Kazakları Ruslaştırma Siyasetinin Bilinmeyen Yönleri. Mekemtas Mırzahmetulı
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kazakları Ruslaştırma Siyasetinin Bilinmeyen Yönleri - Mekemtas Mırzahmetulı страница 15

Название: Kazakları Ruslaştırma Siyasetinin Bilinmeyen Yönleri

Автор: Mekemtas Mırzahmetulı

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6853-01-0

isbn:

СКАЧАТЬ Öğretmen Okulu’nun müdürlüğünü yapar. Bunun yanında 1883-1917 yılları arasında Ekim Devrimi’ne kadar 34 yıl boyunca Turkestanskaya Tuzemnaya Gazeta’sının baş editörlüğünü yapar.

      Ostroumov’un temel araştırma alanı İslamiyet’tir. Çalışmalarının büyük çoğunluğu bu konuyla ilgilidir. Yazdığı kırk iki eserin hepsi misyonerlik açısıyla yazılmıştır. Ostroumov yerli din alimleriyle sıklıkla görüştüğü için İslamiyet’in tarihi ve içeriği hakkında yeterince kaynak toplamıştır.

      Ostroumov’un ‘Müslümanlar Arasında Hristiyan Misyonerliğinin Tarihi ve Günümüzdeki Önemi’ (Историческое и современное значение христианского миссионерства среди мусульман) (Kazan, 1894); ‘Türkistan’daki Yerel Halkın Eğitimi Konusundaki Endişeler’ (Колебания во взглядах на образование туземцев в Туркестанском крае) (Taşkent, 1910); ‘İslam Bilimi’ (Исламоведение) (Taşkent, 1912); ‘Türkistan’daki Dinî Okulların 25. Yıldönümü Raporu’ (Отчет Туркестанской духовной семинарии за 25 лет ее существования) (Taşkent, 1900); ‘Arabistan ve Kuran’ (Аравия и Коран) (Kazan, 1899); ‘Sartlar’ (Сарты) (Taşkent, 1908); ‘Asya Göçebe Halkları Hristiyanlık İnancını ve Kültürünü Benimseyebilir mi?’ (Способны ли кочевые народы Азии к усвоению христианской веры и христианской культуры) (Taşkent, 1895); ‘İslam Bilimine Giriş’ (Введение в курс исламоведения) (Taşkent, 1914) vd. çalışmalarında yazarın temel ideolojisinin bütün yansımaları ve misyonerlik alanındaki mücadelesi görülmektedir. Ostroumov, sömürge altındaki halkların Ruslaştırılmasında asıl silahın okul ve eğitim faaliyetleri olduğunun bilincindedir. Bu sebeple, Kazaklarla Rusların tek bir din çatısı altında birleşebilmesinin bu okullar aracılığıyla mümkün olabileceğine inanmıştır. Ostroumov, Kazakların sömürgeciler tarafından yürütülen politikanın gizli amacını bir gün kavrayacaklarına ve politik açıdan tehlikeli bir güce dönüşebileceklerine dikkat çekmiştir. Diğer bilim insanları gibi Ostroumov da Kazakların kullandığı Arap alfabesinin Rus alfabesiyle değiştirilmesine ve hızlı bir şekilde Kazak yazı diline yerleşmesine büyük önem vermiştir. Profesör, kendi çıkarımları neticesinde, dinî bağlılıktan uzak olan ve maneviyatlarını temiz tutabilen Kazakları, İslam dünyasından, özellikle de Tatarların manevi ve dinî etkisinden, aynı zamanda Orta Asya’nın dinî işlerinden sadece bu tür tuzaklarla uzak tutulabilecekleri sonucuna ulaşmıştır. Konuyla ilgili olarak Petersburg Üniversitesi’ndeki raporunda şunları yazmıştır: “…Halkların Rus Devleti ve Rus halkıyla kaynaşması, temelinde hiçbir değişikliğin yapılmadığı Rus alfabesi ve transkripsiyonu aracılığıyla gerçekleştirildi.” Bu durum, onun devletin savunduğu ilkelere sıkı sıkıya bağlı olduğu görüşünü desteklemektedir.

      Yerel halkları Ruslaştırma sorununda ilk sorumluluğu Türkistan Öğretmen Okulu’nun almış olması büyük önem taşımaktadır. Ostroumov, Kazakları Hristiyanlaştırma yoluyla birleştirip asimilasyona uğratmak olduğu fikrini de saklamamıştır. Bu ideoloji, Ostroumov’un dünya görüşünün temel taşıdır.

      Muhtar Avezov, 1951’de basılan ‘Üstat Şair’ romanında General’in Abay ile sohbeti sırasında Alektorov’dan büyük bir misyoner olarak bahsetmektedir. Yazarın burada Alektorov’dan bu şekilde bahsetmesinin sebebi, araştırmacıların dikkatini çekmek ve tarihin gizli noktalarına gidilip gerçeklerin eleştirel analizle çözümlenmesini sağlamaktır.

