Japon Mitleri ve Efsaneleri. F. Hadland Davis
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Japon Mitleri ve Efsaneleri - F. Hadland Davis страница 11

Название: Japon Mitleri ve Efsaneleri

Автор: F. Hadland Davis

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786258068962

isbn:

СКАЧАТЬ fazla yol alamadan Momotaro’nun hizmetine kabul edilmek için yalvaran bir maymunla karşılaşmışlar. Bu talep de kabul edilmiş ancak köpek ile maymunun birbirini ısırmayı bırakıp iyi arkadaş olmaları için bir süre geçmesi gerekmiş.

      Yolculuklarına devam ederken bir sülünle karşılaşmışlar. Köpeğin içten gelen kıskançlığı tekrar uyanmış ve ileri koşarak parlak tüylü yaratığı öldürmeye çalışmış. Momotaro tarafları ayırmış. Sonunda sülün de küçük gruba kabul edilmiş, arkada münasip bir şekilde yürümeye başlamış.

      Momotaro ve takipçileri Kuzeydoğu Denizi kıyısına ulaşmışlar. Kahramanımız burada bir tekne keşfetmiş. Köpek, maymun ve sülün epeyce korku belirtisi gösterdikten sonra hepsi gemiye binmiş ve kısa süre sonra küçük gemi mavi denizin üzerinde ilerlemeye başlamış.

      Okyanus üzerinde geçen günlerin ardından bir ada görmüşler. Momotaro, kuşun uçup gitmesini, onun gelişini ilan edip iblislere teslim olmasını söylemesini buyurmuş.

      Sülün denizin üzerinden uçarak büyük bir kalenin çatısına inmiş ve heyecan verici mesajını haykırmış, itaat belirtisi olarak iblislerin boynuzlarını kırması gerektiğini eklemiş.

      İblisler sadece gülmüşler. Boynuzlarını ve tüylü kızıl saçlarını sallamışlar. Sonra demir çubuklar çıkarıp öfkeyle kuşa fırlatmışlar. Sülün üstüne gelenlerden kurnazca kaçmış ve şeytanların kafalarına saldırmış.

      Bu arada Momotaro iki arkadaşıyla birlikte karaya çıkmış. Karaya çıkar çıkmaz iki güzel genç kız görmüş. Kızlar bir derenin kenarında kana bulanmış elbiselerini sıkarken ağlıyorlarmış.

      “Ah!” demişler acınası bir şekilde, “biz daimyosun kızlarıyız ve şimdi bu korkunç adadaki İblis Kralı’nın tutsaklarıyız. Yakında bizi öldürecek ve ne yazık ki yardımımıza gelecek kimse yok.” Bunları söyledikten sonra kadınlar ağlamaya devam etmişler.

      “Hanımlar,” demiş Momotaro, “ben buraya sizin aşağılık düşmanlarınızı öldürmek için geldim. Bana kaleye giden yolu gösterin.”

      Böylece Momotaro, köpek ve maymun kaledeki küçük kapıdan içeri girmişler. Bu tahkimatın içine girdiklerinde inatla savaşmışlar. Şeytanların çoğu o kadar korkmuş ki, korkuluklardan düşüp parçalara ayrılmışlar, diğerleriyse Momotaro ve arkadaşları tarafından çabucak öldürülmüş. İblis Kral dışında hepsi yok edilmiş. Kral akıllıca davranıp teslim olmaya karar vermiş ve hayatının bağışlanması için yalvarmış.

      “Hayır,” demiş Mamotaro öfkeyle. “Senin sefil hayatını bağışlamayacağım. Bir sürü masum insana işkence yaptın ve yıllarca bu ülkeyi gasp ettin.”

      Bu sözleri söyledikten sonra İblis Kral’ı maymunun gözetimine bırakıp kalenin tüm odalarını gezmiş. Bulduğu çok sayıda mahkûmu serbest bırakmış.

      Dönüş yolculuğu gerçekten çok keyifli geçmiş. Köpek ve sülün hazineyi aralarında taşımışlar, Momotaro ise İblis Kral’ın başında beklemiş.

      Momotaro, daimyosun iki kızını ve adada esir alınan diğer pek çoğunu evlerine geri getirmiş. Bütün ülke onun zaferine sevinmiş ancak en çok sevinenler, Momotaro’nun onlara bahşettiği büyük şeytan hazinesi sayesinde hayatlarının sonuna kadar huzur ve bolluk içinde yaşayan Momotaro’nun üvey babasıyla annesi olmuş.

