Bu şekilde dua etti, ancak Kronosoğlu duasını yerine getirmeyecekti. Kurbanı kabul etti ancak buna rağmen sıkıntılarını giderek artırdı. Dualarını bitirip kurbanın üzerine arpa kırmalarını serptikten sonra, başını arkaya kaldırıp kestiler ve sonra da derisini yüzdüler. Butlarını ayırdılar, iki kat yağla sardılar ve üzerine biraz çiğ et koydular. Bunları parça parça kütüklerin üzerinde pişirdiler, iç taraftaki etleri de şişe takıp pişmeleri için ateşe tuttular. Butlar pişince, içindeki etleri tattılar, kalanını da küçük parçalara kestiler, parçaları şişlere geçirdiler, pişene dek kızarttılar ve ateşten çektiler. İşlerini bitirip şöleni hazır edince yediler ve herkes kendi eşit payını aldı, böylece herkes memnun kaldı. Yeterince yiyip içince Gerene’nin kralı Nestor konuşmaya başladı. “Kral Agamemnon!” dedi. “Burada konuşup durmayalım ve tanrının elimize verdiği bu işi aksatmayalım. Haberciler insanları gemilerinde toplanmaya çağırsın. Biz de ordunun yanına gidip derhâl savaşı başlatalım.”
Böyle konuştu ve Agamemnon da sözlerini dinledi. Hemen insanları meydana toplamaları için habercileri etrafa yolladı. Onlar da çağırdılar ve insanlar da bunun üzerine toplandı. Atreusoğlu’nun etrafındaki komutanlar adamlarını seçip dizdiler, Athena ise ne eskimek ne ölüm bilen kıymetli kalkanını tutarak aralarında dolaştı. Saf altından yüz püskül sallanırdı kalkanda, hepsi ustaca örülmüş ve her biri yüz öküz değerinde. Bununla Akha ordusu içinde coşkuyla bir o yana, bir bu yana koşturdu, ilerlemelerini söyleyerek ve her birinin yüreğine cesaret koyarak, mücadele edip hiç durmadan savaşabilsinler diye. Böylece, savaş, gözlerine gemileriyle evlerine dönmekten daha tatlı göründü. Dağ başında büyük bir orman yangını nasıl şiddetlenir ve parlaklığı ta uzaklardan nasıl görünürse yürüdükçe zırhlarının pırıltısı da tanrının gök kubbesinde öyle parladı.
Kaystros’un sularının civarındaki ovalardaki muazzam kaz, turna veya kuğu sürüleri gibiydiler, oraya buraya kanat çırpan kuşlar nasılsa, öyle uçuşlarıyla iftihar ederek ve konarken bağrışarak ta ki çayırlar çığlıkları ile doluncaya dek. İşte böyle aktı birlikler gemilerden ve çadırlardan Skamandros’un ovalarına. Toprak, insanların ve atların ayaklarının altında çın çın çınladı. Çiçeklerle süslü çayırda bitişik bitişik durdular, yazın yeşeren yapraklar gibi.
Bahar zamanı kovalar sütle dolup taştığında çobanın evinin etrafında sayısız sinek sürülerinin uğuldaması gibi Akhalar da ovaya akın ettiler, Truvalılara saldırıp yok etmek için.
Komutanlar adamlarını bir o yana bir bu yana dizdiler savaş başlamadan önce, otlarken karışan sürülerine kolayca çekidüzen veren keçi çobanları gibi. Sonra aralarına girdi, Kral Agamemnon, gök gürültüsünün efendisi Zeus’unki gibi başı ve yüzü, Ares’inki gibi beli ve Poseidon’unki gibi göğsü ile. Ovadaki sürüye hâkim koca bir boğaya benzer şekilde, Zeus da Atreus’un oğlunu dizi dizi yiğitler arasında emsalsiz kıldı.
Olympos’ta oturan ey Musalar, şimdi söyleyin bana -zira siz tanrıçasınız ve her yerdesiniz, öyle ki her şeyi görürsünüz; bizse bir şey bilmez, sadece duyarız. Danaoların kralları ve komutanları kimdir? Sıradan askerlere gelince, öyle çoktular ki hepsinin tek tek isimlerini sayamam ben on tane dilim olsa, sesim kısılmasa ve kalbim tunçtan olsa bile, eğer ki ey Olymposlu Musalar, kalkan taşıyan Zeus’un kızları, siz onları bana saymadıkça. Ama bütün gemileri ve komutanları sayacağım yine de.
