Gülümseyen Adam. Хеннинг Манкелль
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Gülümseyen Adam - Хеннинг Манкелль страница 20

Название: Gülümseyen Adam

Автор: Хеннинг Манкелль

Издательство: Ayrıksı Kitap

Жанр:

Серия: Kurt Wallander

isbn: 978-605-71714-5-0

isbn:

СКАЧАТЬ önce karşılaşmadığı türden ileri düzey bir kilitti. Kapıyı açınca arka tarafında üst katlara çıkan geniş bir merdivenin olduğu büyük bir hole girdi. Pencerelerde kalın perdeler vardı. Perdelerden birini açtığında pencerelerin parmaklıklı olduğunu gördü. Yaşlandıkça kaçınılmaz olarak korkuya kapılan, yalnız yaşayan yaşlı bir adam. Burada kendisinden başka koruması gereken bir şey var mıydı? Ya da korkusu bu duvarların dışındaki bir şeyden mi kaynaklanıyordu? Evi dolaşmaya giriş katından başladı, aile büyüklerinin kasvetli portrelerinin sıralandığı kütüphaneyi ve açık plan yemek ve oturma odasını gezdi. Duvarlardan başlayarak mobilyalara kadar her şey koyu renkliydi, insana melankoli ve sessizlik hissi veriyordu. Hiçbir yerde insanı neşelendirebilecek açık renkli küçük bir parça ya da parlak bir detay yoktu.

      Üst kata çıktı. Yatakları özenle yapılmış misafir odaları, kışın kapalı kalan bir otel gibi terk edilmiş görünüyordu. Torstensson’un kendisine ait yatak odasında demir parmaklıklı bir iç kapı vardı. Wallander kasvetten içi bunalarak aşağıya indi. Mutfak masasına oturup ellerini çenesine dayadı. Tek duyduğu saatin tiktaklarıydı.

      Torstensson öldüğünde altmış dokuz yaşındaydı. Karısı öldüğünden beri son on beş yıldır yalnız yaşıyordu. Sten tek çocuklarıydı. Kütüphanedeki portrelerden birine bakılırsa aile Mareşal Lennart Torstensson’un soyundan geliyordu. Wallander’in okul günlerinden aklında kaldığına göre bu adam Otuz Yıl Savaşları boyunca ordusunun ayak bastığı yerlerde köylülere karşı acımasızlığıyla biliniyordu.

      Wallander ayağa kalkıp bodrum katına indi. Burada da her şey fazlasıyla düzenliydi. Kazan dairesinin hemen arkasında kilitli bir çelik kapı olduğunu fark etti. Doğru anahtarı buluncaya kadar birkaç anahtar denedi. Karanlıkta el yordamıyla lamba düğmesinin yerini bulup ışığı açtı.

      Oda beklemediği kadar büyüktü. Duvarlar raflarla kaplıydı, raflar ise Doğu Avrupa’dan gelen ikonalarla doluydu. Hiçbirine dokunmadan ikonaları yakından inceledi. Daha önce antika eşyalarla hiç ilgilenmemesine ve bu konuda uzman olmamasına rağmen koleksiyonun son derece kıymetli olduğu hükmüne vardı. Bu durum yatak odasındaki demir korumalı kapıyı olmasa da pencerelerdeki parmaklıkları ve kapıdaki kilidi açıklıyordu. Wallander’in tedirginliği arttı. Doymak bilmez bir iştahla tüm bu Meryem Ana heykellerini toplayan, huzuru kaçmış, evini hapishaneye çevirmiş, yaşlı ve zengin bir adamın özel dünyasına davetsiz olarak girdiğini hissetti.

      Wallander kulak kabarttı. Üst katta ayak sesleri vardı, sonra bir köpek havladı. Hızla odadan ayrıldı, merdivenlerden çıkıp mutfağa girdi.

      Mutfakta elindeki tabancasını kendisine doğrultan meslektaşı Peters’le yüz yüze gelince şaşırdı. Peters’in arkasında, hırlayan bir köpeği tasmasından zorlukla tutmaya çalışan bir güvenlik görevlisi vardı. Peters silahını indirdi. Wallander kalbinin hızlandığını hissetti. Tabancanın görünüşü bir anlığına da olsa uzun süredir aklından çıkarmaya çalıştığı anılarını canlandırmıştı.

