Название: Ölümlülerin Rüyasi
Автор: Морган Райс
Издательство: Lukeman Literary Management Ltd
Жанр: Героическая фантастика
Серия: Felsefe Yüzüğü
isbn: 9781632916877
isbn:
Aniden, Alistair’in bağları çözüldü. Erec iplerin gecenin sessizliğine koptuğunu duydu ve Alistair’in iki avucunu ileri uzattığını gördü. Avuçlarından muazzam bir ışık parıldadı.
Bir saniye sonra, Erec arkasında, bileklerinde bir sıcaklık hissetti. Müthiş bir ısı hissinden sonra, birden ipleri gevşemeye başladı. Erec iplerin teker teker koptuğunu hissetti ve nihayet geri kalan ipi kendisi koparmayı başarabildi.
Bileklerini havaya kaldırıp hayretle baktı. Özgürdü. Gerçekten de özgürdü.
Bir ip kopma sesi daha gelince, yanındaki Strom’un da iplerinin çözüldüğünü gördü. İpler geminin dört bir yanında ve diğer gemilerde kopmaya devam etti. Erec diğer adamların da ellerinin çözüldüğünü, sırayla özgür kaldıklarını fark etti.
Herkes ona bakınca, Erec parmağını dudaklarına götürdü, sessiz olmalarını işaret etti. Durumu muhafızların fark etmediğini, adamların sırtlarının onlara dönük olduğunu, geminin kenarında durmuş şakalaştıklarını ve geceyi izlediklerini gördü. Tabii, hiçbiri o sırada nöbet başında değildi.
Strom’la diğerlerinin peşinden gelmesini işaret edip sessizce öne geçti ve hep birlikte yavaş yavaş adamlara doğru ilerlemeye başladılar.
“Şimdi!” diye bağırdı Erec.
Hızla koşmaya başlayınca, diğerleri de hep birlikte harekete geçip öne atıldılar ve muhafızlara varana dek durmadılar. Koşarlarken muhafızlardan bazıları güvertede zeminin gıcırdadığını fark ettiler ve hızla arkalarına dönüp kılıçlarını çektiler.
Ama Erec ve diğerleri azılı savaşçılardı, hayatta kalabilmek için ellerindeki tek şansı kullanmak, düşman muhafızlarını yenmek ve karanlıkta hızla ilerlemek istiyorlardı. Strom adamlardan birinin üstüne atladı ve kılıcını savurmasına izin vermeden bileğinden tuttu; Erec de adamın beline uzanıp hançerini kaptı ve Strom kılıcını alırken adamın boğazını kesti. Aralarındaki farklılıklara rağmen, iki kardeş birlikte her zamanki gibi uyum içinde çalışıp birlikte savaşıyorlardı.
Erec’in adamları muhafızların tüm silahlarını aldılar, onları kendi kılıçlarıyla ve hançerleriyle öldürdüler. Diğer adamlar fazla ağır davranan muhafızların üstüne atlayıp onları çığlıklar arasında aşağı atıp dalgalara yolladı.
Erec diğer gemilerine bakınca, adamlarının hepsinin dört bir yanda düşman muhafızlarını öldürmeye başladığını gördü.
“Çıpaları kesin!” diye bağırdı.
Adamları tüm gemileri sabit tutan çıpaların iplerini kestiler ve çok geçmeden, Erec ayaklarının altında gemisinin o tanıdık kıpırtısını hissetti. En sonunda, serbest kalmışlardı.
Borazanlar öttü, bağırışlar duyuldu ve daha büyük olan İmparatorluk filosu neler olduğunu fark edene tek meşaleler yakıldı. Erec dönüp açık denize çıkmalarını engelleyen gemilere baktı ve hayatının savaşıyla karşı karşıya olduğunu anladı.
Ama artık umurunda değildi. Adamları hayattaydı. Özgürlerdi. Artık bir şansları vardı.
Bu sefer, gerçekten de savaşarak öleceklerdi.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Darius suratının her yerine kan sıçradığını hissetti ve bir düzine kadar adamının siyah renkli kocaman bir atın sırtındaki bir İmparatorluk askeri tarafından öldürüldüğünü gördü. Asker Darius’un hayatında hiç görmediği kadar büyük bir kılıcı savurdu ve tek bir harekette on iki adamın birden kafasını uçurdu.
