Название: Kraliçelerin Yönetimi
Автор: Морган Райс
Издательство: Lukeman Literary Management Ltd
Жанр: Героическая фантастика
Серия: Felsefe Yüzüğü
isbn: 9781632916273
isbn:
Başını kaldırdı ve “Ben Bokbu,” dedi. Sesi kalın ve güvenilirdi. “Sandara’nın çağrısına cevap verdik çünkü o bizden birisi. Hayatlarımızı riske atarak sizi kurtardık. Eğer imparatorluktan birisi bizi burada görürse hepimizi öldürürler.”
Bokbu öne eğildi. Gwen Sandara ve kurtarıcısının yardımıyla yavaşça doğruldu ve ona baktı. Bokbu içini çekerek etrafındaki yorgun insanlara baktı.
“Artık emniyetteler. Şimdi gitmeliler,” dedi bir ses.
Gwen döndü ve Bokbu’ya doğru yaklaşan, eli mızraklı ve tıpkı diğerleri gibi üzeri çıplak ve kaslı savaşçıyı gördü.
“Bu yabancıları denizin öbür tarafına yollayın,” diye ekledi. “Neden onlar için kan dökelim?”
“Ben senin kanındanım,” dedi Sandra. Öne çıktı ve sert bir ifadeyle savaşçının suratına baktı.
“İşte bu yüzden bu insanları buraya getirip hepimizi tehlikeye atmamalıydın,” dedi.
“Halkımıza utanç veriyorsun,” dedi Sandra. “Misafirlerimize nasıl davranmamız gerektiğini unuttun mu?“
“Asıl senin onları buraya getirmen utanç verici,” diye cevapladı sertçe.
Bokbu ellerini havaya kaldırdı ve ikisi de sustu.
Bokbu ifadesizce duruyordu ve düşünüyordu. Gwendolyn se içlerinde bulunduğu çıkmaz durumu düşünüyordu. Tekrar denize açılmak onlar için kesin ölüm demekti ama onlara yardım eden bu insanları da tehlikeye atmak istemiyordu.
Bokbu’ya dönerek; “Size zarar gelmesini istemeyiz,”dedi Gwen. “Sizi tehlikeye sokmak istemiyoruz. Şimdi gidebiliriz“
Bokbu başını sallayarak “Hayır,” dedi. Sonra Gwen’e döndü ve merakla “Neden insanlarını buraya getirdin?” diye sordu.
Gwen içini çekerek “Dev bir ordudan kaçtık,” dedi. “Ülkemizi yok ettiler. Buraya yerleşmek için yeni bir yer bulmaya geldik”
“Yanlış yere geldiniz,” dedi savaşçı. “Burası eviniz olamayacak”
“Sessizlik!” dedi Bokbu. Savaşçıya sert bir bakış attı ve onu susturdu.
Sonra Gwen’e döndü ve göz göze geldiler.
“Sen gururlu ve asil bir kadınsın“ dedi. “ İyi bir lider olduğunu görüyorum. İnsanlarına rehberlik yaptın. Eğer açık denize geri dönerseniz kesinlikle ölürsünüz. Belki bugün değil ama birkaç gün içinde kesinlikle“
Gwendolyn teslim olmuş bir şekilde ona baktı.
“O zaman öleceğiz,” dedi. “Yaşamamız için insanlarınızın ölmesine izin vermeyeceğim.”
Gururundan ve asaletinden güç alarak kararlılıkla ona baktı. Bokbu’nun ona daha derin bir saygıyla yaklaştığını biliyordu. Bir anda sessizlik oldu.
“Damarlarında savaşçı kanı aktığını görebiliyorum,” dedi. “Bizimle kalacaksın. Halkım iyileşene ve güçlenene dek burada kalacak. Hem de kaç ay sürerse sürsün.”
“Ama reisim…” diyecek oldu savaşçı.
Bokbu dönüp ona sert bir bakış fırlattı.
