Название: Savaş ve Barış II. Cilt
Автор: Лев Толстой
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-38-8
isbn:
Yukarıda adı geçen Ruslardan ve yabancılardan (özellikle, kendi çevreleri dışındaki bir çevrede çalışanlara özgü bir ataklıkla Tanrı’nın her günü beklenmedik yeni fikirler ileri süren bu yabancılardan) başka, ikinci derecede önemli birçok kimse de efendileri orada olduğu için ordudaydı.
Bu kaynayıp duran, parlak ve gururlu kalabalık içinde ortaya çıkan görüşlerde ve kanaatlerde, kesin çizgilerle ayrılan eğilimlerin ve grupların oluşturduğu alt bölümleri açıkça görüyordu Prens Andrey.
Birinci grupta; çapraz hareket, çevirme vs.leri kapsayan değişmez birtakım yasalara dayanan bir savaş biliminin varlığına kesinlikle inananlar yer alıyordu. Bunların kuramcıları Pfuhl idi. Pfuhl ve taraftarları, bu sözde savaş kuramının sağlam yasaları uyarınca ülkenin içine doğru çekilmek gerektiğini ileri sürüyorlar ve bu kurama aykırı her düşünceyi bir barbarlık, bilgisizlik ve kötü yüreklilik olarak görüyorlardı. Bu grupta Alman prensleri Wolzogen, Wintzingerode ve çoğu Alman olan başka kimseler vardı.
İkinci grup birincinin karşıtıydı. Her zaman olduğu gibi bir aşırı ucun yanında, öteki aşırı ucun temsilcileri yer almıştı. Vilno’dan beri, Polonya’ya saldırmayı ve önceden düzenlenen hiçbir plana bağlı kalmamayı isteyenler bu grupta idi. Eylemde atılganlıktan yana olmalarından başka bunlar, ulusalcı ruhla da doluydular ve bundan ötürü tartışmalarda daha da tekelci bir tutum benimsiyorlardı. Bunlar Ruslardı: Bagration, sivrilmeye başlayan Yermolof ve başkaları. Yermolof’un İmparator’dan, tek inayet olarak kendisini Almanlığa terfi ettirmesini rica ettiği ağızdan ağıza dolaşıyordu. Bu gruptakiler Suvorof’u anarak uzun uzadıya düşünmek, haritaların üzerine iğneler tutturmak yerine; dövüşmek, düşmanı yenmek, onun Rusya’ya girmesini önlemek ve birliklerin moralinin bozulmamasını sağlamak gerektiğini ileri sürmekteydiler.
İmparator’un en fazla güvendiği üçüncü grupta ise bu iki eğilimi uzlaştırmak isteyen saray mensupları bulunuyordu. Çoğu sivil olan bu kimseler (ve özellikle onlar arasında yer alan Arakçeyef), bir görüş ve inanışları olmayan ama varmış gibi görünmeye çalışan bütün insanlar gibi düşünüyor ve konuşuyorlardı. Bonapart (Napolyon’a yeniden “Bonapart” deniyordu.) gibi bir dâhiye karşı girişilecek savaşta enine boyuna düşünmek; derin bilgilere sahip olmak; Pfuhl’un bu açıdan eşsiz olduğunu ama kuramcıların, genellikle dar bir açıdan baktıklarını da kabul etmek ve bundan ötürü onlara körü körüne inanmamak; Pfuhl’un karşısındakilere, işe önem veren bu tecrübeli insanlara da kulak vermek ve bu iki karşıt eğilim arasında ortayı bulmak gerektiğini ileri sürüyorlardı. Bunlar, Drissa ordugâhını Pfuhl’un planına uygun olarak muhafaza edip öteki iki ordunun harekâtını değişikliğe uğratmayı kabul ettirmiş bulunmaktaydılar. Böylece iki amaçtan hiçbiri elde edilmemiş olmasına rağmen bu gruptakiler, bunu çok daha iyi olduğuna inanıyorlardı.
Dördüncü eğilimin en önde gelen temsilcisi Veliaht Büyük Prens’ti. Fransızları büyük bir gözü peklikle yeneceğini düşünerek başında miğferi, sırtında süvari muhafız ceketiyle, resmigeçitteymiş gibi muhafız birliği başında ilerlerken birden kendini en ileri hatta bulan ve o büyük kargaşa içinde canını zor kurtaran Veliaht, Austerlitz’deki bu hayal kırıklığını hiç unutamıyordu. Bu gruptakilerin yargılarında, içten olma üstünlüğü ve kusuru vardı. Napolyon’dan korkuyorlardı; onda kuvveti, kendilerinde güçsüzlüğü görüyor ve bunu açıkça söylüyorlardı. Durmadan şöyle tekrarlıyorlardı:
“Bütün bunlar mutsuzluk, utanç ve felaketten başka şey getirmeyecek! Vilno’yu bıraktık, Vitebsk’i elden çıkardık, Drissa’yı da bırakacağız! Yapabileceğimiz tek şey, Petersburg’dan kovulmadan önce en kısa zamanda barış yapmaktır!”
Bu görüş, ordunun üst düzeylerinde çok yaygındı ve hem Petersburg’da hem de başka nedenlerden, yani devletin varlığına ilişkin nedenlerden dolayı barış isteyen Başbakan Rumyantsef tarafından destekleniyordu.
Beşinci olarak, bir insan olarak değil de savunma bakanı ve komutan olarak Barclay de Tolly’yi tutanlar geliyordu. Bunlar şöyle diyorlardı: “Kusurları ne olursa olsun (Hep bu sözlerle başlanıyordu söze.), namuslu, ciddi bir adam bu ve daha iyisi yok. Ona gerçek yetkiyi verin, savaşın başarıyla yönetilmesi için gerekli bir şart olan komuta birliğini sağlayın, bakın Finlandiya’da gösterdiği gibi neler yapacak! Ordumuz örgütlüyse, güçlüyse ve Drissa’ya kadar hiçbir yenilgiye uğramadan çekildiyse bunu yalnızca Barclay’a borçluyuz. Şimdi yerine Bennigsen getirilse her şey mahvolacak çünkü Bennigsen, işe yaramadığını 1807’de gösterdi.”
Altıncı grubu oluşturan Bennigsen taraftarları da aynı şekilde; ondan daha becerikli ve tecrübeli kimse bulunmadığını, ne yapılırsa yapılsın sonunda ona dönüleceğini ileri sürüyorlardı. Ve Drissa’ya kadar çekilmemizi, en utanç verici bir yenilgi ve hatalar zinciri olarak görüyorlardı. “Yanlışlar ne kadar çoğalırsa o kadar iyi…” diyorlardı. “En azından, böyle devam edilemeyeceği anlaşılacak. Bize gerekli olan, Barclay gibi biri değil; 1807’de kendisini göstermiş olan ve Napolyon’un bile hak verdiği Bennigsen gibi СКАЧАТЬ