Название: Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa II. Cilt
Автор: Ahmet Cevdet Paşa
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-39-5
isbn:
Hâdî’nin tahta oturduğu yılda, Hüseyin İbni Ali İbni’l-Hasan El-Müselles İbni’l-Hasan El-Müsenna İbnü’l-Hasan Es-Sıbt İbni Ali El-Mürtaza (r.a.), Medine’de ayaklandı. Ehlibeytinden, yüz kırk beş senesi olayları sırasında açıklandığı üzere Medine’de isyan edip, muharebe sırasında ölen Mehdi’nin oğlu Hasan, kardeşleri Yahya İbni Abdullah ve İdris İbni Abdullah da onunla beraberdi.
Zilkade ayında Hüseyin İbni Ali sabahleyin Mescid-i Şerif-i Nebevi’ye gitti. İnsanlar ona biat etti. Medine emiri ile savaştı, ona üstünlük sağladı ve beytü’l-malda mevcut olan paraları aldı. İhtiyaçlarını gidermek için on bir gün Medine’de ikametten sonra Mekke’ye gitti. “Yanımıza gelen köleler azat edilmiştir.” diye ilan etti. Bütün köleler onun yanında toplandı. Bu suretle bir hayli kalabalık oluştu. Bu altmış dokuz senesi zilhiccesinin sekizinci günü Abbasilerle pek şiddetli bir muharebe etti. Fakat kendisi öldürüldüğü gibi askerlerinden de yüz kadarı ölmüş, birçoğu yaralanmış ve kalanı hezimete uğramıştı. Böylece bozguna uğrayan askerler, hacıların içine karışıp görünmez oldular.
O sırada Abbasiler, yenilenlere aman verdiklerinde Hasan İbni Muhammed Mehdi gelip Abbasi askerlerinin başbuğu olan Muhammed İbni Süleyman İbni Ali Abbasi’nin arkasında durmuşken, Abbasi emirlerinden iki kişi onu tutup idam ediverdiler. Başbuğ bunun için hiddetlendiyse de ne fayda ki usule ve amana muhalif olarak Hasan İbni Mehdi kaybedilmiş oldu. Amcası Yahya İbni Abdullah bu savaştan kaçarak, aşağıda beyan olunacağı şekilde Deylem’de ortaya çıkmıştır. Kardeşi İdris ise Mağrip ülkesine kaçarak, Berberi kavmine iltica etti. İşte bu İdris’in oğlu Küçük İdris, sonradan Mağrip’te Edârise Devleti’ni teşkil etmiştir ki ona Fatımiyye Devleti de denir. Abbasi halifeleri ona bir çare bulamayıp boşuna İdris’in soyuna küfür ile uğraşmışlardır.
Hâdî, kardeşi Harun Reşid’i veliahtlıktan çıkarıp da kendisinin yetişmemiş oğlu Cafer İbni Hâdî’yi veliaht yapma merakına düştü. Bazı askerî kumandanlar da yaltaklanma yolunda onun arzusuna itibar ettilerse de Harun Reşid’in lalası olan Yahya İbni Halid İbni Bermek’in hâkimane tedbirleriyle iş sonraya kaldı ve icrasına vakit bulunamadı. Zira Hâdî bir sene, üç ay hilafet makamında bulunduktan sonra yüz yetmiş senesi rebiülevvelinin on beşinci gecesi, yirmi altı yaşında iken vefat etti.
Hâdî’nin bu şekilde vefatı üzerine kardeşi Harun Reşid yirmi iki yaşında iken hilafet tahtına ve saltanata oturdu. Lalası Yahya İbni Halid Bermek’i vezir yapıp bütün işlerini ona bıraktı.
Yüz kırk sekiz senesinin zilhiccesi sonlarında Yahya’nın Fadl adında bir oğlu dünyaya gelmiş ve ondan bir hafta sonra da Harun Reşid doğmuş. Annesi, Fadl’a süt vermiş olduğundan Fadl İbni Yahya, Harun Reşid’in süt kardeşiydi. Babası ve dedesi gibi zekâ ve iktidar sahibi olmakla Harun’un hüsn-i muhabbetine mazhardı. Kardeşi Cafer İbni Yahya ise Harun’la sıkı fıkı, içli dışlı beraber idi. Harun hiçbir vakit onu yanından ayırmazdı. Diğer Bermekiler de bir şekilde istediklerine erer olmuşlardır. Kısaca Bermekiler, Abbasi Devleti’ni ellerine alıp bütün insanlara başvurulacak yer, makam oldular.
Halep ve El-Cezire eyaletleriyle Rum diyarı arasındaki sınırlar, çeşitli muhafızlar ile muhafaza edilirken, Harun Reşid bu sınırları tek idare altına alıp müstakil bir eyalet olmak üzere A’vâsım diye isimlendirdi. Süveyş Denizi’nden Akdeniz’e bir kanal açıp iki denizi birleştirmek istediyse de veziri Yahya, Rum gemilerinin Hicaz sahillerine taarruzları için bir yol açılmış olacağı mülahazasını söyleyince Harun o sevdadan vazgeçmiştir. Yahya’nın bu mülahazası Ömerü’l-Faruk (r.a.) Hazretleri’nin mütalaasıdır ki Mısır Valisi Amr İbni El-As (r.a.) o veçhile iki denizi birleştirme fikrine düşüp Hazreti Ömer’den izin istediğinde, “Rum’un taarruzuna sebep olur.” diye reddetmişti.
