Define Adası. Роберт Льюис Стивенсон
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Define Adası - Роберт Льюис Стивенсон страница 7

Название: Define Adası

Автор: Роберт Льюис Стивенсон

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-596-9

isbn:

СКАЧАТЬ style="font-size:15px;">      Sonra el yordamıyla çabucak aşağı indik. Mumu açık sandığın yanında bıraktık ve kapıyı açıp gerisin geriye uzaklaştık. Kaybedecek zamanımız yoktu. Sis hızlıca kayboluyordu ve ay ortalığı iyice aydınlatıyordu. Kaçışımızın ilk adımları yamacın alt kısmı ve henüz kaybolmamış ince sis tabakası tarafından gizleniyordu. Köy yolunu yarılamaya yaklaştığımızda, yamacın dibinin az biraz ötesinde ayın aydınlattığı yolda ilerlemek zorunda kalacaktık. Dahası koşar adım yürüyen ayak seslerini de duymaya başlamıştık. Seslerin geldiği yöne baktığımızda ileri geri salınan bir ışığın hızla yaklaştığını gördük ve yeni gelenlerin ellerinde bir fener olduğunu anladık.

      “Canım.” dedi annem aniden. “Parayı al ve kaç. Ben bayılacağım.”

      Sonumuz geldi diye düşündüm. Komşularımızın korkaklığına lanetler okuyordum. Zavallı annemi hem dürüstlüğü hem de aç gözlülüğü için suçluyordum. Geçmişteki gözü karalığına ve o anki zayıflığına kızıyordum. Şansımıza küçük köprüye henüz varmıştık ve sendeleyen annemin nehrin kıyısına kadar yürümesine yardımcı oldum. Tam o sırada annem derin bir iç çekip omzuma düştü. Bunu yapacak gücü nereden buldum bilemiyorum. Ancak annemi ite kaka kıyıya ve köprü kemerinin hemen altına götürmeyi başardım. Annemi daha fazla götüremiyordum. Çünkü köprü çok alçaktaydı ve sadece tek başıma emekleyerek ilerleyebilirdim. Orada kalmak zorundaydık. Annem açıktaydı ve ikimiz de handan duyulabilecek mesafedeydik.

      BEŞİNCİ BÖLÜM

      KÖR ADAMIN ÖLÜMÜ

      Merakım korkuma ağır basıyordu. Orada öylece kalamazdım. Sürünerek kıyıya vardım ve başımı çalıların arkasına gizledim. Bulunduğum noktadan kapımıza çıkan yolu görebiliyordum. Ben gözetlemeye henüz başlamıştım ki düşmanlarım gelmeye başladılar. Yedi sekiz kişi var güçleriyle koşuyorlardı. Fener taşıyan adam birkaç metre önden ilerliyordu. Üç adam el ele birlikte koşuyordu ve bu üç adamdan ortada olanının kör dilenci olduğunu sise rağmen görmeyi başarmıştım. Kısa süre sonra duyduğum ses bu tespitimde haklı olduğumu gösterdi.

      “Kapıyı kırın!” diye bağırdı.

      “Hayhay efendim!” diye cevap verdi adamlardan birkaçı ve Amiral Benbow’a hücum ettiler. El fenerini taşıyan adam arkalarından geliyordu ve ben adamların durduğunu görebiliyordum. Fısıltılarla konuşmaya başladılar. Kapının açık olmasına şaşırmış gibiydiler. Ama bu duraksama kısa sürdü. Çünkü kör adam tekrar emirler yağdırmaya başladı. Sesi yükselmeye başladı. Sanki öfke ve hevesten alev alev yanıyor gibiydi.

      “İçeri, içeri, içeri!” diye bağırdı ve geciktikleri için adamlara bağırdı.

      Adamlardan dört beş tanesi bu emre derhâl itaat etti. İki tanesi ise korkunç dilenciyle birlikte dışarıda kaldı. Bir anlık bir duraksama sonrasında hayretle haykırdılar. Sonra evin içinden bağırma sesi geldi. “Bill ölmüş!”

      Ancak kör adam geciktikleri için bir kez daha küfretti adamlara.

      “Birkaç beceriksiz üzerini arasın, geri kalanlar yukarı çıkın ve sandığı alın.” diye bağırdı kör adam.

