.
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу - страница 4

Название:

Автор:

Издательство:

Жанр:

Серия:

isbn:

isbn:

СКАЧАТЬ Hüseyin Cavid örnektir. Hakverdiyev, Cafer Cabbarlı, Celil Memmedguluzade, Yusuf Vezir Çemenzeminli, Abdullah Şaik gibiler ise kendi şahsiyetlerini koruyarak hem yeni devre hem de zevk ve görüşlerine uygun tonda eserler yaratmaya çalıştılar. Bir kısmı başarabildi bir kısmı da Stalin’in terör devrinde hayatını kaybetti.

      Yeni yetişen gençler sosyalist değerlere samimi olarak inanmış veya partinin gözüne girmeğe can atıyorlardı. Yönetim tarafından teşvik edilen bir kısım genç yazarlar, yaşlı nesli çeşitli yönlerle aşağılayarak, eleştirerek onları zor durumda bıraktılar. Bu sert mücadele zemini 1937 yıllara doğru öyle bir şekil aldı ki, kimse korktuğundan bir şey yazamaz oldu. Yazılanlarda parti kararlarının siyasî ve ideolojik sloganların sınırlarından dışarı çıkamadı.

      Bu dönemde yazarlar çözüm yolu olarak, tarihî konuları uzak ülkelerde cereyan eden hadiseleri ele alarak çalışmaya başladılar. Bu da sansürlü dönemlerde sanatçıların sık sık başvurdukları bir kaçış yolu idi.

      Bu dönemi de genelleyecek olursak mevzu olarak 1920’den yeni Sovyet hâkimiyeti kurulmadan önceki Azerbaycan ele alınır; köylülerin, işçilerin, genç aydınların zor şartlarda yaşaması; zenginlerin, cahil ve fanatik kimselerin burjuva kesimin, beylerin sömürüsü anlatılır. Sonra da Sovyet rejimi bir kurtarıcı olarak emekçilere, işçilere yardıma yetişir ve emekçilerin, işçilerin ilerleyip kalkınma dönemine girmesi tasvir edilir. Bu konularda yazmayan, yazmamaya devam eden ve rejimden önceki edebî faaliyetlerinde de millî görüşlü olan yazar ve sanatçılarımız çeşitli iftira ve suçlarla “Stalin Terörü” yıllarında ya Sibirya gibi uzak yerlere sürgün edildiler ya da kurşuna dizildiler. Bu politika Rusya devletinin aydınları temizleme politikası idi. Şöyleki kendisi için devletçiliği, rejimi için tehlike arz eden aydınları temizleyip kendilerine sadık, rejimlerini tehlikeye sokmayacak, onlar için çalışan yazarlarla yollarına devam ettiler. Bu olay aynı zamanda Rusya sınırlarında yaşayan önemli bilim insanlarının, aydınların temizlenmesi idi.

      II. Dünya Savaşı yıllarında (1941-1946) artık etnik temizlenme yapılmıştı ve bu dönem, Rusya sınırları içinde yaşayan halklar için savaşın getirdiği sıkıntıların yanı sıra zor bir dönem idi. Bu dönemde yazar tarafından ele alınan konular, “İnkilap”tan savaşa, savaşın zorluklarına, zaferlerin zorluklarını anlatmayla geçer. Bu yıllarda eserler daha çok halka güven ve cesaret vermek için yazılmıştır. Bu tür eserler hikâye, roman ve tiyatro türlerinin imkanlarını zorladı. 1960’lı yıllara kadar sansür ve baskı devam etti. Savaş yıllarında çıkan zorluklar savaştan sonra rejimin baskısıda kısmen azalır. Stalin’in ölümünden sonra ortam biraz daha özgürleşir sanat eserlerinin üzerindeki ve toplumdaki sansür gözle görülür düzeyde hafifler.

      İşte Hüseyin Cavid, böyle zor bir dönemin yetiştirdiği, devrinin en meşhur şair ve dram yazarıdır. Yazar hem sanatçı kişiliği, hem de karakteri ve sanat eserleriyle Azerbaycan halkının gönlünde taht kurmuştur. Önce İran, daha sonra Türkiye’de İstanbul’da Darülfunun’da eğitim almıştır. Büyük Türk yazarlarının ve felsefecilerinin derslerini dinleyerek kendini, sanatçı kişiliğini daima geliştirmiş Azerbaycan edebiyatının büyük yazarlarından biridir.

