Название: Devrin En Büyük Yazarı Cengiz Aytmatov
Автор: Osmanakun İbraimov
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6853-26-3
isbn:
Devrinin Büyük Yazarı Cengiz Aytmatov
ÇEVİRİ EDİTÖRÜNDEN 1
Türk dünyasının büyük yazarı Cengiz Aytmatov’la ilgili yazılan bilimsel ve edebî yazıların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Aytmatov hakkında bilinmeyenleri yahut az bilinenleri daha açık biçimde dile getiren bu eserin yazarı, başta Kırgızistan’da olmak üzere bütün Orta Asya’da ve eski SSCB ülkelerinde tanınmış edebiyatçı, Kırgızca ve Rusça olarak çok sayıda edebî eleştiriye imza atmış, Kırgızistan’ın bağımsızlığının ilk yıllarında ülkenin ikinci adamı olarak Devlet Sekreterliği görevini başarıyla icra etmiş olan ve hâlen Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osmonakun İbraimov’un kullandığı dil ve üslup dikkat çekici derecede başarılıdır. Sayın İbraimov’un “Devrinin Büyük Yazarı Cengiz Aytmatov; Hayatı ve Edebî Kişiliği” adlı edebî inceleme ve tenkitlerinden oluşan kitap Rusça olarak yayımlanmış olup geniş bir coğrafyada edebiyatseverler ve araştırmacılar tarafından da ilgiyle okunduğu görülmüştür. Son yıllarda Aytmatov hakkında yazılan en kapsamlı ve objektif değerlendirmelerin yer aldığı bir çalışma olarak dikkati çekmiştir bu eser. Böyle değerli bir eserin Türkiye Türkçesine çevirisi yapılarak Türk okuyucularının ve araştırmacılarının hizmetine sunulması, merhum yazarın doğumunun 90. yılında daha geniş kitlelerce tanınmasına katkıda bulunacaktır.
Çeviri eserler, her zaman kaynak eser kadar etkileyici olmayabilir. Ancak onu aslından daha da iyi hâle getirecek usta çevirmeleriniz varsa okuyucu bundan mutluluk duyar. Çeviri yapmak için yalnızca karşılıklı olarak iki dili çok iyi derecede bilmek yeterli değildir; o dillerin kültürünü ve eserin türüne göre geniş bir terim bilgisi de gereklidir. En iyi çeviri, çeviri olduğu anlaşılmayan eserdir. Çevirmenin kendi varlığını hissettirmediği eserlerin en az aslı kadar ilgi görür. Çeviri eserlerde doğruluk, duruluk ve doğallık ilkelerine dikkat edilmesi; anlaşılması güç ve uzun anlatımlardan uzak durulması beklenir. Çeviri eserler anlaşılır olmalıdır, ancak hemen anlaşılır olmalıdır. Rusça ve Türkçe dil yapıları, anlatım ve üslup özellikleri bakımından birbirinden çok farklı iki dildir. Elinizdeki bu eserde bazı kavram ve kelimelerin anlamca eşdeğerlerinin bulunmadığı hallerde yakın anlamlı kelimeler seçilmiş yahut açıklama yoluyla okuyucuya sunulmuştur. Çeviri esnasında -yazarın izniyle- bazı konularda kültürel farklılıklar nedeniyle yeteri kadar anlaşılmayacak hususlarda çok az da olsa çevirmen ve editör yorumlarına yer verilmiştir. Merhum Cengiz Aytmatov’un pek az bilinen bir yönünü yansıtması sebebiyle “Bir Çeviri Hikâyesi; Aytmatov’un Duası” başlığı altında esere eklemeyi uygun bulduk.
Devrinin Büyük Yazarı Cengiz Aytmatov; Hayatı ve Edebî Kişiliği adlı eseri büyük bir özveriyle Rusçadan Türkiye Türkçesine çeviren Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesinin değerli öğretim elemanlarına, eserin Türkiye’de basılmasını sağlayan ve büyük Türk dünyasının ortak kültür değerlerini geniş kitlelere yayarak gönül pınarımızı coşturan Avrasya Yazarlar Birliğinin kıymetli başkanı Sayın Yakup Ömeroğlu’na, Bengü Yayınlarına sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
GİRİŞ
Cengiz Törökuloğlu Aytmatov son romanını kaleme aldıktan kısa bir süre sonra, 2008 yılında, aramızdan ayrıldı. Mamafih, eserin başlığı “Dağlar Devrildiğinde” bazı imalar ve uğursuz sezgiler taşıyordu. Yazarın trajik mahiyetteki dünya algısı ilk eserlerinde hissedilmekteydi, ancak böylesi evrensel bir hüzün, böylesi bir çaresizlik önceki eserlerinde bulunmamaktaydı. Devrilen dağlar, kıyametin bir alameti, Pompei’nin son günüydü adeta. Aytmatov’un sanatında turnalar tekrar ortaya çıkıyor, tekrar onlar yerden gökyüzüne doğru kanat çırpıyorlar Antoine de Saint-Exupery’yi hatırlayarak. Yani bu roman aslında hayata veda romanıdır, aynı zamanda tüm yaşanmışlığın bir çeşit muhasebesidir.
Onun aramızdan ayrılışı aynı zamanda küresel bir olaydır. Onunla birlikte bir devir de kapanmış oldu. Entelektüel birikimin kısıtlandığı, gaddar olmasına rağmen kimileri için kanlı canlı bir devir olan Sovyet dönemi de sona erdi. Çok uluslu bu büyük devlet döneminde Aytmatov kendisine kral tacında bir inci gibi sunulan büyük bir şöhrete kavuştu.
