Repressiya Dönemi Azerbaycan Dönemi Hüseyin Cavid. Jale Babaşova Kastrati
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Repressiya Dönemi Azerbaycan Dönemi Hüseyin Cavid - Jale Babaşova Kastrati страница 8

Название: Repressiya Dönemi Azerbaycan Dönemi Hüseyin Cavid

Автор: Jale Babaşova Kastrati

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6853-59-1

isbn:

СКАЧАТЬ işte olayın şu en yaralı noktası istifhamlı, bu acayip fakat, Neden mürekkeptir. Çünkü bu fakat… Çocukluğumdan itibaren görmediğim, bilmediğim, sevmediğim, sevemeyeceğim o korkunç, o müthiş hiçliye (dilencilik) denilen o kuduz illete yalvartmak istiyor. Fakat efsus, benim doğam, yaratılışım, bütünü bütüne bu illetten kaçar. Bu zilletten korkar. Ben hamallığı, hizmetkârlığı pek ziyade severim. Fakat böyle bir Devr-i Hürriyet ve Zaman-i Saadete benliğimi satmak, rehin olmak istemem. Kölesi olduğum bir şey varsa o da hakikat ve aşktır.”37

      Buradan anlayabileceğimiz gibi köleliğe razı olmuyor. Fakat Hüseyin Cavid İstanbul’da yaşadığı dönemde, tek bir köleliği kabul ediyor, o da aşka ve hakikate bağlılık köleliği idi. Hüseyin Cavid bu manevî kanaate vardı.

      İstanbul döneminde Hüseyin Rasizade çok önemli bir olay daha yaşamıştır. O da soyadı Rasizade’yi Cavid’le değiştirmesi. Şöyleki, hayatının bu döneminde Cavid soyadını, imzasını kullanmaya başlar. Hatta hapsedilip 1938 yılında sürgüne gönderildiği zamanlarda bile bütün evrak kayıtlarında artık Rasizade ismini göremezsiniz. Bundan dolayıdır ki, birçok araştırmacılar İstanbul dönemine, buradayken eğitim sürecine Cavidleşme dönemi de diyorlar.

      İstanbul’dayken “Sırat-i Mustakim” dergisinde Hüseyin Cavid’in; “Yâdi Mazi”, “Son Bahar”, “Elm-i Beşeri” şiirleri yayımlanır. İstanbul’a Hüseyin Salik Rasizade olarak gelen şair, burada Cavid’leşiyor. Yani arkadaşı Kurbanali’ye mektuplar dışında Rasizade’yi kullanmıyor. Bu tarihlerde “Sırat-i Mustakim” dergisiyle edebiyat camiasında Hüseyin Cavid olarak tanınmaya başlıyor.

      1.4. HÜSEYİN CAVİD’İN ÇALIŞMA HAYATI

      1.4.1. İstanbul’dan Sonraki Dönemde Öğretmenlik Faaliyeti

      Darü’l- Fünun’u başarıyla bitiren Hüseyin Cavid, 1909 yılının sonunda doğduğu şehirden Nahçıvan’a döner. Memleketine büyük umutlarla dönen, yeni yetişen gençlere faydalı olmak, büyük işler yapmak arzusuyla gelen Hüseyin Cavid, çok kısa zaman sonra bedbinleşiyor.

      Yazarın bedbinleşmesine sebep olarak o dönemde Nahçivan’a dönünce Azerbaycan’ın milliyetçi aydınlarına özellikle Türkiye’de eğitim almış açık fikirli gençlere iş kapılarının kapalı olduğunun anlamasıdır.Diğer taraftan yaklaşmakta olan Balkan Savaşları’nın gergin havası yüzünden, ister Azerbaycan’da olsun isterse Türkiye’de aydınların çalışabilme imkânları kısıtlı hale gelmiş, vatanperver öğretmenler çeşitli sebeplerle okullardan uzaklaştırılmışlardır.38Bedbinliğ ine bir diğer sebebi ise yine arkadaşı Kurbanali Şerifzade’ye yazdığı “yalnız kendiniz okuyacaksınız” başlıklı yazısından anlayabiliriz:– “Terbiyey-i medeniyeye gelince esas odur- elhamdülillah, o külliyen mefkuddur. Bu sebeple bendeniz İranlıların ve Kafkas’ın henüz medeniyete yaklaşmamış taraflarının âtisiniyirmi, otuz seneye kadar pek zahmetli ve karanlık görüyordum. Niçin? – diye soracaksınız… Çünkü esas yoktur. Efendim esas! Esas kökü berkitmek39için yalnız “evolusyon” kanuni tekâmüle ihtiyaç vardır.

