Название: Üç Silahşörler
Автор: Александр Дюма
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-605-121-893-9
isbn:
“Ben de size şunu söyleme şerefine sahibim ki içlerinden birini kendi kılıcıyla öldürdüm.” dedi Aramis. “Çünkü benimki ilk darbeyi savuşturduğum sırada kırıldı. Onu öldürdüm, ya da hançerledim. Hangisi daha çok hoşunuza giderse efendim.”
“Bunu bilmiyordum.” diye cevap verdi Mösyö de Treville bir miktar yumuşamış bir tonla. “Gördüğüm kadarıyla Kardinal abartmış.”
“Ama rica ederim efendim.” diyen Aramis komutanın yatıştığını görünce ricada bulunma riskine girdi. “Athos’un yaralandığını söylemeyin. Eğer Kral’ın kulağına giderse çok üzülür. Çünkü yarası çok ciddi. Kılıç omzundan geçip göğsünü delmiş.”
İşte bu sırada asil ve yakışıklı biri kafasını içeri uzattı. Korkutucu derecede solgundu.
“Athos!” diye haykırdı iki silahşor.
“Athos!” diye tekrar etti Mösyö de Treville.
“Beni çağırtmışsınız efendim.” dedi Athos zayıf ama sakin bir sesle. “Arkadaşlarımın dediğine göre beni çağırtmışsınız. Emrinizi işitir işitmez geldim. İşte buradayım. Ne buyurmuştunuz?”
Silahşorün kıyafeti kusursuzdu. Müsamaha gösterilebilir düzeyde sert bir adımla içeri girdi. Savaşçının bu cesur davranışından etkilenen Treville ona doğru fırladı.
“Bu silahşorlere hayatlarını gereksiz yere tehlikeye atmalarını yasakladığımı söylemek üzereydim. Çünkü cesur adamlar Kral için çok önemlidir. Kral, silahşorlerinin yeryüzündeki en cesur adamlar olduğunu bilir. Elinizi uzatın Athos!”
Athos’un bu şefkat ifadesine karşılık vermesini beklemeden sağ elini yakaladı ve bütün gücüyle sıktı. Bu arada Athos’un çıkardığı ufak acı çekme sesini işitmedi. Silahşor daha da solmuştu.
Kapı açık kalmıştı. Athos’un gelmesinin yarattığı heyecan o kadar büyüktü ki saklamaları gereken sır herkese malum oldu. Olayın heyecanıyla bir iki kafa içeri daldı. Treville bu davranış ihlaline tepki göstermek üzereydi ki Athos, çektiği acıya karşı verdiği mücadelede yenik düştü ve ölü misali yere yığıldı.
“Doktor!” diye bağırdı Mösyö de Treville, “Benim doktorum, Kral’ın doktoru. En iyi doktoru bulun! Lanet olsun cesur Athos’um ölecek. Eğer ki yüksek sesle çağırılan doktor tesadüf eseri otelde bulunmasaydı bütün bu yakın ilgi boşa gidecekti.
Mösyö De Treville’in bağırışı üzerine salondaki herkes içeri girdi ve yaralının etrafında toplandı. Kalabalığı yararak bilinçsiz yatan Athos’a yaklaştı. Etrafındaki gürültü rahat hareket etmesini engellediğinden ilk olarak silahşorün başka bir odaya taşınmasını istedi. Bunun üzerine derhâl kapıyı açan Treville, arkadaşlarını taşıyan Porthos ve Aramis’e yandaki odayı gösterdi. Grubun arkasında doktor vardı. İçeri girince kapıyı kapattılar.
Mösyö De Treville’in hürmetle yaklaşılan çalışma odası bir anda giriş salonuna eklenmiş gibiydi. İnsanlar konuşuyor, nutuk çekiyor, bağırıp çağırıyor, küfürler savuruyor ve Kardinal’e lanet okuyorlardı.
Bir müddet sonra Porthos ve Aramis yeniden odaya girdi. Mösyö de Treville ile doktor yaralının yanında kalmaya devam etti.