Bilindiği üzere, Aytmatov 19. yüzyıl seyyahlarınca da ifade edildiği gibi sosyal ve ekonomik yönden geri kalmış, göçmen hayat süren bir Orta Asya halkına mensuptu. Biz Kırgızlar Altay ve Güney Sibirya’dan göç ettikten sonra yüzyıllarca büyük tarihin kıyılarında gezinip durduk. Sovyetler Birliği döneminde halkımız bilimde, sosyal ve kültürel hayatta çok önemli gelişim sergilemiştir. Geleceğe atılan bu önemli adımları “millî Rönesans ve diriliş” olarak da niteleyebiliriz. Cengiz Aytmatov ise bu kültürel değişimin en yüksek zirvesindeki muzafferidir.
Eleştirmenler ne derlerse desinler Aytmatov’u bir yazar ve bir kişilik olarak yetiştiren tüm çelişkilerine rağmen Sovyetlerdir. Aytmatov kaleme aldığı eserlerde bu unutulmaz dönemin büyüleyici gücünü anlatırken aynı zamanda tüm zorlukları, hüzünleri, trajedileri ve 1980’li yıllardaki günbatımını idrak etti. Sovyetler Birliğinin günbatımını…
Cengiz Aytmatov, Kırgızistan’ı her zaman baba ocağı olarak görmüştür. Bu, onun ebedî aşkı ve ebedî çilesidir. Bununla beraber, Rusya, Kazakistan, Özbekistan ve Orta Asya’nın diğer ülkelerini, son yıllarda ise okurları tarafından çok sevildiği kardeş Türkiye’yi kendine yakın görmüştür. Avrupa’da da Aytmatov’u insanlar yakından tanımaktaydı, özellikle Almanya’da. Kültürel bağlara göre kendisi de esasen bir Avrupalıydı, daha doğru bir deyişle Avro-Avrasyalı.
Aytmatov her iki dili de ustalıkla kullanabilen, yani Kırgızca ve Rusçayı çok iyi derecede bilen bir yazardı. Dünyayı çok iyi algılayan Aytmatov, Uzak Doğu’dan Avrupa’ya kadar tüm insanlığa hitap edebiliyordu. Kaleminin evrenselliği en önemli özelliklerinden biriydi. Rus dilli bir yazar olarak bu dili okuyan ve bilen insanlara hitap ederken Türk dilli bir yazar olarak da Türk soylu halkları temsil ediyordu.
Sonra, Sovyet dönemi sona erip yeni bir dönem başladı ve her şey hızlıca değişmeye başladı. Doğal olarak bu değişimden Aytmatov da etkilendi. Farklı bir deyişle okurlar arasındaki konumu değişti. “Cemile”, “Beyaz Gemi”, “Gün Olur Asra Bedel”, “Dişi Kurdun Rüyaları” gibi eserleri farklı dillerde milyonlarca tirajla basılmış yazarın okurları yeni dönemde azalmaktaydı. Artık insanlar arasında yeni sınırlar, yeni bloklar ortaya çıkmıştı ve yazar bu duruma olan nefretini gizlemiyordu.
Aytmatov, sistemlerin eksik yanlarını çok iyi görebilmekteydi. Bu yüzden Gorbaçov değişimini desteklemekle kalmadı, bu değişim hareketine aktif olarak katıldı; Sovyetler Birliğinin yıkılacağını tahmin etmiyordu. Ülke yıkıldığı zaman bir sanatçı olarak susmayı tercih etti. Gençlik yıllarından beri toplumdan ümidini kesmeyen bir sanatçı olarak bu durum ona ağır gelmişti. Eski Sovyetler ile yeni Kırgızistan arasında bir yerlerle kalmıştı adeta. Brüksel’de Kırgızistan Büyükelçiliği görevinde bulundu. Bununla beraber sık sık Moskova’yı ziyaret etti, Almatı, Astana, İstanbul ve Bakü’deki davetlere katıldı. Eninde sonunda büyük ülke Sovyetlerin artık olmadığını idrak etti. Her şeye rağmen eski okur kitlesine, bir dünya sanatçısı olarak yeniden hitap etmeliydi.
Cengiz Aytmatov 10 Haziran 2008 tarihinde aramızdan ayrıldı. Beklenmedik bir şekilde Kazan şehrinde hastalandı, Nürberg şehrine tedavi olmak için gitti, ancak orada küçük bir klinikte hayatını kaybetti. Sevdiği şehir Bişkek’te defnedildi.
Bu kitabın yazarı, Aytmatov’un sırdaşı ve yoldaşı, edebiyatta küçük kardeşi, yıllardan beri onun eserlerini inceleyen bir araştırmacıdır. Benim Rusça yayımlanan “XX. Yüzyıl Kırgız Edebiyatı” adlı 2 ciltlik eserimde ve “Kırgız Devletçilik Tarihi” adlı çalışmamda da Cengiz Aytmatov’dan ayrıntılı biçimde bahsettim.
Bu çalışmanın ortaya çıkmasında çok yardımcı olan yazarın kıymetli eşi Mariya Aytmatova’ya, küçük oğlu El-dar Aytmatov’a, СКАЧАТЬ
1
Muhittin Gümüş, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Mütercim-Tercümanlık Bölümü Öğretim Görevlisi