      Cüzi ve sathi bir mumarise işleri yoksa işte esas olmaz ise inkılâp hiç bir fayda vermez. Fakat men Kafkasya’nın istikbalini İran’a nispeten daha ziyade görüyorum.40

      Buradan da anlaşıldığı kadarıyla yazar Türkiye dönüşünde karşılaştıkları karşısında biraz umutsuzdu. Daha sonraları eleştirmenler tarafından bir inkılâp yapamadığı için inkılâp şairi olamadığı için eleştirilen yazarın, aslında Türkiye’den dönerken düzeyi belliymiş. Onun amacı evrim yapmak değil, tekâmül yapmaktan yanaydı. Aynı zamanda mektuplarından yazarın dönmeden önce bile çalışmak istediği yerler çok belliymiş. O dönemde Kafkasya’da Bakü ve Gence’de öğretmenlik yaptığı gibi Erivan’da ve Tiflis’te de çalışmak istiyordu. Öyle de yapmıştır. Şöyle ki, 1909 yılının sonunda memleketine dönen yazar, üç ay gibi kısa bir süre Nahçivan’da kaldıktan sonra Erivan kazasının Millî köyünde öğretmen olarak çalışma hayatına atılıyor. Önce Azerbaycan’ın aydınlarından ünlü yazar, satirik ve dram yazarı Celil Memmedguluzade’nin öğretmenlik yaptığı bu mektep, iki sınıflı ilk okuldu.

      Cavid gibi yüksek eğitimli, derin bilgiye sahip Arapça, Farsça, Rusça ve Türkçe dillerini iyi düzeyde bilen bir aydının ilkokulda öğretmen olması ilk bakışta tuhaf görünse de bu sebepsiz değildi.

      Azerbaycan halkının yüz seneye yakın bir müddette müstemleke boyunduruğunda ezen Rus Çarlığı, bütün vasıtalardan istifade ederek, yerli halkı, Türkleri cehalette tutmak istiyordu.

      Azerbaycanlıların gözleri açılmasın, elleri silah tutmasın diye orduya alınmıyor. Azerbaycan’da maarifin, ilmin yayılmasına çeşitli yollarla engel oluyorlardı. Fakat Azerbaycan’ın milliyetçi aydınlarının devamlı ve etkili mücadeleleri sonucunda, Çar makamları Azerbaycan’ın bazı yerlerinde ilk okullar açmak zorunda kaldı. Bu okullarda eğitim Rus dilinde olmakla beraber çocuklara Türk dili ve Türk dilinde şeriat da öğretiliyordu. Hiç olmazsa bu fırsatı kar olarak değerlendiren Azerbaycanlı aydınlar bir takım maddi zorluklara ve mahrumiyetlere katlanarak seveseve bu okullarda öğretmenlik yapıyorlardı. İşte bu sebeple Cavid de Erivan’a geliyor. İlk öğretmenlik faaliyeti için Azerbaycan maarifi tarihinin şerefli ve fedakâr askerlerinden biri de Cavid’dir.XIX. yüzyılın sonlarında ve XX. yüzyılda yaşamış Azerbaycan şair ve ediplerinin aşağıyukarı hepsi aynı zamanda hem edip, şair hem de öğretmenlik yapmışlardır.

      Cavid, Erivan’dan sonra 1912 senesinde Gence’de öğretmenliğe başlar. Birkaç ay sonra işinden uzaklaştırılıyor. O dönemde aydınlara karşı böyle muameleler çok yaşanmaktadır. Mirze Cafer’in Hüseyin Cavid isimli kitabında bu durumu şöyle açıklıyor: “Mektepten meni, Mirza Mehemmed ve Mirza Hebib kenar edibler. Anlaşılan Türkiye-Rusya savaşı münasebeti ile bizden şüphelenirler.”41

      Medrese-i Ruhaniye’den sonra Cavid, Gence’de demir yolu idaresinde bir süre ihtiyaçlarını karşılamak için muhasebecilik yapmıştır. 1912 yılının Ağustos ayında yazar, Tiflis’e gidiyor ve 1912 yılına kadar burada öğretmenlik yapıyor. Okulun maddi harcamalarını kimse üstlenmediğinden okulun kapatılma tehlikesi vardı. Okulun harcamalarını üstlenmiş. “Simurg” ve Kimya” Hayır Vakıfları arasındaki anlaşmazlık okulun kapatılma tehlikesini hızlandırıyordu. Bu okulda çalıştığı dönemlerde Hüseyin Cavid, Çar Gizli Polisi’nce çağrılmış ve “ÇGP” onun İstanbul’daki eğitimiyle ilgili sorular sormuş ve Sosyal-Demokrat Partisi ile bir bağlantısının olup olmadığını sorgulamıştır.Hüseyin Cavid’in hiçbir zaman ne saklı ne de açık bir siyasî partiye üyeliği olmamıştır. Kendi hatıralarından ÇGP’ne çağrılıncaya kadar, onun yaşadığı eve ve çalıştığı okula bazı kişiler gelmiş hakkında bilgi toplamışlardı.

      Tiflis’te yaşadığı ve çalıştığı dönemde şehrin tiyatro hayatıyla da ilgileniyordu. “Tiflis Türk Dram Destesi” isimli tiyatro grubunun tiyatrolarını takip ediyor ve bununla ilgili olarak da(oyunlarla ilgili) “İkbal” gazetesinde yazılar yazıyordu. 1914-1915 yıllarında tiyatro grubu Namık Kemal’in “Zavallı çocuk”, “Vatan СКАЧАТЬ



<p>37</p>

E. Şerif, a. g.e., s. 54.

<p>38</p>

H. Aslan, Türk Kültürü, Hüseyin Cavid, s. 232, 1982.

<p>39</p>

Esasları sağlama almak.

<p>40</p>

H. Aslan, a. g. e., 271.

<p>41</p>

M. Cafer, Hüseyin Cavid, Bakü, 1960, s. 34.