      Eski merdivenlerimize sertçe vuran ayak seslerini duyabiliyordum. Evimiz muhtemelen sarsılıyor olmalıydı. Kısa süre sonra bir kez daha hayret dolu haykırışlar duydum. Kaptan’ın odasının penceresi sertçe açıldı ve kırılan camların sesleri arasında bir adam omuzlarından aşağı eğilip kör dilenciye seslendi. Ay ışığı adamı belirgin bir şekilde görmemi sağlıyordu.

      “Pew!” diye bağırdı adam kör dilenciye. Galiba adı buydu. “Bizden önce davranmışlar. Biri sandığı açıp kaçmış.”

      “Orada mı?” diye kükredi Pew.

      “Para burada.”

      “Kör adam paraya da küfretti.”

      “Flint’in yumruğundan bahsediyorum.” diye bağırdı Pew.

      “Burada göremedik.” diye cevap verdi yukarıdaki adam.

      “Hey, aşağıdaki! Bill’in üzerinde mi bak!” diye bağırdı kör adam bir kez daha.

      Bunun üzerine başka bir adam, muhtemelen Kaptan’ın cesedini aramak için aşağıda kalan kişi dışarı çıktı. “Bill’in işi çoktan bitmiş.” dedi. “Geriye bir şey kalmamış.”

      “Bu hanın sahiplerinin işi. O çocuk yok mu! Keşke gözlerini oysaymışım.” diye bağırdı kör adam Pew. “Daha az önce kapı sürgülüydü, açamadım. Etrafa dağılıp onları bulun.”

      “Burada mumu yanar vaziyette bırakmışlar.” dedi penceredeki adam.

      “Dağılın ve onları bulun! Evin altını üstüne getirin!” diye tekrar etti Pew sopasıyla yere vurarak.

      Sonra evi darmaduman ettiler. Ayaklarıyla sertçe yere vurarak hareket ediyor, mobilyaları etrafa çarpıyor, kapıları tekmeliyor, büyük bir gürültü çıkarıyorlardı. Sonra adamlar tek tek dışarı çıkıp bizi hiçbir yerde bulamadıklarını söylediler. Daha sonra Kaptan’ın parasını sayarken annemle duyduğumuz o korkunç borazan sesini gecenin sakinliğinde bir kez daha net bir şekilde duydum. Ancak bu kez iki kez çalındı. Ben bunun kör adamın borazanı olduğunu sanıyordum. Tayfasını saldırı işareti olarak kullandığını düşünmüştüm ilk duyduğumda. Ancak o sırada anladım ki bu, yamaçtan köye doğru yapılan bir uyarı sesiydi. Korsanları yaklaşmakta olan bir tehlikeye karşı ikaz ediyordu.

      “Dirk bizi uyarıyor.” dedi içlerinden biri. “İki kez çaldı! Derhâl topuklamamız lazım beyler.”

      “Topukla sen geri zekâlı!” diye bağırdı Pew. “Dirk salağın teki. Aynı zamanda korkak. Ona aldırmayın siz. Yakındadırlar. Fazla uzaklaşmış olamazlar. Bu işi halledin. Etrafa dağılıp onları bulun itler! Ah ah!..” diye bağırdı. “Keşke gözlerim olsaydı!”

      Bu yakarış adamları etkilemiş olacak içlerinden ikisi kerestelerin arasına bakınmaya başladı. Ama ben adamların bu konuda çok isteksiz olduklarını, bir taraftan da tehlikeye karşı kendilerini kolladıklarını düşünüyorum. Bu arada diğerleri endişeli bir bekleyiş hâlindeydi.

      “Bugüne kadar yapmadığınız kalmadı ama şimdi tereddüt ediyorsunuz! Eğer onu bulursanız krallar kadar zengin olursunuz. Orada olduğunu bildiğiniz hâlde öylece durup kaytarıyorsunuz. Hiçbiriniz Bill’le yüzleşecek kadar yürekli değildiniz. Ama ben yaptım bunu. Kör bir adam yaptı! Sizinle şansımı kaybediyorum! Faytonla gezip keyif çatabilecekken zavallı, sürüngen bir dilenci olacak, bir yudum rom için dil dökeceğim insanlara! Eğer sizde bir gıdım cesaret olsaydı onları yakalamak için hâlâ uğraşırdınız.”

      “Sık dişini biraz Pew, dublonları aldık!” dedi adamlardan biri homurtuya benzeyen bir sesle.

      “O şeyi saklamış olabilirler.” dedi bir başkası. “Paraları al da ciyak ciyak bağırmayı bırak.”

      “Ciyak ciyak bağırma” СКАЧАТЬ