      Derken tepesi attı. “Burada neler oluyor?” diye söylendi.

      “Güvenlik şirketinin alarmı çalmış, onlar da polisi aramışlar,” dedi Peters aşikâr bir endişeyle. “Biz de aceleyle geldik. Senin burada olduğunu bilmiyordum.”

      Tam o sırada Peters’in ekip arkadaşı Norén de elinde tabancayla çıkageldi.

      “Soruşturma yürütüyorum,” dedi Wallander, birden patlayan öfkesinin hızla azaldığını hissederek. “Trafik kazasında hayatını kaybeden Avukat Torstensson burada yaşıyordu.”

      “Alarm çalarsa biz de geliriz,” dedi güvenlik şirketinden gelen adam sözünü sakınmadan.

      “Hemen alarmı kapatın,” dedi Wallander. “Birkaç saat içinde yeniden açabilirsiniz. Ama önce buradaki işimizi bitirelim.”

      “Bu Komiser Wallander,” diye açıklama yaptı Peters. “Tanıyor olmalısın.”

      Güvenlik görevlisi çok gençti. Başını salladı fakat Wallander onun kendisini tanımadığını düşündü.

      “Artık burada yapacağın bir şey kalmadı. Lütfen giderken köpeği de götür,” dedi Wallander.

      Güvenlik görevlisi gitmeye isteksiz görünen Alman kurt köpeğiyle birlikte uzaklaştı. Wallander, Peters ve Norén’in elini sıktı.

      “Görevine döndüğünü duydum,” dedi Norén. “Seni tekrar gördüğüme sevindim.”

      “Teşekkür ederim.”

      “Sen hastalık iznine çıktığından beri hiçbir şey eskisi gibi değil,” dedi Peters.

      “Şimdi yine iş başındayım,” dedi Wallander, konuşmayı soruşturmaya yönlendirmeyi umarak.

      “Aldığımız haberler inanılır gibi değildi,” dedi Norén. “Bize emekli olacağın söylendi. Bu yüzden alarm çaldığında seni bu evde bulmayı beklemiyorduk.”

      “Hayat sürprizlerle dolu,” dedi Wallander.

      “Neyse, tekrar hoş geldin,” dedi Peters.

      Wallander ilk defa bu arkadaşlığın içten olduğunu hissetti. Peters’in yapmacık bir yanı yoktu, sözleri açık ve netti.

      “Benim için zor zamanlardı,” dedi Wallander. “Fakat artık geride kaldı. En azından öyle umuyorum.”

      İki polis memuruyla arabalarına kadar yürüdü ve giderlerken el salladı. Sonra bahçede dolaşırken düşüncelerini toparlamaya çalıştı. Kişisel duygularıyla iki avukata ne olduğuna dair düşünceleri birbirine karışıyordu. Sonunda Berta Dunér’le tekrar konuşmaya karar verdi. Ona sorması gereken sorular vardı.

      Kapı zilini çalarak içeri girdiğinde neredeyse öğlen olmuştu. Bu defaki gelişinde Berta Dunér’in bir bardak çay teklifini kabul etti.

      “Bu kadar kısa süre içinde yeniden rahatsız ettiğim için üzgünüm,” dedi Wallander. “Fakat baba ve oğul Torstensson’ların kafamdaki resmini tamamlamam gerekiyor. Kimdi onlar? Gustaf Torstensson’la otuz yıldan fazla zamandır çalışıyordunuz.”

      “On dokuz yıldır da Sten’le çalışıyordum,” dedi Berta Dunér.

      “Epeyce uzun bir süre,” dedi Wallander. “İnsanları zaman geçtikçe tanıyoruz. Babasıyla başlayalım. Bana nasıl birisi olduğunu anlatın.”

      “Anlatamam,” dedi Berta Dunér.

      “Neden peki?”

      “Onu tanımıyordum.”

      Cevabı Wallander’i şaşırttı ama kulağa inandırıcı geliyordu. Wallander sabrını zorlasa da daha ihtiyatlı olmaya karar verdi.

      “Sözlerinizin biraz garip olduğunu söylersem yanlış anlamayın,” dedi Wallander. “Demek istiyorum ki onunla birlikte uzun süredir çalışıyordunuz.”

      “Onunla birlikte değil,” dedi Berta Dunér. “Onun için СКАЧАТЬ