Название: Türk Medeniyet Tarihi
Автор: Зия Гёкальп
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-605-121-897-7
isbn:
Bu tasnifte Türklerin dört hayvanı da Çinlilerinkilerden başkadır:
Türk Tasnifinin İcmâli: Türklerin dörtlü tasnifi şu veçhile ikmal edilebilir:
Bu tasniflerin esasları ve rolleri yalnız Türk teşkilatlarında vardır: Türklerde “Lâhûtî” tasnif, içtimai tasnifin aynıdır. Demek ki birinci ikinciden doğmuştur. Bu tasnifin en mühim rolü içtimai tesânüdleri takviyeye hadim olmasıdır. Çünkü içtimai tesânüd, mâbudlara yapılan ibadetlerle kuvvetlenir. İtikatlar da bu tesânüdlerin kuvvetlerini artırır. Çinlilerde ise bu tasniflerin içtimai teşkilatlarla hiçbir münasebeti yoktur. Demek ki bu tasnifler, Türk cemiyetinden doğarak sonradan Çinlilere geçmiş. Edouard Chavannes, bu tasniflerin “Tsin”ler tarafından Çin’e idhâl olunduğunu iddia ediyor. Bizim tetkiklerimiz de bu neticeye müncer oluyor.
9. Türk Takvimi
On iki Hayvan: Türk Takvimi de “Tsin” dininden doğmuş görünüyor. “Tsin” Türkleri her on iki seneye “Çağ” (Cycie) adını verirlerdi. Bu on iki seneyi on iki hayvanın adları ile ifade ederlerdi. Bu yılların adları: Tavuk, At, Tavşan, Öküz, İt, Domuz, Maymun, Yılan, Sıçan, Pars, Koyun, Timsah’tır.
Bir adam hangi hayvanın yılında doğmuşsa kendisine o senenin kudsiyeti isnat edilir. Mesela: “Falan adam koyun yılında doğmuş.” denildiği zaman âdeta totemi koyun imiş gibi addolunur. Bu takvim Çin’e, Tibet’e, Hind-i Cînî’ye, Mançurîlere ve Moğollara da girmiştir. Bunu da Çin’e sokanlar -Edouard Chavannes’e göre- “Tsin” Türkleridir. Hind-i Çînî’de bir hayvanın yılında doğan erkek ile kadın, başka başka “çağ”lara mensup olsalar bile birbiriyle evlenemezler. Yani erkek, birinci “on iki yıl”ın “Öküz” senesinde, kadınsa, ikinci “on iki yıl”ın yine “Öküz” senesinde doğmuş olsalar da yine birbirleriyle evlenemezler. Çünkü ikisi de “Öküz tevellüdlü”dürler. Mösyö Doolittle’in26 beyanına göre, aynı hayvanın yılında doğanlar, birbirinin tedfin merasiminde bulunamazlar.27 Bu hâller gösteriyor ki, bu hayvanlar eski totemlerin bakiyyeleridirler. Zaten tetkik edilirse görülür ki dört cihetin totemleri de bu on iki hayvan arasındadır. Diğer isimler de bu dört hayvanın -Çinlilere nazaran- müteradifleridir. Mesela, “Pars” “Köpek”in müteradifidir. “Sıçan” “Domuz”un müteradifidir. Bu minval üzere bu on iki hayvanı dört cihetin üç takım hayvanlarına irca etmek mümkündür. Türk takvimindeki hayvanların isimleri şu veçhiledir:28
Ayların Adları: Türkler seneyi, dört cihetin totemleri ile ifade ettikleri gibi, senenin aylarını da yine dört cihetin totem isimleri ile ifade ederlerdi: Mahmud Kaşgarî’ye göre, Türkler İlkbahar aylarını “oğlak”a nispet ederlerdi (Malumdur ki koyun, kuzu, keçi, oğlak kelimeleri mukaddes mantıkça birbirinin müteradifleriydiler).
İlkbaharın birinci ayına “Oğlak Ay”, ikinci ayına “Ulu Oğlak Ay”, üçüncü ayına “Ulu Ay” denilirmiş. Diğer aylar da bu minval üzere, yani mevsimlerin totemleriyle adlanırmış.29
10. Hiung-nuların ve Oğuzların Dinî Sistemi
Bu sistemin müessisi kimdir?