      Romantik bir şair olmasına rağmen eserlerinde realizm eğilimleri de güçlüdür. Şiirlerinde Abdulhak Hamid, Rıza Tevfik ve Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy’un tesirleri görülür. Dili Türkiye Türkçesine çok yakın ve sadedir. Devrinin siyasî, içtimaî durumu, Rus emperyalizm, yazarı zaman zaman içe kapanklığa çekmiştir. O dönemde Azerbaycan’da yetişen birçok aydın üzerinde Rus edebiyatının etkisi görülür. Fakat Cavid’de bu yoktur. Ölünceye kadar da üzerinde Rus edebiyatının etkisi görülmez. Azerbaycan kültürünün kökü olarak kabul ettiği Türk-İslâm dünyasının manevî değerlerinden ve kültürlerinden uzaklaşmadı. 1920’den sonra yaratıcılığında Sovyet devletinin bütün baskılarına rağmen “sosyalist realizm” anlayışının ürünü “güdümlü edebiyat” örneği sayılan eserler yazmadı. Sanat görüşünden, dünya görüşünden taviz vermedi ve baskılara boyun eğmedi. Bunun için de ölüme gitti. Sürüldüğü Sibirya’da vefat etti.

      Bu dönemde Hüseyin Cavid’in de içinde bulunduğu Ahmet Cavad, Mikayıl Müşfik, Cafer Cabbarlı, Muhammed Hadi gibi bir kısım şair ve yazarların öncülüğündeTürk Milletinin kültür ve edebiyat birikiminin bir bütün olduğu, tarihi dönemlerin ve siyasî değişimlerin bu bütünlüğü bölemeyeceği gerçeğinden hareketle geleneksel kültür, sanat ve edebiyatla bağını koparmamış, onlarla beslenmiş bir edebî topluluk oluşmuştur.

      Bu genel girişten sonra Hüseyin Cavid’in Azerbaycan edebiyatı tarihindeki yerini, onun sanatının biçim ve içerik özelliklerinin ayrıntılarını ve Türkiye edebiyatı ile etkileşimlerini incelemeye çalışacağız.

      Birinci Bölüm

      Heyhat!.. Ortalığı zulmetler aldı,

      Ölüm yarı yardan aralı saldı.

      Hasretler içinde ruhum bunaldı,

      Kanattı gönlümü hain tırnaklar.

(Azer)

      BİRİNCİ BÖLÜM

      HÜSEYİN CAVİD’İN HAYATI, SOSYAL VE PSİKOLOJİK DÜNYASI

      1.1. HÜSEYİN CAVİD’İN HAYATI

      Rasizade Hüseyin Cavid, 24 Ekim 1882 tarihinde Azerbaycan’ın Nahçıvan şehrinin, Şahtahtı köyünde doğdu. Nahçivan, o devirde Azerbaycan’ın kültür ve ticaret merkezlerinden biri olup, Cenubi (Güney) Azerbaycan ile Şimali (Kuzey) Azerbaycan arasında önemli irtibat noktası idi. Bunun yanı sıra Nahçivan,o dönem Azerbaycan’ın da dinî muhafazakârlığını ağır bir şekilde yaşandığı şehirlerden biriydi.5Dedesi Meşhedi Guluçiftçilikle uğraşmıştır. Meşhedi Gulu’nun dört oğlu var idi:

      1- Meşhedi Ennağı

      2- Meşhedi Tağı

      3- Kerbelayi Mirzalı

      4- Hacı Molla Abdullah

      Cavid’in babası Hacı Molla Abdullah, 1843 yılında Şah-tahtı köyünde doğdu. Molla Abdullah din adamı idi, ama bunun yanı sıra güzel şiir okuması ve güzel sesiyle de çevresinde ün yapmıştı. Sesinden dolayı onu sık sık Bakü, Şamahı, Gence, Nuha, Erivan ve Güney Azerbaycan’a davet ediyorlardı. 1877 yılında Şahtahtı’dan Nahçivan’a taşınmıştır. Hacı Molla Abdullah iki evlilik yapmıştır. Rasizadeler sekiz kardeştirler: Beşierkek ve üçü kızdır.1877 yılına kadar Molla Abdullah’ın eşi Ümmi Leyla’dan kızları; Fatime, Hurşid, Ümmi Selime; Nahçıvan’a taşındıktan sonra ise Muhammed, Hüseyin, Ali Rıza isimli çocukları olmuştur. İkinci eşi olan Şamahılı Töfhe’den ise; Ahmet ve Ali Asker isimli çocukları doğmuştur.

      Bazı kaynaklarda Molla Abdullah’ın ilk karısı olarak Şamahılı Töfhe geçiyor, ama Hüseyin Cavid’in kızı Turan Hanım’ın verdiği bilgilere esasen Molla Abdullah’ın ilk karısı Hüseyin Cavid’in annesidir.6

      1877 yılında Nahçıvan’a taşınan Molla Abdullah’ın ailesi şimdi kurumuş olan Bazar Nehri’nin sahilinde yer СКАЧАТЬ



<p>5</p>

M. H. Türkekul, Azerbaycan Türk Şairi Hüseyin Cavit, İstanbul, 1963, s. 7.

<p>6</p>

A. Turan, Cavidname, Bakü, 2010, s. 8.