En sonunda Mösyö de Treville da döndü. Yaralı adam kendine gelmişti. Doktor Silahşor’ün rahatsızlığının aldığı yarayla ilgili değil de kaybettiği kan ile ilgili olduğunu açıkladı.
Daha sonra Treville’in bir el işaretiyle Dartanyan dışında herkes çekildi. Gasconlu inatçılığıyla görüşmesini bekliyordu.
Herkes çıkıp da kapı kapandıktan sonra arkasını dönen Treville, karşısında delikanlıyı buldu. Şahit olduğu olay fikirlerinde bir miktar değişikliğe sebep olmuştu. Komutan, inatçı ziyaretçisinin ne istediğini sordu. Dartanyan isimini tekrar etti. Bir an içinde şimdiye ve geçmişe dair bildiklerini yeniden hatırlayan Treville durumu idare etti. “Kusura bakma.” dedi gülümseyerek. “Kusuruma bakma değerli hemşehrim. Seni tamamen unuttum. Ama ne yaparsın… Kumandan dediğin aile babası gibidir. Hatta bir babadan daha fazla sorumluluğu vardır. Askerler kocaman çocuklardır. Ama ben Kral’ın daha da önemlisi Kardinalin emirlerine…”
Dartanyan gülümsemekten kendini alamadı. Bu gülümseme üzerine bir aptalla muhatap olmadığını anlayan Treville konuyu değiştirerek sadede geldi.
“Babana saygım büyüktür.” dedi. “Oğlu için ne yapabilirim? Bana çabucak anlat. Zamanım bana ait değil sadece.”
“Mösyö!” dedi Dartanyan. “Tarbes’ten ayrılıp buraya gelmemdeki amacım unutmadığınız arkadaşlığınız hatırına bana bir üniforma vermenizi rica etmekti. Ancak son iki saatte şahit olduklarım bu ricanın çok büyük bir lütuf olduğunu anlamamı sağladı. Bunu hak etmediğimi düşünüyorum.”
“Gerçekten de büyük bir lütuftur.” diye cevap verdi Mösyö de Treville. “Ama ümit edebileceğinin ötesinde de değildir. Ancak majestelerinin onayı gereklidir her zaman için. Sana üzülerek söylemem gerekir ki bir kaç muharebeye girişip, muhteşem performanslar göstermeden ya da bizimkinden daha düşük başka bir birlikte iki yıl hizmet etmeden silahşor olmak mümkün değildir.”
Dartanyan konuşmadan başını eğdi. Silahşor üniformasına sahip olmanın zorluğu onu daha da arzulamasına sebebiyet vermişti.
“Ancak…” diye devam etti. Kumandan hemşehrisine kalbinden geçenleri okumak istercesine delici bir bakış atarak. “Eski dostum babanın hatırına, senin için bir şeyler yapacağım genç adam. Bearn’den topladığımız adamlar genelde pek engin olmazlar. Şehrimizden ayrıldığımdan beri durumun pek değiştiğini de sanmıyorum. Yanında çok para getirmediğini söyleme cüretinde bulunacağım.”
Dartanyan, mağrur bir havaya bürünerek, “Ben kimseden sadaka istemiyorum.” dedi kısaca.
“Çok iyi genç adam.” diye devam etti Treville. “Çok çok iyi hem de. Bu durumu bilirim. Ben de Paris’e cebimde dört ekü ile gelmiştim. Louvre’u satın alamayacağımı söyleyen herkesle de savaşmaya hazırdım.”
Dartanyan daha da mağrur bir havaya büründü. Atını satarak elde ettiği paradan dolayı Mösyö de Treville’in yaptığı başlangıçtan daha iyi bir başlangıç yapabilecekti.
“O zaman miktarı ne kadar çok olursa olsun sahip olduğun parayı idareli kullanman gerekecek. Ayrıca bir beyefendi olabilmek için kendini geliştirmen gerek. Kraliyet Akademisi’nin müdürüne bugün bir mektup yazacağım. Yarın hiçbir masraf olmadan kabul edecektir seni. Bu küçük yardımı reddetme. Çünkü bu iyi yetişmiş ve zengin beyefendilerin bile bazen istedikleri СКАЧАТЬ