Çin’in Orda vilayetinde milattan iki yüz dokuz sene evvel “Mete” adlı bir hükümdar vardı. Bu zat Hiung-nuların, yani Koyunluların hükümdarı idi. Bu zat yirmi dört tümen (On bin neferden mürekkep kıtaya eski Türkler “Tümen” derlerdi.) süvari askeri vücuda getirdi. Bunları iki kola ayırdı. Her kolu bir beylerbeyinin kumandasına verdi. Ve bunlardan başka, orduda altı büyük amirlik tesis etti. Yani yirmi dört boyu, altı büyük kısma ayırdı. Ananeye göre Türklerin menkıbevî bir hükümdarı vardır ki o da aynı teşkilatı vücuda getirmiştir.
Bu ananevi hükümdar “Oğuz Han”dır. “Oğuz Han” da “yirmi dört boy” vücuda getirmiştir. Güya Oğuz Han’ın altı oğlunun yani “Gün, Ay, Yıldız” ve “Gök, Dağ, Deniz” Hanların dörder oğlu olmuş ve “Oğuz Han”ın yirmi dört torunundan yirmi dört boy vücuda gelmiş.
“Gün, Ay, Yıldız” Hanlar büyük oğulları olup bunlardan “Sağ Kol” olan “Boz Oklar” üremiştir. Küçük oğulları olan “Gök, Dağ, Deniz” Hanlardan da “Sol Kol”u teşkil eden “Üç Oklar” vücuda gelmiştir.
Görülüyor ki “Oğuz Han” ile “Mete” birbirine benziyor. Hâlbuki müşabehet, bundan ibaret değildir. “Mete” ordusunu kuvvetlendirmek için ıslık çalan gayet müthiş bir ok icat etmiş ve ordusunu bu ok ile teslîh etmiş. “Oğuz Han”a gelince, bunun ismi olan “Oğuz” kelimesi “Ok” ve “öz” tabirlerinden mürekkeptir. Binaenaleyh bu tabirin manası “Ok Eri” yahut “Ok Aşiretleri”dir. “Mete”nin “Ok Eri” olması, meşhur ıslık çalan “ok”u icat etmesinden dolayıdır. Oğuzların da bu adı almaları, “Mete”nin tesis ettiği yirmi dört tümenin torunları olmalarındandır. İhtimal ki “Mete”, daha o zamanda ordusuna “Ok Erleri, Okçular” adını koymuştur. Oğuzların yirmi dört boyu, bu ordunun yirmi dört tümeninin devamından ibaret olduğu için, bu adı muhafaza etmişlerdir. “Ok” cevheri bilhassa Oğuz İli’nin iki koluna ait isimlerde tezahür ediyor: “Boz-Ok, Üç-Ok.”
“Oğuz Han” ile “Mete”nin aynı şahsiyet olduğuna başka delil de vardır: “Oğuz Han” babası ile harp etmiş ve babası bu harpte maktul düşmüş. “Mete” de Çin tarihlerine göre, babası ile harp etmiş ve babasını öldürmüştür.
İlk vakada da evlat ile babanın arasını açan bir anne yahut üvey annedir. Bundan başka “Mete” ile “Oğuz Han”ın aynı milletlerle muharebe etmeleri ve bütün Türk illerini bir hâkimiyet altında toplayarak bir “Turan İlhanlığı” vücuda getirmeleridir. En sonra ikisinin de yeni bir din ve yeni bir “Yasa” tesis ederek meydana çıkmalarıdır. Bundan başka, ananeye göre, “Oğuz Han” teşkilatını tamamlamaya muvaffak olan, veziri ve oğulları üzerinde vasisi, meşhur “Irkıl Ata”dır. Oğuz İli’ni yirmi dört boya ayırarak her birine bir ad, bir mâbud, bir ongun, bir sünük, bir damga veren “Irkıl Ata”dır.
“Orta İl” ve Bünyesi: “Oğuz Han”ın tesis ettiği yeni il, iki “Küçük İl”in birleşmesinden husule gelmiştir. Mesela “Boz Oklar” bir küçük ildir. “Üç Oklar” da diğer bir küçük ildir. Bunların birleşmesinden yeni bir il vücuda geldi. Bu ile “Orta İI” adını vereceğiz ki “Küçük İl” dört cihetten mürekkep olduğuna göre, “Orta İl”in СКАЧАТЬ
26
Hakkında bilgi bulunamamıştır.
27
L’Annéé Sociologique, C. VI, s: 56 (Z.G.).
28
Bu listedeki isimler için bk; O. Turan, On iki Hayvanlı Türk Takvimi, İstanbul, 1941, s. 104-106.
29
Kaşgarlı, Divân, C. I, s. 347.