      Kazak edebiyatında makale ve araştırmalarda Alektorov’un sınıfsal konum ve dünya görüşüne yönelik eleştirel bir bakış açısı olmamasına rağmen, Kazak halkının en büyük destekleyicisiymiş gibi ona karşı tek taraflı övgüler görülmektedir. Bunun nedeni, Alektorov’un fikirlerindeki politik içeriğin gelişigüzel öğrenilmesi ve yazarların bu tür makaleleri incelemeden yanlış, basmakalıp sonuçlara ulaşmalarıdır. Bunun birçok örneği mevcuttur. Eğitimli yazar, akademisyen Gabit Musirepov 18 Mart 1977’de ‘Kazak Halkı Alektorov’a Borçludur’ (Казахский народ в большом долгу перед А. Е. Алекторовым) başlıklı makalesini kaleme alır. İçerisinde gizli politik amaçlar barındıran çalışmada yazar, Alektorov’dan övgüyle bahseder. Böylelikle Musirepov’un makalesi, gençlerin ve bilim insanlarının Alektorov’u doğru tanımalarına ve onun siyasi kimliğini adil bir biçimde değerlendirmelerine engel olmaktadır. Bunun sebebi, Musrepov’un gençler ve araştırmacılar üzerindeki otoritesinin, onların gerçekleri ortaya çıkarma isteklerinin önüne geçmesidir. Musirepov ‘gerçeği’ ifade eder, ancak gençlik onunla tartışmaya cesaret edemez. Kişilik kültü ve duraklama dönemlerinde bilim ve edebiyat hükümetin ideolojik silahı olarak kullanılmıştır. Bu nedenle, bilim ve edebiyatta ‘doğru’ yerine çoğunlukla gerçeklerin üstünü örtme ve abartı hâkimdir. Bu olguyla ilgili olarak akademisyen Pankratov şunları söyler:

      “… Çarlık Rusya’daki halkların durumlarıyla ilgili anlatılan yanlışlar düzeltilmediği sürece, bu sorunların çözümü mümkün olmayacak. Tarih kitaplarında ve halkların tarihi konulu ders kitaplarında baskıya ve Çarlık otokrasisinin sömürge halklarına uyguladığı zulme maruz kalanlara hiçbir şekilde dikkat çekilmiyor.” 41

      Alektorov’un yaptığı çalışmalar değerlendirilirken bu tür hataların yapıldığı sır değildir. Nitekim Alektorov’un Kazak Sovyet Ansiklopedisi’nde Kazak tarihi, kültürü, etnografyası, folklorunu araştıran pedagog, ilim adamı ve Rus İmparatorluğu’nun resmî eğitim öncüsü olarak gösterilmesi bunu kanıtlar niteliktedir. Ayrıca onun sosyo-politik hedefleri olan misyonerlik faaliyetleri neden ifşa edilmemiştir. Bu durum, Pankratov’un belirttiği gibi, millî tarihi gösterirken yanlış bilgilerin esiri olmaktan kaynaklanmaktadır.

      Alektorov’un yürüttüğü faaliyetleri tarihi gerçekler açısından değerlendirmek gerekirse kendi politik anlayışına göre onun azılı bir monarşist ve yolundan şaşmayan bir misyoner olduğu görülmektedir. Avezov bu sorunu iyice araştırmış, Alektorov’un misyonerlik görüşünü ifşa etmiştir. Ancak, dönemin koyduğu tabu ve sansürler Avezov’u anlamaya engel olmuştur.

      Aleksandr Efimoviç Alektorov (1861-1919) kariyerine Orenburg’da öğretmen olarak başlamıştır. İlminski, o dönemde misyonerlik faaliyetlerini yürütmektedir. Alektorov, İlminski ile Orenburg’da tanışıp misyonerlik faaliyetine kendini adamıştır. Sürekli kiliselerde bulunan misyonerden farklı olarak, Alektorov resmî eğitim kurumlarında eğitim işleriyle ilgilenmiştir. Rus olmayan halkların Ruslaştırılması için en büyük silahın okul ve eğitimden geçtiğine inanmıştır. Misyonerlik yolunda herkesin edindiği başlıca görev, sömürge altındaki gayrı Rus halkların dil, tarih, folklor, etnografya, din, günlük yaşamlarını derinlemesine ve her yönüyle öğrenmeleridir. Bunun sebebi Ruslaştırma faaliyetinin, edinilen bilgiler temelinde gerçekleştirilecek olmasıdır. Gayrı Rus halkların Hristiyanlaşması ve Ruslaşması yönünde sömürge politikasının hızlıca gerçekleşmesini hedefleyen misyoner ilim adamları, kendi araştırmaları çerçevesinde bilimsel çalışmalar kaleme almıştır. Bu çalışmalar, bir taraftan Rus olmayan halkların СКАЧАТЬ



<p>41</p>

Stenografiçeskiy otçet. XX syezd KPSS. (1958). 1 tom. Almatı, 653.