Japon Mitleri ve Efsaneleri. F. Hadland Davis
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Japon Mitleri ve Efsaneleri - F. Hadland Davis страница 7

Название: Japon Mitleri ve Efsaneleri

Автор: F. Hadland Davis

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786258068962

isbn:

СКАЧАТЬ Ancak çocukların annesi Tokiwa, küçükleri de yanına alarak kaçıp saklanmış. Sonunda, karakteristik Japon metaneti sayesinde nefret edilen Kiyomori’nin karısı olmaya razı olmuş. Bunu, çocuklarının hayatını kurtarmanın tek yolu bu olduğu için yapmış. Yoşitsune’yi yanında tutmasına izin verilmiş ve her gün ona şöyle fısıldamış: “Baban Minamoto Yoşitomo’yu unutma! Güçlen ve babanın intikamını al, çünkü onu Taira öldürdü!”

      Yoşitsune yedi yaşına geldiğinde bir keşiş olarak yetiştirilmek üzere manastıra gönderildi. Genç çocuk, derslerine çok çalışıyordu ama cesur ve fedakâr annesinin korkusuz sözleri her daim kalbindeydi. Bu sözler onu hareketlendirip eyleme geçmesini sağladı. Bir vadiye giderdi; burada küçük tahta kılıcını sallar, savaş şarkıları söyleyerek kayalara ve taşlara vururdu. Bir gün büyük bir savaşçı olmayı arzuluyor, Taira klanının ailesine yaptığı yanlışları düzeltmek istiyordu.

      Bir gece böyle işlerle meşgulken büyük bir fırtına karşısında irkildi ve uzun, kırmızı bir burnu, devasa parlak gözleri, kuş benzeri pençeleri ve tüylü kanatları olan güçlü bir dev gördü. Cesurca yerinde duran Yoşitsune, devin kim olabileceğini araştırdı ve Tengu Kralı, yani dağ elflerinin, her türden olağanüstü hileyle sık sık uğraşan neşeli küçük varlıkların kralı olduğu konusunda bilgilendirildi. Tengu Kralı, Yoşitsune’ye çok nazik davrandı. Onun azmine hayran olduğunu açıkladı ve ona kılıç sanatında öğrenilmesi gereken her şeyi öğretmek için geldiğini söyledi. Dersler çok tatmin edici bir şekilde ilerledi ve çok geçmeden Yoşitsune yirmi kadar küçük tenguyu yenebildi ve bu çevikliği, hikâyenin ilerleyen bölümlerinde göreceğimiz gibi, Yoşitsune’nin çok işine yaradı.

      Yoşitsune ve Benkei

      Yoşitsune on beş yaşına geldiğinde Hiei Dağı’nda Benkei adında çok saldırgan bir bonzenin (rahip) yaşadığını duydu. Benkei, bir süredir Kyoto’daki Gojo Köprüsü’nü geçmeye gelen şövalyelere pusu kuruyordu. Amacı bin kılıç elde etmekti ve çok hovarda olmasına rağmen o kadar cesurdu ki, kanunsuz davranışıyla şövalyelerden en az dokuz yüz doksan dokuz kılıç elde etmişti. Yoşitsune bu olan bitenden haberdar olduğunda, Tengu Kralı’nın öğretisini iyi bir şekilde kullanıp Benkei’yi öldürmeye ve böylece ülkedeki dehşete bir son vermeye karar verdi.

      Yoşitsune bir akşam yola çıktı. Mutlak kayıtsızlık tavrını takınmak için Gojo Köprüsü’ne gelene kadar flütünü çaldı. Az sonra, siyah zırhlı devasa bir adamın ona doğru geldiğini gördü. Bu Benkei’nin ta kendisiydi. Benkei genci görünce ona cılız görünen birine, mükemmel bir şekilde enstrüman çalan ve o zaman gökyüzünde parlayan ay hakkında çok hoş bir şiir yazan ama katiyen savaşçı olmayan bir hayalpereste saldırmanın onursuzluk olduğunu düşündü. Bu aşağılama Yoşitsune’yi doğal olarak kızdırdı ve Benkei’nin baltasını birdenbire elinden düşürdü.

      Yoşitsune ile Benkei’nin Dövüşü

      Benkei öfkeyle gürledi ve silahını rastgele savurdu. Ancak tengu öğretisinin canlılığı, Yoşitsune’nin yararına oldu. Bir yandan diğer yana, önden arkaya ve yine arkadan öne sıçradı, kahkahalar ve pek çok el hareketiyle devi dalgaya aldı. Benkei silahını sürekli olarak ya havaya ya yere vurdu, ama rakibini hep ıskaladı.

      Sonunda Benkei yoruldu ve Yoşitsune bir kez daha devin elindeki kargıyı devirdi. Dev, silahını geri kazanmaya çalışırken Yoşitsune ona çelme takınca tökezleyip yere kapaklandı. Kahramanımız, zafer çığlığıyla dört ayaklı Benkei’nin üzerine bindi. Dev, mağlup edildiği için son derece şaşkındı ve kendisine galibin Lord Yoşitomo’nun oğlu olduğu söylendiğinde yenilgisini erkekçe kabul etmekle kalmadı, ayrıca bundan böyle genç fatihin koruyucusu olabilmek için yalvardı.

