Название: Japon Mitleri ve Efsaneleri
Автор: F. Hadland Davis
Издательство: Maya Kitap
isbn: 9786258068962
isbn:
III
Bambu Kesici ve Ay Bakiresi
Kaguya Hanım’ın Gelişi
Uzun zaman önce Sanugi no Miyakko adında yaşlı bir bambu kesici yaşarmış. Adam, bir gün bambu korusunda baltasıyla uğraşırken birdenbire mucizevi bir ışık algılamış. Işığa daha yakından baktığında, bir sazın özünde zarif bir güzelliğe sahip çok küçük bir yaratık keşfetmiş. Yaklaşık on santim boyundaki küçük kızı nazikçe alıp eve, karısına götürmüş. Küçük kız o kadar narinmiş ki ancak bir sepet içinde bakılabilirmiş.
Sonra bambu kesici işine devam edip gece gündüz sazlık kesmiş. Bir gün sazlık keserken altın bulmuş. Bir zamanlar fakirken artık hatırı sayılır bir serveti varmış.
Çocuk, bu basit taşra halkıyla üç ay geçirdikten sonra birdenbire yetişkin bir hizmetçiye dönüşmüş. Şaşırtıcı olsa da böylesine sevindirici bir olaya ayak uydurmak için şimdiye kadar omuzlarına uzun bukleler halinde dökülmesine izin verilen saçları toplanmış. Bambu kesicisi, vakti geldiğinde kıza Kaguya Hanım yani “Sonbahar Tarlasının Kıymetli İnce Bambusu” adını vermiş. Kıza isim verme töreninde tüm komşularının katıldığı büyük bir şölen düzenlenmiş.
“Sonbahar Tarlasının Kıymetli İnce Bambusu”nun Flörtü
“Bir kadın, bir kadın topluluğu içerisinde diğerlerinden biraz daha güzel olduğunda erkekler onun güzelliğinden kendilerini alamazlar!”
Kaguya Hanım artık tüm kadınların en güzeliymiş ve şölenden hemen sonra güzelliğinin ünü tüm ülkeye yayılmış. Müstakbel âşıklar çitin etrafında toplanmış ve en azından bu sevimli bakireye bir göz atma umuduyla verandada oyalanmışlar. Bu ümitsiz talipler gece gündüz beklemişler ama nafile. Mütevazı mizaca sahip olanlar, kurlarının faydasız olduğunu yavaş yavaş fark etmeye başlamışlar. Ancak varlıklı beş talip amaçlarından vazgeçmemişler. Bunlar; Prens İşizukuri ve Prens Kuramoçi, Sadaijin Dainagon Abe no Miuşi, Çiunagon Otomo no Miyuki ve İso Lordu Morotada imiş. Bu ateşli âşıklar, “kışın buzuna ve karına, yaz ortasının kavurucu sıcağına” katlanmışlar. Bu efendiler sonunda Bambu Kesici’den kızını onlardan birine vermesini istediğinde, yaşlı adam kibarca kızın aslında onun kızı olmadığını ve bu nedenle söz hakkı olmadığını söylemiş.
Sonunda beyler malikânelerine dönmüşler ama her zamankinden daha ısrarlı bir şekilde yalvarmaya devam etmişler. Nazik Bambu Kesici bile Kaguya’ya sitem etmeye ve beş soylu talip arasında kesinlikle çok iyi bir evlilik yapabileceğini belirtmeye başlamış.
Bilge Kaguya şöyle cevap vermiş: “Bir adamın inancından emin olabilecek kadar güzel değilim ve eğer kalleş olduğu apaçık biriyle evleneceksem kaderim ne zavallıdır! Bahsettiğin beyler, asil beyler şüphesiz ama kalbi tamamen sınanmamış ve bilinmeyen bir adamla evlenmem.”