Darius dört bir yanından çığlık sesleri duydu. Adamları her yönde katlediliyordu. İnanılmaz bir manzaraydı. Düşman askerleri müthiş darbeler savuruyor, düzinelerce adamını, sonra da yüzlercesini öldürüyordu… En sonunda, ölenlerin sayısı binleri buldu.
Darius aniden kendisini bir heykel tabanlığının üstünde buldu ve etrafına bakınınca zeminin gözünün alabildiğince cesetlerle kaplı olduğunu gördü. Halkının tamamı Volusia’nın duvarlarının arasında ölüp istiflenmişti. Kimse kalmamıştı. Tek bir kişi bile sağ değildi.
Darius acıyla ve çaresizlikle haykırırken, İmparatorluk askerlerinin onu arkasından tuttuğunu hissetti ve çığlıklar arasında dünyası karardı.
Sonra, aniden uyandı, nefes nefese soluklanmaya çalıştı. Neler olduğunu, neyin gerçek neyin bir rüya olduğunu anlayabilmek için etrafına bakındı. Zincir hışırtıları duydu ve gözleri karanlığa alışınca sesin nereden geldiğini anlamaya başladı. Ayak bileklerinin etrafında kalın zincirler olduğunu gördü. Bedeninin her yanında ağrılar ve sızılar, yeni açılmış yaraların cayır cayır yandığını hissetti ve her tarafının yaralarla ve kurumuş kanla kaplı olduğunu fark etti. Her hareketi canını bakıyordu ve bir milyon asker tarafından darbe yemiş gibiydi. Bir gözü o kadar şişmişti ki kapanmak üzereydi.
Darius ağır ağır dönüp etrafına bakındı. Bir yandan, tüm bunların bir rüya olduğuna rahatlamıştı… Ama etrafını inceledikçe yavaş yavaş olanları hatırladı ve acı hissi geri geldi. Bir rüya görmüştü, ama bir yandan da her şey son derece gerçekti. Volusia kapılarının ardında İmparatorluğa karşı verdiği savaş yavaş yavaş gözlerinin önüne gelmeye başladı. Nasıl tuzağa düştüklerini, kapıların kapandığını ve birliklerin onları kuşattığını… Adamlarının hepsinin nasıl öldüğünü hatırladı. İhaneti hatırladı.
Her şeyi hatırlayabilmek için kendisini zorladı ve hatırladığı son şey birkaç İmparatorluk askerini öldürdükten sonra bir baltanın kör tarafının başına indiği oldu.
Darius zincirlerini çınlata çınlata elini başına götürdü ve ta gözündeki şişliğe kadar inen kocaman bir şişlik hissetti. Rüya görmediğini anladı. Bu da gerçekti.
Darius her şeyi hatırlarken, hissettiği tüm acı ve pişmanlık geri geldi. Adamları, sevdiği herkes ölmüştü. Hem de onun yüzünden.
Loş ışıkta çılgınlar gibi etrafına bakındı, adamlarını ve hayatta kalanları görmeye çalıştı. Belki de birçoğu hayattaydı ve tıpkı onun gibi tutsak alınmıştı.
“Yürü!” dedi birisi karanlıkta sert bir sesle.
Darius iri ellerin onu kollarının altından tutup ayağa kaldırdığını ve bir çizmenin beline indiğini hissetti.
Acıyla inleyip öne doğru tökezlerken zincirleri şangırdadı; önündeki bir çocuğun üstüne doğru uçtuğunu hissetti. Çocuk arkasına uzanıp Darius’un suratına dirsek attı ve onu geriye doğru sendeletti.
“Sakın bana bir daha dokunma,” diye hırladı çocuk.
Darius gibi zincirlere vurulmuş çaresizlik içine ona bakan çocuğu görünce, Darius onun uzun bir sıra oluşturan başka çocuklara zincirlerle bağlı olduğunu fark etti; çocuklar iki yönde bir sıra oluşturuyordu ve ayak ve kol bileklerinden birbirlerine kalın СКАЧАТЬ