Название: Binbir Gece Masalları
Автор: Неизвестный автор
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6865-10-5
isbn:
Fakat vali elindeki tüm parayı ve eşyayı almış. Sultanın kulağına gider korkusuyla da kardeşime, ‘Bu şehirden git. Yoksa seni asacağım.’ demiş.
‘Başüstüne!’ demiş kardeşim ve başka bir şehre gitmiş. Yolda eşkıyalar onu yakalamış ve üstünü başını parçalayıp bir güzel dövdükten sonra zavallının kulağını kesmişler. Ben onun başına gelenleri duydum ve onu bulup üstüne başına bir şeyler giydirdikten sonra gizlice şehre getirip yiyecek içecek parası verdim.”
Halife dinlemeye devam etmiş…
BERBERİN ALTINCI KARDEŞİNİN HİKÂYESİ
“Altıncı kardeşimin adı El-Şakaşık’tır yüce kumandanım. Kendisinin iki dudağı da kesiktir. Bir zamanlar zengin olan kardeşim, servetini kaybetti ve hayatını dilenerek kazanmaya başladı. Bir gün aylak aylak gezerken birden gözüne güzel bir malikâne ilişmiş dediğine göre. Evin yanında yüksek bir girişi olan bir tane daha bina varmış. Burada birkaç muhafız kapıda bekliyormuş. Kardeşim bir tanesine o evde kimin yaşadığını sormuş. Adam ona şöyle cevap vermiş:
‘Saray, Balmakilerden birinin oğluna aittir.’
Kardeşim onlardan sadaka istemiş; adamlar, ‘Büyük kapıdan içeri gir. Vezir Efendimiz sana istediğini verir.’ demişler.
Böylece kardeşim içeri girmiş ve uzun bir koridordan geçerek muhteşem güzellikte, mermer kaplı, zarif perdelerle döşeli, ortasında şahane bir bahçesi olan malikaneye varmış. Hangi yöne döneceğini bilemeden bir süre ayakta durmuş. Sonra ileride bir oda görmüş. Oraya doğru yürümüş ve içeride yakışıklı bir adam görmüş. Adam kardeşimi gördüğünde ayağa kalkmış ve ona: ‘Hoş geldin!’ demiş, ardından hâlini hatırını sormuş. Kardeşim yoksul ve sadakaya muhtaç olduğunu söylemiş. Bu sözleri duyan asil adam kardeşimle ilgilenmiş ve ‘Ne yani, benim olduğum bir şehirde sen aç mısın? Böyle bir rezilliğe tahammülüm yok benim!’ demiş.
Sonra ona birçok güzel yiyecek vadederek şöyle demiş:
‘Benimle kalıp yemek yemekten başka çaren yok.’
‘Ah efendim!’ demiş kardeşim. ‘Daha fazla bekleyemem. Gerçekten de çok açım!’
Bunun üzerine adam, ‘Haydi gel de elini yıka dostum.’ demiş.
Kardeşim elini yıkamak üzere ayağa kalkmış fakat ibrik ya da leğen görememiş. Ev sahibiyse elini görünmez sabunla ve görünmez suyla yıkamaya başlamış, sonra da şöyle demiş:
‘Masayı getirin!’
Fakat kardeşim yine hiçbir şey görmemiş.
Ev sahibi, ‘Bu eti yiyerek beni onurlandır ve lütfen utanma.’ demiş.
Sanki yemek yercesine elini sağa sola oynatmış ve kardeşime ‘Görüyorum ki çok az yiyorsun. Lütfen çekinme. Biliyorum ki açsın.’ demiş.
Kardeşim yer gibi yapmaya devam etmiş. Bu arada ev sahibi, ‘Şu ekmeğin güzelliğine ve beyazlığına bir bak!’ demiş.
Fakat kardeşim hâlâ hiçbir şey görmüyormuş. Sonra kendi kendine şöyle demiş:
Bu adam insanlarla alay etmeye pek meraklı.