Sonunda Kaguya’nın en değerli olduğunu kanıtlayan taliple evlenmesine karar verilmiş. Bu haber beş büyük beye bir anlık umut vermiş ve gece vakti geldiğinde kızın “müzikler, şarkılar, ilahiler, ritimler ve alkışlar eşliğinde” yaşadığı evin önüne toplanmışlar. Serenatlar için beylere teşekkür etmek üzere dışarı yalnızca Bambu Kesici çıkmış. Eve döndüğünde Kaguya talipleri test etmek için şöyle bir plan yapmış:
“Tenjiku’da (Kuzey Hindistan), bilge Buda’nın bizzat taşıdığı bir dilenci çanağı var. Prens İşizukuri’nin gidip bana aynısından getirmesini istiyorum. Doğu okyanusu üzerinde yükselen Horai dağında kökleri gümüş, gövdesi altın ve saf beyaz yeşim meyveleri olan bir ağaç var; Prens Kuramoçi’den oraya gitmesini bir dal kırıp bana getirmesini istiyorum. Yine, Morokoşi ülkesinde insanlar Alev Geçirmez Sıçan’ın postundan kürklü cüppeler yapıyorlar ve Dainagon’dan bana böyle bir tane bulmasını rica ediyorum. Sonra Çiunagon’dan, ışıltısını ejderhanın kafasının derinliklerinde gizleyen gökkuşağı renkli mücevher istiyorum. İso Bey’in ellerinden kırlangıcın geniş deniz düzlüğünden buraya getirdiği deniz kabuğunu almak istiyorum.”
Buda’nın Dilenci Çanağı
Prens İşizukuri, Buda’nın dilenci çanağını aramak için uzaktaki Tenjiku’ya gitme meselesi üzerinde düşündükten sonra, böyle bir işin boşuna olacağı sonucuna varmış. Bu yüzden söz konusu kâsenin sahtesini yapmaya karar vermiş. Planını kurnazca yapmış ve Kaguya Hanım’ın gerçekten yolculuğa çıktığı konusunda bilgilendirilmesine özen göstermiş. Nitekim bu hünerli talip Yamato’da üç yıl saklanmış ve bundan sonra Toçi’deki bir tepe manastırında Binzuru’nun (Hastalıklarda İmdada Yetişen) bir sunağı üzerinde duran çok eski bir çanak keşfetmiş. Bu çanağı yanına alıp sırmaya sarmış ve hediyeye yapay bir çiçek dalı iliştirmiş.
Kaguya Hanım çanağın bakınca içinde şunların yazılı olduğu bir parşömen bulmuş:
“Senin hizmetkârın denizleri, tepeleri aştı
Yorgun ve bitkin, mahvoldu
Ah, bu taş çanak için ne kadar gözyaşı aktı
Akan gözyaşları sel oldu!”
Kaguya Hanım çanaktan hiç ışık gelmediğini fark ettiğinde, bunun hiçbir zaman Buda’ya ait olmadığını anlamış. Bu yüzden çanağı şu dizelerle geri göndermiş:
“Sarkan çiy damlasındaki solan parlaklık bile burada yok
Karanlık Tepe’nin üzerinde, Ogura Tepesi’nde ne bulmayı umuyordun?”
Çanağı çöpe atan Prens, yukarıdaki suçlamayı onu yazan hanımefendiye bir iltifat haline getirmeye çalışmış.
“Hayır! Parlaklık Tepesi’nde hangi ihtişam solmayacak?
Güzelliğinin ışığından uzaktaki çanağın pırıltısı benim haklılığımı kanıtlayabilir mi?”
Bu, tam bir sahtekâr olan bir talip tarafından güzelce yontulmuş bir iltifatmış. Bu son şiirsel espri hiçbir işe yaramamış ve Prens üzgün bir şekilde oradan ayrılmış.
Horai Dağı’nın Mücevherli Dalı
Prens Kuramoçi, selefi gibi üçkâğıtçıymış ve Mücevherli Dal arayışı için Tsukuşi diyarına yolculuğa çıktığının genel olarak bilinmesini sağlamış. Aslında yaptığı şey, Uçimaro ailesinden altı tane ünlü zanaatkârı işe alıp onlara insanlardan uzakta gizli bir yer sağlamakmış. Burada zanaatkârlara Kaguya Hanım’ın tarif ettiğinin aynısı olan Mücevherli Dal’dan nasıl yapacaklarını öğretecekmiş.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».