Kazakları Ruslaştırma Siyasetinin Bilinmeyen Yönleri. Mekemtas Mırzahmetulı
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kazakları Ruslaştırma Siyasetinin Bilinmeyen Yönleri - Mekemtas Mırzahmetulı страница 14

Название: Kazakları Ruslaştırma Siyasetinin Bilinmeyen Yönleri

Автор: Mekemtas Mırzahmetulı

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6853-01-0

isbn:

СКАЧАТЬ kendi dillerinden kopmadan Ruslara yönelecek. Bu projeyi Rus idarecilerin hayata geçirmesi doğru olmaz.” şeklinde ifade etmiştir. İlminski, hükümet sömürgecilerinin yürüttüğü misyonerlik fikirlerinin Altınsarin’in görüşü olduğu düşüncesine büyük önem vermiştir. Devlet tarafından gizlice yürütülen siyasetin gerçekliği ile ilgili belgeler MEB’in yaptığı yazışmalarda görülmektedir.

      1876’da Batı Sibirya valisinin İç İşleri Bakanlığı’na yazdığı raporunda: “Torgay eyaletindeki okulların müfettişi Altınsarin, Rus harfleriyle yazdığı Kazak halk şarkısı metnini bana teslim etti. Bizler Rus alfabesi temelinde Kazak dilbilgisi kitabı hazırlamalıyız. Bu işte İlminski görevlendirildi.” diye belirtmiştir. Buradan, Kazaklar için Rus alfabesini ilk oluşturan kişinin İlminski, bunu ilk uygulayan kişinin ise Ibıray Altınsarin olduğu anlaşılmaktadır.

      İlminski’nin resmî olarak yardım talebi doğrultusunda, Millî Eğitim Bakanı Tolstoy’un şahsi emri üzerine Altınsarin, kendi eserlerini İlminski’nin ilkelerine uygun olarak Rus alfabesi temelinde hazırlar. Ayrıca, Petersburg’un tutucu ilim adamlarının, Altınsarin’in hazırladığı Kazak alfabesini hiçbir değişiklik yapılmadan kullanılmasını talep ettiği de unutulmamalıdır. Bu sebeple, Ibıray ve İlminski arasındaki ilişkinin neden diplomatik bir hassasiyet taşıdığına eleştirel bir gözle bakmak gerekir. İlminski, kendi misyonerlik hedeflerinde ve diplomatik çıkarlarında Altınsarin’i kullanmak için her şeyi yapmıştır. Üstünde siyasi baskı kurmuş, okul işlerindeki gereksinimlerini kullanmış, öğretmen modeli olarak onu etkisi altına almaya çalışmıştır.

      Altınsarin, Kazakların eğitim işlerinde hükümetin güvenilir yüzü olan İlminski’nin otoritesini ve sözü geçerliliğini her şekilde kullanmaya çalışmıştır. Kuşku uyandırmamaya ve İlminski’nin misyonerlik görüşünden sakınmaya çalışmıştır. Yazışmalarda bu durum kendini göstermektedir. Mektuplarında, bilincinde var olan misyonerlikle ilgili gerçek düşüncelerini dile getirmemiş fakat imalarda bulunmuştur. Örneğin İlminski, Altınsarin’in Arap harfleriyle yazdığı ‘Şeriat-el İslam’ eserinin yayımlanmasına kesin olarak karşı çıktığında, Altınsarin itiraz etmiş, dinî içerikli bir kitabın Rus alfabesiyle basılmasının Kazakları rahatsız edebileceğini belirterek, halka karşı saygılı olunması gerektiği konusunda ısrarcı olmuştur.

      Ibıray Altınsarin, sömürgeci hükümetin gayrı Rus halkları Ruslaştırma politikasını halkın Hristiyanlaştırılması yoluyla gerçekleştirdiğini biliyordu. Bu alanda yürütülen gericilik faaliyetleri hakkında bilgi sahibiydi. Altınsarin, Çarlık Hükümeti’nin XIX. yüzyılın ortasından itibaren Kazak topraklarında yürüttüğü yerel halkı Ruslaştırma politikasına direndiğini hissettirmiştir. Ayrıca, uygulanan yöntemlerle ilgili olarak: “Rusya halklarının yapay bir biçimde yakınlaşması bu zamana kadar başarıyla sonuçlanmamıştır. Tatar, Başkurt ve diğer halklar bunun en çarpıcı örneklerindendir. Bu sebeple Ruslarla Kazakların yakınlaşma meselesini doğal akışına bırakmak daha doğru olmaz mı?” şeklinde yazmıştır. Sözlerinden, halkların yakınlaştırılması politikasına ‘karşı’ olduğu anlaşılmaktadır. Aslında o, halkların zorlama olmadan kendiliğinden yakınlaşması taraftarıdır. Toplumun bütün alanlarının devlet tarafından desteklenen misyonerlerin kontrolü altında olması sebebiyle, devlet politikası seviyesinde yürütülen misyonerlik ideolojisi ile ilgili olarak elbette daha ayrıntılı ve açık bir biçimde fikirlerini ifade edememiştir.