      “Efendim Pirinç Çuvalı”

      Bir gün büyük Hidesato, güzel Biwa Gölü’nün üstünden geçen bir köprüye gelmiş. Köprünün üzerinden geçmek üzereymiş ki derin uykuda olan büyük bir ejderha-yılanın geçişini engellediğini fark etmiş. Hidesato bir an bile tereddüt etmeden canavarın üzerinden tırmanıp yoluna devam etmiş.

      Çok ileri gitmemiş ki birinin seslendiğini duymuş. Arkasına bakınca ejderhanın olduğu yerde bir adamın ona boyun eğdiğini görmüş. Bu, kızıl saçlarının üzerinde ejderha şeklinde tacı olan tuhaf görünümlü bir adammış.

      Kızıl saçlı adam “Ben Biwa Gölü’nün Ejderha Kral’ıyım” diye açıklamış. “Biraz önce, benden korkmayacak bir ölümlü bulma umuduyla korkunç bir canavar şeklini aldım. Sen, efendim, hiç korkmadın ve bu beni çok sevindirdi. Dağdan büyük bir kırkayak iniyor, sarayıma giriyor ve çocuklarımla torunlarımı mahvediyor. Evlatlarım teker teker bu korkunç yaratığa yem oldular ve korkarım ki bu kırkayağı öldürmek için bir şey yapılmazsa ben de kurbanı olacağım. Cesur bir fani bulmak için çok uzun süre bekledim. Şimdiye kadar beni ejderha şeklimde gören tüm insanlar kaçtı. Sen cesur bir adamsın ve kötü düşmanımı öldürmen için sana yalvarıyorum.”

      Maceraları, özellikle de tehlikeli maceraları her zaman memnuniyetle karşılayan Hidesato, Ejderha Kral için neler yapabileceğini görmek amacıyla hemen rıza göstermiş.

      Hidesato, Ejderha Kral’ın sarayına ulaştığında buranın gerçekten de çok muhteşem bir bina olduğunu, Deniz Kralı’nın sarayıyla aynı güzelliğe sahip olduğunu görmüş.

      Berrak nilüfer yaprakları ve çiçekleriyle ağırlanmış ve lüks abanoz çubuklarla önüne sunulan lezzetli yemekleri yemiş. O ziyafet çekerken on tane Japon balığı dans ediyormuş ve onların hemen arkasında on tane sazan balığı koto ve samisen ile hoş müzikler çalıyorlarmış. Hidesato ne kadar muazzam bir şekilde ağırlandığını ve şarabın ne kadar da enfes olduğunu düşünürken sanki aynı anda meydana gelen on gök gürültüsü gibi korkunç bir ses duymuşlar.

      Hidesato ve Ejderha Kral aceleyle ayağa kalkıp balkona koşmuş. Mikami Dağı’nın tepeden tırnağa büyük kırkayak kıvrımlarıyla kaplı olduğu için güçlükle tanınabilir olduğunu görmüşler. Kırkayağın kafasında iki ateş topu parlıyormuş ve yüz ayağı uzun bir fener zinciri gibiymiş.

      Hidesato yayına bir ok takıp bütün gücüyle yayı çekmiş. Ok karanlığın içine doğru hızla ilerlemiş ve kırkayağa saplanmış, ancak herhangi bir yaraya sebep olmadan sıyırıp geçmiş. Hidesato havaya dönen bir ok daha göndermiş. Bu da canavara çarpmış ve zarar vermeden yere düşmüş. Hidesato’nun geriye sadece bir oku kalmış. Birdenbire insan tükürüğünün sihirli etkisini hatırlayarak son okunun ucunu ağzına sokmuş ve sonra aceleyle yayını çekip dikkatlice nişan almış.

      Son ok hedefine varmış ve kırkayağın beynini delmiş. Yaratık durmuş; gözlerindeki ve bacaklarındaki ışık sönmüş. Biwa Gölü ve altındaki sarayı korkunç bir karanlık bürümüş. Gök gürlemiş, şimşek çakmış ve o an için Ejderha Kral’ın sarayı yerle bir olacakmış gibi görünüyormuş.

      Ancak ertesi gün tüm fırtına belirtileri yok olmuş. Gökyüzü bulutsuzmuş. Güneş ışıl ışıl parlıyormuş. Büyük kırkayağın bedeni parıldayan mavi gölde yatıyormuş.

      Ejderha Kral ve etrafındakiler korkunç düşmanlarının yok edildiğini öğrendiklerinde çok sevinmişler. Hidesato bir kez daha ziyafet çekmiş ama bu çok daha görkemliymiş. Oradan birdenbire insana dönüşen balıklarla beraber ayrılmış. Ejderha Kral kahramanımıza beş değerli hediye vermiş: İki çan, bir torba pirinç, bir rulo ipek ve bir tencere.

СКАЧАТЬ