Adama cevap vermiş: ‘Ah efendim, ben hayatım boyunca bu ekmekten daha güzel, daha beyaz, daha lezzetli bir ekmek görmedim!’ Ev sahibi, ‘Bu ekmek, beş yüz dinar karşılığında aldığım bir hizmetçi tarafından pişirildi.’ demiş. Sonra bağırmış: ‘Bize biraz daha et getirin, bol yağlı olsun!’
Kardeşime dönerek devam etmiş: ‘Allah aşkına söyle dostum. Hayatında bu etten daha lezzetlisini yedin mi? Lütfen hatırım için ye ve sakın utanma.’ Ardından tekrar bağırmış:
‘Bize hindi güveci getirin!’
Ve yine ‘Lütfen ye, sen açsın ve benim misafirimsin.’ demiş.
Kardeşimse yemek yer gibi çenesini oynatmaya devam etmiş. Bu arada ev sahibi sürekli farklı türlerde yemek getirmelerini söyleyip duruyormuş fakat ortada yiyecek hiçbir şey yokmuş.
Sonra tekrar bağırmış: ‘Bize fıstıkla doldurulmuş tavuk getirin!’
‘Lütfen ye, çekinme. Bu tavukları fıstıkla doldurttum. Hayatında böyle bir şey yememişsindir!’
‘Ah efendim, gerçekten de her şey çok leziz…’ demiş kardeşim.
Sonra ev sahibi, kardeşime yemek yedirir gibi elini oynatmış ve çeşitli yemekler getirmelerini emredip kardeşimin açlığının daha da artmasına sebep olmuş. Zavallı kardeşim bir parça ekmeğin bile hasretini çeker olmuş.
Ev sahibi, ‘Bu yemeklerden daha lezzetlisini yedin mi hiç?’ demiş.
‘Hayır efendim.’
‘Lütfen ye ve utanma.’
‘Gerçekten de karnımı doldurdum.’
Bunun üzerine ev sahibi tekrar bağırmış: ‘Bunları götürün ve bize tatlı getirin!’
‘Bu badem tatlısını ye. Gerçekten de çok güzeldir. Bu ballı gözlemelerse bir acayip. Lütfen ye. Hatırım için!’
‘Merak etmeyin yiyorum efendim.’ diye cevaplamış aç kardeşim ve tatlının içinde neler olduğunu sormuş.
‘Bu benim özel tarifimdir.’ diye cevap vermiş adam. ‘İçine bir miktar misk, bir miktar da esmer amber koydurttum.’
Bütün bu süre boyunca kardeşim, yemek yer gibi çenesini oynatıyormuş; ta ki evin efendisi ‘Bize biraz da kuruyemiş getirin!’ deyinceye kadar.
Adam sonra şöyle demiş:
‘Bu bademlerden, cevizlerden, fıstıklardan ye ve sakın utanma!’
‘Efendim, gerçekten de doydum. Daha fazla yiyemeyeceğim.’
‘Ah benim kıymetli misafirim…’ demiş adam. ‘Yiyeceklerde gözün kaldıysa ye. Aç durma!’
Kardeşim de ‘Ah efendim, bu kadar yemeği yiyip de aç kalmak mümkün mü?’ diye cevap vermiş ve kendi kendine şöyle demiş:
Bu eşek şakasından utanmasını sağlayacağım!
Ev sahibi: ‘Bize şarap getirin!’ demiş.
Âdeta kendisine şarap koyuyorlarmış gibi ellerini havada oynatıyormuş. Kardeşime bir kadeh vermiş ve ‘Bu kadehteki şarabı iç. Eğer beğenirsen bana söyle.’ demiş.
‘Ah efendim! Kokusu güzel ama ben en az yirmi yıllık olan şarapları içmeye alışkınım.’
‘Bunu СКАЧАТЬ