      İlminski, Rus olmayan halklar arasından Ibıray gibi ilim sahibi, yetenekli gençleri kendi misyonerlik hedeflerini hayata geçirmek maksadıyla kullanmıştır. Onun ne kadar tehlikeli, gerici bir ideolog ve Rus İmparatorluğu’nun koyun postuna bürünmüş bir kurt olduğunu gizlemenin mantığı yoktur. A. Karimullin’in yaptığı bilimsel çıkarımlara göre, misyoner hazırlamanın anahtarını elinde tutan İlminski, Rusya’nın bütün bölgelerine kadro oluşturmak için aktif bir biçimde çalışmıştır. Şartlara çabuk adapte olan, her halkın özelliğine göre yöntemler uygulayan ve misyonerlik politikasında değişiklik yapabilen İlminski, kendisini yetenekli bir ideolog olarak kanıtlamıştır. Örneğin, Tatar şair Yakov Emelyanov (1848-1893) Hristiyanlaştırılmış bir Tatar ailesinde dünyaya gelmiştir. 1864-1869 yılları arasında Hristiyanlaştırılmış Tatar Okulu’nda eğitim görmüştür. Okulu bitirdikten sonra İlminski, eğitiminin devamı için gönüllü yardım faaliyeti adı altında onu Kazan İlahiyat Akademisi’ne almış, eğitimini tamamladıktan hemen sonra papaz yardımcılığı rütbesine yükseltmiştir. Gençliğinden itibaren şiir yazıp yayımlamaya başlayan şairin yeteneğini, kendi görüşlerini yaymak amacıyla kullanmak için onu papaz mertebesine yükseltmiştir. Emelyanov, 1879’da ‘Hristiyan Bir Tatar’ın Dilinden Şiirler’ (Стихотворение на языке крещенного татарина) adı altında şiir koleksiyonu çıkarmış, toplumda tanınmaya başlamıştır. İlminski’nin vakfında saklanan belgelerde bu koleksiyonun: “Hristiyanlaşanların bilincini uyandırıp, Tatar ruhunu güçlendiriyor.” şeklinde yazılıdır.38 Bu sebeple Yakov Emelyanov, kilise papazlarının gözünden düşen kişiler arasına girmiştir. Kendi halkının sosyolojik huzursuzluklarını yazması sebebiyle misyonerler tarafından kınanmış, İlminski’nin taleplerini hayata geçirmemiştir. İlminski’yi etkileyen ‘Yolunu Kaybedenin Uyanışı’ (Шатасқанның оянуы) şiirini misyonerlik ruhuyla yazmasına rağmen, şair kendi halkına yönelerek onların acılarını da kaleme almıştır. Böylelikle öğrencisi İlminski’yi hayal kırıklına uğratmıştır.

      İlminski, Tatarların Hristiyanlaştırılması sürecinde onu başarısızlığın beklediği yer olan Orenburg’a gelir ve Kazakların Hristiyanlaştırılması faaliyetinde çok dikkatli hareket etmeye başlar. Kazak topraklarına dönüşünün bir diğer sebebini kendi hayal dünyasında aramak gerekir. Yukarıda da ifade edildiği gibi, Kazakların Tatarlara kıyasla İslam inancının zayıf olduğu ve dinî fanatizme sahip olmadıkları yönünde toplumda yerleşmiş fikirler mevcuttur. Tanınmış gazeteci S. N. Yujakov, İslamiyet’in kökleştiği yerlerde asimilasyonun büyük bir sorun olduğunu yazmış, kullanılan alfabenin Rus alfabesiyle değiştirilmesini önermiştir. Kazakların İslam’a nispeten daha soğuk olduklarına dikkat çekerek, özellikle onlardan başlamayı teklif etmiştir: “… Kırgız okullarında da derhal bunu uygulamak gerekir. Burada bu yeniliğe engel olacak hoşgörüsüzlük ve Müslüman gelenekleri yoktur. Şüphesiz bu iş, kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleşecektir.” şeklinde belirtmiştir.39 İlminski’nin Kazak bozkırlarına hevesle gelip Altınsarin’i bulmasının nedeni, Kazak bozkırlarının onun misyonerlik amaçlarını gerçekleştirmesi için verimli topraklar olduğunu bilmesinden kaynaklıdır.

      Muhtar Avezov’un eserinde Nikolay Petroviç Ostroumov’un adının geçmesi boşuna değildir. Avezov, Taşkent’te Orta Asya Devlet Üniversitesi’nde (SAGU) okurken Profesör Ostroumov’un çalışmalarıyla tanışmıştır. Ostroumov, bütün gücünü ve bilgisini Orta Asya halkları ve Büyük Cüz Kazaklarının Ruslaştırılması ve Hristiyanlaştırılması yönünde devletin yürüttüğü politik görevleri yerine getirmek için harcayan çok meşhur, tanınmış, deneyimli misyonerlerdendir. O da Kazan İlahiyat Akademisi’nden mezun olmuştur. Ostroumov bu yolları nasıl geçtiğini saklamayarak hocalarından gururla bahsetmektedir: “… Nikolay İvanoviç ve Efim Aleksandroviç benim akıl hocalarımdı. Gordey Semenoviç Sablukov ise akademinin son sınıfında danışmanlığımı yaptı. İslamiyet bilgimi adı geçen hocalara borçluyum.”СКАЧАТЬ



<p>38</p>

İstoriya tatarskoy literaturı. (1985). Kazan, 2-t, 465.

<p>39</p>

Russkiy vestnik. (1891). Kn. 7-8.