Nutuk. Мустафа Кемаль Ататюрк
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Nutuk - Мустафа Кемаль Ататюрк страница 42

Название: Nutuk

Автор: Мустафа Кемаль Ататюрк

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6862-56-2

isbn:

СКАЧАТЬ ilgili işin çözümlenmesinde bize ışık tutan, tertemiz vatan endişesi olduğundan, dayanağımız sağlam ve bellidir. Vatanın alın yazısının çizileceği şu sıralarda bütünlük içinde bulunan bir millet ve hükûmetin göreceği işi göz önünde tutarak bunun kolay çözüme ulaşması dileğimi arz etmek isterdim.

      Hareket noktası olarak aldığıma işaret buyurduğunuz Padişah’ın beyannamesini anlamakta, mümkündür ki bendeniz yanılmış olayım. Yalnız müsaade ediniz de asıl işlerin hallinde en büyük bir dayanak sayılan bu yüksek beyannamedeki toplayıcı yönleri açıklayarak, Padişah’ın dediklerinin neleri içine aldığını anlatayım. Ben zannediyorum ki, Padişah’ımız…”

      Ben, hemen Kerim Paşa’nın devam etmesini önleyerek, şunu yazdırdım:

      “Kerim Paşa hazretleri, lüzumundan fazla açıklama yapmak, asıl maksattan ikimizi de uzaklaştırabilir ve bir de, Padişah’ın beyannamesinin yorumlarıyla fazla uğraşmak faydasızdır. Rica ederim, asıl mesele üzerinde görüşelim.

      Kerim Paşa cevap verdi:

      “Asıl mesele üzerinde görüşeceğiz. Müsaade buyurunuz, devam edelim efendim.”

      Ben: Rica ederim, en son söz ve teklif üzerinde anlaşalım, dedim. Kerim Paşa: Evet, oraya geleceğiz efendim.

      Ferit Paşa Kabinesi Çekilmelidir

      Söze ben devam ettim ve “Kerim Paşa hazretleri, meşru çalışmalarımızın ve millî tepkilerin artık daha fazla kötüye yorulmasına ve düzeltilmeye muhtaç görülmesine ve hele bu düzeltmeler ve değiştirmeler için de suçluluğu ve hainliği açıkça ortaya çıkan kabine üyelerinin meşru olmayan savunmalarının esas olarak alındığını görmeye tahammülümüz yoktur. Biz, son durumu açıkladık ve milletin kesin isteğini arz ettik. Bilmem tekrarı lazım mıdır? Zatıalileri bu sonuçlandırılması gerekli millî arzuya karşı, Ferit Paşa kabinesinin sadrazamlık gibi devletin en yüksek mevkisini hâlâ kirletmesine aracılık etmek istiyorsanız, bu gayretiniz hiçbir faydalı netice vermeyeceğinden başka, siz kardeşim hakkındaki bizim eski kardeşlik duygularımızın da sarsılmasına yol açacağından endişe ederim.

      Şimdi, Ferit Paşa, bir an kaybetmeksizin mevkini bir namuslu kimseye bırakacaksa ve buna inanıyorsanız, hallolunacak hiçbir güçlük kalmamıştır. Aksi takdirde, aracılığınız, kalbinizin kırılmasından ve faydasız bir yorgunluktan başka bir netice vermeyecektir.

      Ferit Paşa, mevkisini korumaya devam ederse, bu, kendisinin çok acı bir akıbete uğramasına yol açacaktır. En son ve en kesin söz şudur: Maksadımız, bu sarsılmaz hakikati Padişah’ın bilgisine sunmaktır. Siz ancak bu asil vazifeyi yapmakla, bugün vatan ve milletin yüksek şahsiyetinizden beklediği dinî ve millî vazifeyi yerine getirmiş olursunuz.”

      Kerim Paşa, “Sözü uzatmamak tabii asıl maksattır.” diye başlayarak sözü lüzumundan fazla uzattı. Bu uzun sözler şu cümle ile son buldu: “Vatan için burada yaptığım şu teşebbüs elbette Allah ve millet katında, bütün asaletiyle değerli kalır ve işin gerçek sahibi olan her şeye kadir Ulu Allah, millet ve vatanın kurtuluşunu sağlayacak esasları, arada bulunanlara böylece bağlayarak tamamlar. Ulu Allah güçlükleri çözücüdür. Değerli gözlerinizden öperim.”