      Bu andan itibaren, Yoşitsune ve Benkei’nin isimlerini birlikte duyuyoruz ve ister Japonya’da ister başka bir yerde olsun tüm savaşçı hikâyelerinde, hiçbir zaman bu kadar cesur ve uyumlu bir güç ve dostluk birliğine rastlanmamıştır. Taira’ya karşı sayısız zafer kazandıklarını, sonunda onları denize sürdüklerini ve Dan-no-ura’da can verdiklerini öğreniyoruz.

      Dan-no-ura’ya bir kez daha, efsanevi bir bakış açısından bakıyoruz. Yoşitsune ve sadık uşağı, Settsu eyaletinden Saikoku’ya bir gemiyle geçiyorlarmış. Dan-no-ura’ya ulaştıklarında büyük bir fırtına çıkmış. Yükselen dalgalardan gizemli sesler, savaş gürültüsünün, hızla hareket eden gemilerin çıkardığı seslerin ve savrulan okların, bin adamının ayak sesinin çok uzaklardan gelen yankısı geliyormuş. Gürültü gittikçe artmış ve Taira klanına ait ruhani bir bölük dalgaların üzerinde belirmiş. Zırhları yırtık ve kanla kaplıymış ve buharlı silahlarını dışarı atarak Yoşitsune ile Benkei’nin yelken açtığı tekneyi durdurmaya çalışmışlar. Bu, Taira’nın korkunç ve kalıcı bir yenilgiye uğradığı Danno-ura savaşının ruhani bir anısıymış. Yoşitsune bu büyük hayalet konağı görünce Taira’nın ölülerinin hayaletlerinden bile intikam almak için haykırmış; ama her zaman kurnaz ve ihtiyatlı olan Benkei, ustasına kılıcı bir kenara bırakmasını emretmiş ve bir tespih çıkarıp birkaç Budist duası okumuş. Hayaletler huzura ermiş, ağlayıp sızlamalar kesilmiş ve artık sakinleşmiş denizde yavaş yavaş kaybolmuşlar.

      Efsaneye göre, balıkçılar hâlâ zaman zaman hayalet orduların denizden çıktığını ve uzun kollarını salladığını gördüklerini anlatıyor. Efsanelerde sırtı işaretli yengeçlerin Taira savaşçılarının hayaletleri olduğu izah ediliyor. Daha sonra, mağlup edildikleri yere yorulmak bilmeden musallat olan bu talihsiz hayaletlerle ilgili başka bir efsaneyi tanıtacağız.

      Oyeyama Goblini

      İmparator İçijo döneminde Oye Dağı’nda yaşayan bir iblisle ilgili Kyoto’da pek çok korkunç hikâye anlatılıyordu. Anlatılanlara göre bu iblis pek çok şekle bürünebiliyormuş. Bazen insan kılığına girerek Kyoto’da hırsızlık yapar ve pek çok kişiyi çok sevdikleri oğullarından ve kızlarından mahrum edermiş. Bu genç erkekleri ve kadınları dağ kalesine götürmüş ve ne yazık ki onlarla eğlendikten sonra o ve goblinleri büyük bir şölen yapıp bu zavallı gençleri mideye indirmişler. Kutsal saray bile bu korkunç olaylardan muaf değilmiş. Kimitaka bir gün güzeller güzeli kızını kaybetmiş. Kız, goblin kralı Şutendoji tarafından kaçırılmış.

      İmparator bu üzücü haberi duyunca konseyini çağırarak onlara bu korkunç yaratığı nasıl öldürebileceklerini sormuş. Vezirleri, majestelerine Raiko’nun cesur bir şövalye olduğunu söylemişler ve bu tehlikeli ama değerli maceraya bazı yoldaşlarla birlikte gönderilmesini tavsiye etmişler.

      Böylelikle Raiko beş yoldaş seçmiş. Onlara neyin emredildiğini, maceralı yolculuğa nasıl çıkacaklarını ve sonunda goblin kralını nasıl öldüreceklerini anlatmış. Girişimlerinde başarılı olmak istiyorlarsa en önemli şeyin işi ustalıkla yapmak olduğunu açıklamış. Dağ rahiplerinin kılığına girip zırh ve silahlarını şüphe çekmeyen sırt çantalarının içinde dikkatlice gizlenmiş bir şekilde taşımanın iyi olacağını söylemiş. Yolculuklarına çıkmadan önce şövalyelerden ikisi Savaş Tanrısı Haçiman tapınağında, ikisi Merhamet Tanrıçası Kwannon tapınağında ve ikisi Gongen tapınağında dua etmeye gitmiş.

      Bu şövalyeler, kalkıştıkları iş için kutsanmak adına dua ettikten СКАЧАТЬ