Peneleos, Leitos, Arcesilaus, Prothoenor ve Klonios, Boiotialıların komutanıydı. Bunlar Hyrie ve kayalık Aulis’te otururlardı ve Skhainos, Skolos ve Eteonos'un dağlık alanları ile Thespeia, Graia ve güzel şehir Mykalessos’a sahiptiler. Yanlarında Harmalılar, Eilesioslular, Erytraililar, Eleonlular, Hyleliler ve Peteonlular var; Okalee ve Medeo’da oturanlar var; sonra, Kopailılar, Eutreisliler ve bol güvercinli Thisbeliler; Koroneia’nın ve çimenli Haliartos’un insanları var; Plataia ve Glisas’ta, düzenli Hypothebai’da yaşayanlar, Poseidon’un meşhur korusu ile kutsal Onkheston’un insanları var sonra bağları bol Arne’de, Mideia’da oturanlar, kutsal Nisa ve denizin kıyısındaki Anthedon’da oturanlar var. Yüz yirmi delikanlı binmişti Boiotialılardan her gemiye ve bunlar elli gemiyle çıkmıştı yola. Ares’in oğulları Askalaphos ve İalmenos, Minyoların diyarı Aspledon ve Orkhomenos’ta yaşayan halkı yönettiler. Soylu bir bakire olan Astyokhe, onları Azeus’un oğlu Aktaros’un evinde doğurdu, zira çıkmıştı bir gün kadınlar katına ve Ares’le gizlice beraber olmuştu. Bunlardan otuz tane gemi gelmişti.
Phokislilerin başında yüce Naubolosoğlu İphitos’un oğulları Skhedios ve Epistrophos vardı. Bunlar Kyparissos, kayalık Pytho, kutsal Krisa, Daulis ve Panopeus’ta otururlar. Anemoerialılarla, Hyampolisler var yanlarında, Kephisos Nehri kıyılarında oturanlar, Kephisos’un kaynaklarında yaşayan Lilaialılar. Bunlar beraberinde kırk gemi ile geldi ve Boiotialıların yanında, sollarında birliklerini tanzim ettiler.
Oileusoğlu çevik Aias, Lokrislilere komuta etti. Telamon’un oğlu Aias kadar da iri yarı değil, ufak bir adamdı ve zırhı kendirdendi ancak mızrak atmada tüm Hellenleri ve Akhaları geçerdi. Bunlar Kynos, Opoeis, Kalliaros’ta otururlar; kentleri Bessa, Skarphe, güzel Augeiai’dır, Tarphe ve Boagrios Nehri yakınındaki Thronios’tur. Kırk kara gemiyle gelmişlerdi, Euboie’nin karşısında oturan Lokrislilerindi bu gemiler. Euboie’den gelen Abantlar ateş içindeler, kentleri Khalkis, Eiretria, asmalarıyla zengin Histiaia, denizin kıyısındaki Kerinthos ve kayaya tünemiş Dion’dur. Onlar Karystos ve Styra’da otururlar ve komutanları Ares’in soyundan Elephenor, Khalkodon’un oğlu ve tüm Abantların önderiydi. Onunla beraber geldi çevik ayaklı ve uzun saçlarını arkalarında toplayan cesur savaşçılar, düşmanlarının zırhlarını uzun dişbudak ağacından mızraklarıyla delmek için yanıp tutuşurlardı. Bunlardan kırk gemi geldi.
Yüce Erekhteus’un insanları güçlü şehir Atina’ya sahipti. Toprağın doğurduğu Erekhteus’u, Zeus’un kızı Athena besledi ve Atina’ya yerleştirdi, kendi zengin mabedine. Burada her yıl Atinalı gençler kurbanlık boğa ve koçlarıyla ona ibadet ederler. Komutanları Peteos’un oğlu Menestheus’tu. Savaş arabalarını ve yaya askerleri dizmekteydi; yaşayan hiçbir adam onunla boy ölçüşemezdi. Yalnızca Nestor rekabet edebilirdi, ondan daha yaşlı idi. Bunlardan kırk gemi geldi. Aias, Salamis’ten on iki gemi getirdi ve onları Atinalıların gemileri yanında yerleştirdi.
Argos’un ve sağlam duvarlı Tiryns’in yurttaşları, Hermione ve körfezin kıyısında Asine’de oturanlar, Troizenliler, Eionalılar ve bağlara sahip Epidauroslular, Aigina ve Mases’ten gelen Akhaoğulları; bunlar gür savaş naraları atan Diomedes ve meşhur Kapaneus’un oğlu Sthenelos tarafından komuta edilir. Bunlarla beraber komutada Talaosoğlu Kral Mekisteus’un oğlu Euryalos vardı. Ancak, Diomedes hepsinin komutanıydı. Bunlarla beraber seksen gemi geldi.
Sonra düzenli Mykene’in insanları gelir, zengin Korinthoslular ve güzel Kleonailılar, Orneiai’da, Araithyree’de oturanlar ve Adrestos’un ilk kral olduğu Sikyon’da oturanlar, Hyperesie’nin, yüksek Gonoessa’nın insanları, Pelleneliler, Aigionlular, tekmil Aigialos’ta, geniş Helike dolaylarındaki kişiler. Bunlar Atreusoğlu Kral Agamemnon kumandasında yüz gemi gönderdiler. Hepsi arasında birlikleri en iyi ve sayıca en fazla olandı ve ortalarında da parıldayan tunç zırhı içinde tüm ihtişamıyla kralın kendisi duruyordu -yiğitler içinde en önde geleni- zira o en büyük kraldı ve sayıca en fazla adama sahipti.
Sonra Lakedaimon’da СКАЧАТЬ