      Tekrar cevap vermek sırası bana, gece yarısından sonra saat 4.30’da geldi. Kerim Paşa’nın temas ettiği noktaları cevapsız bırakamazdım. Ben de uzun düşünceler ileri sürdüm ve sonunda: “O hâlde, dedim, bizim ve zatıalileri gibi gayretli ve vatansever kimselerin yapacağı teşebbüsün gayesi ne olmak gerekir? İdaresinin her dakikasından millet için gelecekteki mukadderatımız için yeni bir felaket sebebi hazırlamaktan başka bir netice beklenmeyen Ferit Paşa ile milletin arasını bulmak imkânsızlığıyla uğraşmak mı yoksa bir an önce bu meşru olmayan kabinenin yerine millet ve memleketin ihtiyaçlarına ve mukadderatına uygun bir yeni heyetin devlet işlerini üzerine alması lüzumunu Padişah’a bildirmek için yol aramak mıdır? Lütfen bu iki noktadan biri için evet veya hayır şeklinde cevap verirseniz, Allah ve millet katında bütün asaletiyle değerli kalacağına şüphe olmayan bu asil teşebbüsünüzün bizlerle ilgili yöndeki safhasını tamamlamış olursunuz.”

      Kerim Paşa, istediğimiz kısa cevaba yine uzun cevap verdi. Fakat bu uzun sözler arasında, bazı cümlelerle, bize Padişah’ın aldatılmış olmayıp her şeyi bildiğini anlatıyordu.

      Kerim Paşa’nın bazı cümlelerinde şu sözler vardı: “Yüce Padişahlık katı kesin karar ve çözüm makamı olup meşru bir devlette bu yüksek makam, bütün millet fertlerinin yöneleceği mihraptır. Anadolu’nun bütün dileklerinin Halife hazretlerine duyurulduğu hakkında bendenize bilgi vermişlerdir. O hâlde millet işlerinin yöneleceği ve dileklerin kabul olunacağı yüksek makam olan Padişahımız Efendi’mizin her şeyden haberi vardır.”

      Kerim Paşa, kendine mahsus cümlelerle devam ettiği düşüncelerine şöylece son verdi: “Yüce Mevla, nice derin sebepler yaratarak ve telkin ederek bu çözülmesi güç düğümü tamamen çözecektir. Elbette ki Allah’ın işi güzeldir ve yakındır. Tanrı’nın eli her elden üstündür. Geleceğimiz, Allah’ın lütfu ile milletçe layık olduğumuz yücelikte uğurlu ve hayırlı olacaktır. İşte, kerim inanç budur, aziz ruhum.”

      Bu defa Efendiler, gece yarısından sonra saat 6.10’a gelmiş olmasına rağmen üçüncü safhanın açılmasına ben teşebbüs ettim.

      Rahmetli Kerim Paşa’nın pek hoşlandığını bildiğim bir ifadeyle, “Büyük Hazret!” ifadesiyle söze başladım:

      “Ümmetin ve milletin yüce mihrabı olduğu içindir ki milletin dileklerini bildirmeye yol bulmak gayesiyle teşebbüsten geri durmadık. Yalnız, büyük bir hatadan zatıalinizi kurtarmak maksadıyla arz edelim ki Anadolu’nun bütün dileklerinin Halife’ye duyurulduğu hakkındaki sözlere, milletin henüz güveni kesin değildir. Çünkü millet emindir ki Padişah, ihanetleri ortaya çıkmış olan birkaç kişiyi millete tercih buyurmazlar.”

      Kerim Paşa’nın temas ettiği noktalara cevap verirken şunları söyledim:

      Pek güzel ve yakın olan Allah’ın emrinin tecellisiyle bahtsız ve zulme uğramış asil milletimizin kurtuluşa ve selamete ermesini, yüce Allah’ın rahmet deryasından ümitle diler ve ufukları daima (inatçı bir dumanla) sarılı olan İstanbul’daki bazı kişilerin hakikati görmemekte bayağıca direnen duygularının ortadan kalkmasını bekleriz. Milletin asil ruhu da işte böyle duygularla doludur.

      Yalnız, tekrar etmekliğime müsaadenizi rica ederim ki evet veya hayır şeklinde cevap verilmesini istirham ettiğimiz sorular ne yazık ki cevapsız bırakılmıştır. Azizim, Allah’ın eli her elden üstündür fakat bununla beraber, güçlükleri ve meseleleri çözmeye girişenlerin kesinleşmiş bir hedefi olmak gerektir… Millet, Allah’ın emrini yerine getirecektir ve buyurduğunuz gibi milletçe elde edeceklerimiz hayırlı ve uğurlu olacaktır. İyilik dileyen dualarınızın eksik edilmemesini rica ederim. Çalışmak bizden, yardım ve kolaylık ölümsüz Allah’tandır.

Mustafa Kemal

      Artık Kerim Paşa’nın yorulduğu anlaşılıyordu. “Son iki sözüm, ruhum.” diyerek “Millî davanın esaslarını yüce tutmak ve korumak şartıyla içten temennilerin sayılıp döküldüğünü ve Allah’ın eli… ulu ayetinin, hayırla kabul buyrulması için kullanılmış” СКАЧАТЬ