“Kararımı verdim”.
“Ama gemileri!” dedi adam. “Limanda kalırsa, İmparatorluk gemiyi görür. Daha ay sona ermeden hepimiz ölürüz!”
Reis direğe, sonra gemiye uzun uzun baktı. Gwen etrafına bakınıp o alanı inceledi ve sık bir bitki örtüsüyle çevrili gizli bir limana kadar çekildiklerini gördü. Arkalarına baktığında açık denizi görünce, adamın haklı olduğunu anladı.
Reis ona bakıp başını salladı.
“Halkını kurtarmak istiyor musun?”
Gwen hararetle evet der gibi başını salladı.
“Evet.”
Reis de ona başını salladı.
“Liderlerin zor kararlar vermesi gerekir,” dedi. “Şimdi, sıra sana geldi. Bizimle kalmak istiyorsunuz, ama gemimiz hepimizin öldürülmesine neden olur. Halkınızı kıyıya memnuniyetle alırız, ama geminiz burada kalamaz. Onu yakmanız gerek. Sizi sonra buraya alırız.”
Gwendolyn orada reisin karşısında durdu ve gemiyi yakmaları gerekeceğini düşününce yüreği sızladı. Gemisine, denizi aşmalarını sağlayan, halkının dünyanın öteki ucuna götürmeyi başaran gemiye bakınca yüreği parçalandı. Zihninden bir sürü zıt his geçti. Gemi tek çıkış yollarıydı.
Ama bir yandan da neden çıkış yoluydu? Sonsuz bir ölüm okyanusuna mı geri döneceklerdi? Halkı ayakta bile zor duruyordu ve toparlanmaları gerekiyordu. Barınacak ve sığınacak bir limana ihtiyaçları vardı. O gemiyi yakarak hayatlarını kurtaracaklarsa, öyle yapacaklardı. Denize tekrar açılmaya karar verirlerse, o zaman başka bir gemi bulur, ya da başka bir gemi inşa edip yamaları gerekeni yaparlardı. O an için, hayatta kalmaları gerekiyordu. En önemli şey buydu.
Gwendolyn ona bakıp hüzünle tamam der gibi başını salladı.
“Öyle olsun,” dedi.
Bokbu ona daha büyük bir saygıyla başını salladı. Sonra, dönüp bir emir verdi ve etrafındaki bütün adamlar harekete geçti. Geminin dört bir köşesine dağılıp onları rampadan aşağıdaki kumlu kumsala indirdiler. Gwen durup Godfrey, Kendrick, Brandt, Atme, Aberthol, Illepra, Sandara ve dünyada en çok sevdiği diğer kişilerin yanından geçişini izledi.
Gemideki herkes inene dek bekledi. Geride bir tek kendisi ve yanından ayrılmayan Krohn ve sessizce bekleyen reis kaldı.
Bokbu’nun elinde adamlarından birinin verdiği yanan bir meşale vardı. Meşaleyi tam gemiye değdirmek üzereydi.
“Hayır,” dedi Gwen uzanıp bileğini tutarak.
Bokbu şaşkınlıkla ona baktı.
“Bir lider kendi gemisini kendisi yok etmeli.”
Gwen dikkatle ağır ve yanan meşaleyi elinden aldı, arkasına döndü ve bir damla gözyaşını silerek meşaleyi güvertede duran bir kanvasa tuttu.
Orada durdu ve kanvasın alev alışını, alevlerin giderek her yere yayılıp gemiyi sarışını izledi.
Meşaleyi bıraktı; sıcaklık fazla hızlı artıyordu. Döndü ve peşinde Krohn ve Bokbu’yla birlikte rampadan kumsala, yeni evine, dünyada geriye kalan tek yere indi.
Yabancı ormanda etrafına bakarken, tanımadığı hayvanların ve kuşların tuhaf çığlıklarını duydu. Bir tek şunu düşünebildi:
Orada СКАЧАТЬ