına norm ve geleneklere karşı çıkıp “doğa”ya dönüş için haykırıyordu her biri.

      Rousseau hakkında ciddi çalışmalar yapan Herder, öğretisindeki tüm temel tezleri benimseyip onun bu doktrinlerini sadece yaşamın eleştirisinde değil, aynı zamanda edebiyata dair yargılarına da uygulamıştı ve ayrıca o andan itibaren Goethe’yi kendi entelektüel zenginliğinin bir paydaşı olarak kabul etti. Halihazırda Rousseau’nun bir okuru olan Goethe’nin zihni artık, erken dönem yazılarının karakterinden aşina olduğumuz gibi La Nouvelle Héloïse ve Emile4 ruhunun derinden etkisi altındaydı. Daha da önemlisi Shakespeare’in dehasının ihtişamını tamamen kavramış olmasının getirdiği faydaydı. Tüm şairler içerisinde Shakespeare, Herder’in öğrettiği biçimiyle doğanın en doğru yorumuna kavuştuğu kişiydi. Onun oyunları üzerine büyük bir hevesle çalışmaya dönen Goethe, onların güç ve güzelliklerinden daha önce hiç olmadığı kadar etkilenerek onlarda yatan anlamı tüketmenin mümkün olmadığını daha da güçlü bir şekilde hissetti. Herder’in; Swift, Richardson, Fielding, Sterne ve Goldsmith hakkında da söyleyeceği çok şeyi vardı. Goethe’nin de aralarında bulunduğu bir arkadaş çevresine neşeli, acıklı ve huzurlu cazibesiyle her birinin zevkle dinlediği Wakefield Papazı’nı5 okuyordu. Herder’in etkisiyle Homeros okumaya başlayan Goethe, Hamlet’ten6 bile alamadığı güçlü ilhamı İlyada7 ve Odyssey’den8 almıştı. Macpherson’ın çevirdiği Ossian, Herder’in hayal gücü üzerinde büyük bir etki bıraktı. Aldığı bu hazzı Goethe’yle de paylaştı. Goethe de Fingal ve The Songs of Selma’da (Selma Şarkıları) ilkel edebiyatın görkemli ve büyüleyici birçok izine rastladı. Yine Percy’nin Reliques’ini (Eski Eserler) iyi bilen Herder’in etkisiyle, Goethe ilk defa şiirsel dürtünün en güzel dışavurumunun herkesçe bilinen şarkı ve baladlarda bulunduğunu öğrendi. Bunu öğrenmesi ona çok büyük bir haz verdi. Böylece elindeki derleme halk şarkılarını, kendi sözlerini kullanarak yeni bir tarzda ve ancak ince bir zekânın üstesinden gelebileceği bir zarafet ve basitlikle yeniden yaratma işine girişti.

      Herder’in üzerinde bıraktığı etki sayesinde Goethe, Strazburg döneminde büyük bir entelektüel uyanış yaşadı. Hiçbir doktrinel yapıyı hakikatin tam ve nihai dışavurumu olarak görmüyordu. Bunun aksine Herder’den zihnini başkalarına bağımlı olmadan kullanabilmeyi öğrendi. Artık bizzat kendi gözleriyle baktığı dünyayı yargılayarak fikirlerini özgürce test edebilmeye başlamıştı. Herder’le tam da ondan daha ileri düzeyde özgün bir zihne ihtiyaç duyduğu ve onun da buna ayak uydurabileceği bir gelişim evresindeyken tanıştı. Öğretmeniyle yolları ayrıldığında, artık bir ustanın dizinin dibinde oturmasına ihtiyacı yoktu. Tıpkı sırlarını çözdüğü şairlerin yaptığı gibi dünya gerçekleriyle dolaysız biçimde temas edip, doğasının ona bir armağanı olan dürtüleriyle kendi kavrayış ve yaratıcılığının izini sürerek büyük başarılar elde etmenin mümkün olduğunu öğrenmişti artık.

      Herder’le birlikte geçirdiği dönemde uyanan taptaze dürtüler Goethe’nin, derinlerdeki capcanlı ve ahenkli dünyanın zevkine varmasına olanak sağlamıştı. 1770 yılının sonbahar mevsiminde Weyland’la birlikte şirin bir Alsace köyü olan Sesenheim’a yolculuk ettiler. Weyland orada üvey kız kardeşlerinden birinin karısıyla akraba olduğu Papaz Brion’u ziyaret etmek istiyordu. Ağaçlarla kaplı bir kırda bulunan bahçesinin yanında dikilen bu eski moda ihtiyara yaklaşırken, Goethe’nin kıpır kıpır olan ruhu bile güzellik ve dinginliği ilk bakışta göze çarpan bu manzaranın sakinleştirici etkisini hissetmişti. Gerçekten sıcakkanlı ve konuksever biri olan Papaz Brion’un biri evli dört kızıyla sekiz yaşında bir oğlu vardı. Böylesine sade ve mutlu bir ailenin hiç var olmadığını düşünen Goethe (Oliver Goldsmith’in kim olduğunu henüz bilmediğinden bu düşüncesi sonradan ortaya çıkmıştı) bazen onları Wakefield Papazı’ndaki aileyle karşılaştırırdı. Bir anlık hevesle kendini olmadığı biri olarak tanıtsa da çok geçmeden karakterini belli etti. Bu durum üzerine hoş karşılanınca birdenbire rahatladı. Papazın en küçük kızı Goethe’nin ilgisini çekecek yaşta değildi. Diğerleriyse onunla aynı yaşta olan Salomca ile on dokuz yahut yirmi yaşlarında olan Frederika’ydı. Nazik ve minyon bir kadın olan Frederika’nın gür açık renk saçları, koyu mavi gözleriyle güzel biçimli bir çehresi vardı. Oldukça hassas karakterine karşın, kırsalın tatlı ve şifalı havasından dolayı canlı bir görünüşe sahipti. Nazlı genç kız tavırlarının ardında derin bir tutkuyla bağlanabilecek bir kadın yatıyordu. Çetin ve dobra biri olan ablası Salomca’ya kıyasla çok daha çekiciydi.

      Goethe СКАЧАТЬ



<p>4</p>

Emile, J. J. Rousseau, çev. Yaşar Avunç, İş Bankası Kültür Yayınları, 2009 (e.n.)

<p>5</p>

Wakefield Papazı, Oliver Goldsmith, çev. Arzu Tontu Özgen, Doruk Yayınları, 1996 (e.n.)

<p>6</p>

Hamlet, William Shakespeare, çev. Sabahattin Eyüboğlu, İş Bankası Kültür Yayınları, 2008 (e.n.)

<p>7</p>

İlyada, Homeros, çev. Azra Erhat, İş Bankası Kültür Yayınları, 2014 (e.n.)

<p>8</p>

Odysseia, Homeros, çev. Azra Erhat, İş Bankası Kültür Yayınları, 2014 (e.n.)