Yahya, emir ve yasaklamasında bağımsızdı fakat Harun Reşid’in annesi Hayzeran’ın emirlerini de yerine getirmeye mecbur idi. Yüz yetmiş üç senesinde Hayzeran öldüyse de onun nüfuzu Harun’un hanımı Seyyide Zübeyde’ye geçti. Zübeyde ondan daha fazla nüfuzlu oldu. Zira Hayzeran, ümmü’l veled (çocuk annesi olan cariye) idi. Zübeyde ise Reşid’in amcası olan Cafer İbni Mansur’un kızı olup Abbasi Hanedanı’nda gayet muhterem ve sözü geçen biriydi. Diğer hatunların yetkisi olmayıp emirlik makamının sahibesi Seyyide Zübeyde idi. Hükmü, Harun’un fermanı gibi netice verirdi ve tesirli idi. Hakikaten değerli ve hayırsever, hayır yapan şanlı bir sultan idi. Hâdî’nin yüz yetmiş yılı rebiülevvelinde vefatıyla hilafetin Harun Reşid’e geçtiği gece Reşid’in bir Türk odalığından, Memun adlı bir oğlu dünyaya gelmişti. Yine bu senenin şevvalinde Seyyide Zübeyde’den de Emin adlı bir oğlu doğdu. Emin, Memun’dan birkaç ay küçükse de Seyyide Zübeyde’nin oğlu olmakla daha nazlı ve daha sevgili idi. Memun, saltanatın birinci vârisi olması lazım gelirken Zübeyde onun üzerine önceliğin Emin’e verilmesini arzu ederdi. Emin’in dayısı olan İsa İbni Cafer-i Mansur ise Fadl Yahya İbni Halid’e gelip Emin’in veliahtlığını teklif ederek, “O senin oğlundur. Onun saltanatı senin içindir.” diyerek teşvik etti. O da vadederek bunun için çalıştı ve yüz yetmiş beş senesinde Emin beş yaşında iken veliahtlığa icra olunarak kendisine biat edildi, yani hilafetin yüce işini çocuk oyuncağı ettiler. İleri gelen tarihçilerden bazıları Emin’in veliahtlığını beyan ettikten sonra diyor ki: “İslam Devleti’nde imamet yönünden ilk defa meydana gelen gevşeklik budur.” Ve bazılarının beyanına göre Harun Reşid, Memun’un güzel işlerini beyan ettikten sonra, “Eğer Seyyide Zübeyde ile Beni Haşim’in Emin’e meyilleri olmasa onu Memun’un üzerine öne geçirmezdim.” demiş olduğu rivayet edilir.
Hâdî’nin devrinde meydana gelen Mekke Savaşı’ndan kaçmış olan Yahya İbni Abdullah İbnu’l-Hasan El-Müsenna, yüz yetmiş altı senesinde Deylem’de ortaya çıktı. Etraftan pek çok halkın, onun başına toplanmasıyla kuvvet ve şevki fazlalaştı. Harun Reşid ondan dolayı büyük bir telaşa düştü ve hemen bir büyük ordu ile Fadl İbni Yahya İbni Halid’i Taberistan’a gönderdi. Fadl, pek akıllı ve tedbirli bir zat olup ne yaptıysa yaptı, Yahya ile haberleşerek onu kandırdı ve gönderdiği yazısı gereğince Harun Reşid de el yazısıyla amanname gönderdi. Yahya da ona itimat ederek kendisini teslim etti. Fadl, onu alıp Bağdat’a götürdü ve Harun ile görüştürdü. Bundan dolayı Fadl’ın mevki ve şöhreti arttı, Harun ona Rey ve Sicistan ile beraber Horasan Eyaleti’ni verdi. Evvelemirde Yahya’ya da pek çok ikram ve ihtiramda bulundu. Fakat sonra ahit ve amanını bozarak onu hapsetti. Biçare Yahya vefatına kadar mahpus kalmış ve ondan sonra da Harun’un görüş ve amanına kimse itimat etmez olmuştur.
Harun Reşid gerçi Hz. Peygamber’in ehlibeytine hürmet ederdi. Fakat makamının muhafazası için de şiddet kullanırdı. Bir gün meclisinde evlad-ı Ali’ye dair söz açıp, “İşittim ki halk, Ali İbni Ebu Talib’i sevmem zannedermiş, öyle değil, vallahi ben ondan daha fazla bir kimseyi sevmem. Fakat biz,3 bunların4 Beni Ümeyye’den intikamlarını aldıktan sonra bize en çok söven, aleyhimizde bulunan ve mülkümüzün fesadına çalışan bunlar oldu. Hatta Beni Ümeyye’ye bizden çok meyillidirler. Ama Ali’nin evlatları herkesin efendileri, fazilet ve şerefçe en ileride olanlarıdır. Bana babam Mehdi’den, ona babası Mansur’dan, ona Muhammed İbni Ali’den, ona babasından, ona da babası İbni Abbas’tan rivayet edilmiştir ki İbni Abbas (r.a.) demiş ki: ‘Resulullah’tan (s.a.v.) işittim. Buyurdu ki: Hasan ve Hüseyin’e СКАЧАТЬ
3
Beni Abbas.
4
Evlad-ı Ali.