Devrin En Büyük Yazarı Cengiz Aytmatov. Osmanakun İbraimov
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Devrin En Büyük Yazarı Cengiz Aytmatov - Osmanakun İbraimov страница 9

Название: Devrin En Büyük Yazarı Cengiz Aytmatov

Автор: Osmanakun İbraimov

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6853-26-3

isbn:

СКАЧАТЬ pek çok kişi dönüyor oralardan. Belki de oralarda evlenmiştir ve çocukları vardır. Ne de olsa erkek. Erkekler yalnız yaşayamazlar, onlar hususi işlerini bile göremezler. Yeter ki hayatta olsun! Ya şimdi sizi görse, ne kadar da mutlu olurdu! Çocuklarını çok severdi! Ne yazık ki büyüdüğünüzü göremedi. Çocuğunun ilk adımlarını nasıl attığını görmek, konuşmaya başladığını duymak, başarılarıyla mutlu olmak, ergenlik döneminde yaptıklarına, çocuklarının delikanlılık dönemlerine şahit olmak bir insanın en büyük mutluluklarıdır. O bütün bunları deneyimleyemed. İşte Cengiz ve İlgiz büyüdüler, evlendiler, çocuk sahibi oldular. Lyusa ile siz ise genç kızlarsınız. Hiç de geç değil. Ya bir de Sancar’ı görse!… Torunlar öylesi bir mutluluktur ki evlattan da tatlıdır…

      Burada otobüs geldi ve bindik. Annem yolda da yorulmadan konuşmaya devam etti. Birazdan Törökul ile karşılaşacağımızdan emindi.

      –Acaba ne durumdadır? Yeter ki sağlıklı olsun. Ah o nasıl bir yiğitti! Hem akıllı hem bilgiliydi. Ailesine öyle düşkündü ki!

      Biraz dinlendirmek için ben sordum:

      – Peki, siz nasıl tanıştınız anne?

      – Ooo! Bu tamamen kaderin tecellisi olsa gerek. İşteydim, bir şeyler yazıyordum. Bir anda kapı hızlıca açıldı ve odaya yakışıklı bir genç girdi. Boyu posu yerli yerinde eksiksiz bir adamdı: boy pos, güzel ve parlak saçlar, kara gözler. O haliyle beni etkilemişti! Bunu anlatırken gülümsedi annem.

      Kiev ile Lagvinenko caddelerinin kesiştiği köşeye gelmiştik, düzgün yapılı bir binaya -Ulusal İç Güvenlik Teşkilatına- doğru yaklaştık. Kapıda otomatik silahlı bir asker duruyordu. Annem ona davet yazısını gösterdi.

      – Siz girin, diye işaret etti anneme. Bana ise:

      – Siz burada bekleyin.

      Bir süre sonra annem çıktı. Benzi kül gibi soluktu, gözlerinin feri gitmişti, ayakta zor duruyordu. Ben neler olduğunu hemen anlamıştım. Güçlükle gözyaşlarımı tutuyordum. Ağlayamazdım, yoksa annem daha da kötü olurdu. Hiçbir şey demedim. Elime bir liste verdi “Kara liste”, o kâğıtta Törökul Aytmatov’un artık hayatta olmadığı, öldüğü yazılıydı. Yazı SSCB Yüksek Mahkemesi, Askeri Komisyonu tarafından T. Aytmatov adına düzenlenmiş bir ölüm raporuydu.

      Ne zaman, nerede ve ne şekilde öldüğü belirsiz kalmıştı. Daha demin durmaksızın konuşup duran annem şimdi sus pus olmuş, tek kelime bile etmiyordu.

      –Eve vardığımızda Cengiz’i üzmemek için ağlamayacağız, yoksa maazallah etkilenebilir, dedi annem kendini tutmaya çalışarak:

      – Kadere boyun eğmekten başka yapacak bir şey yok, artık hiçbir şey yapamayız, diyordu zorla nefes alarak.

      Belli bir zaman sonra Cengiz kendini daha da toparlayıp iyileşmeye başladığında köyden Karakız hala geldi, sanırım onu çağırmışlardı. Annem halama kardeşinin acı ölüm haberini verdi. Kucaklaşıp uzunca bir süre ağlaştılar.”

      Bu uzun bekleyiş böylece son bulmuştu. Fakat en kötü haber bile belirsizlikten, öldü mü kaldı mı bilmecesinden daha iyiydi.

      1953 yılının Mart ayında Sovyetler Birliğinde başlayan yayılma, çözülme döneminde Cengiz’in hayatında da değişiklikler yaşandı. Ancak Stalin zamanında bile babasızlığın ve yetimliğin acısını hep hissetti. “Halk düşmanı”nın geçmişte acı çekmenin, aşağılanmanın izlerinin, oğlunun da babasının da suçsuz ve dürüst olduğunu, çalışmaya, hizmete adanmış olduğunu ispatlamak için, bunu bağırmak için sürekli bir istek taşıyarak hayatına devam etti. 20. yüzyılın son dönemlerinin ünlü Rus şairlerinden Yuri Kuznetsov’un “20. Yüzyılın Alacakaranlık Meleği” adlı eserinde bir şiir vardır “Babama”:

      Mezarında ne diyebilirim ki,

      Ölmeye hakkın yok senin

      Bizi dünyada yapayalnız bıraktın.

      Bir bak anneme, o sağlam bir yara.

      Böylesini ancak rüzgâr bilir,

      Böylesi bir acının yaşlılığı yok baba

      Biz kederler içinde dul kalmışız,

      O senden çocukları istemişti.

      Uzaklardaki bulutların belirtileri gibi,

      Dünyaya uçuk hareketlerini gösterdi.

      Kafasında büyüttüğü kız erkek kardeşlerime

      Bunu kime anlatabilirim ki?

      Mezarlıklara soramam mezarlıkları,

      Neyi bekliyorum, yıllar uçup giderken.

      Baba! Haykırıyorum. Vermedin bize hiç mutluluk!..

      Annem korku içinde kapatıyor ağzımı.

      Bu dizeler Sovyet döneminin faklı farklı “babaları” belki de eski nesilleri hakkındadır. Kırgızistan’ın hemen tüm şairleri olarak Lenin’in babası, Stalin’in Sovyet halkına korku ve gözyaşları getiren babası 40’lı – 50’li yıllarda yetişen nesiller hakkındaydı.

      Bir Kırgızistan edibi ve çevirmeni olan Mihail Aleksandroviç Rudov, gençliğinden beri tanıdığı Aytmatov’un giyinişini, yetimliğini ve yetim görünüşünün açıklığını bu dizelerle ifade etti. Sanki bir an için hiçbir duygusu kalmamıştı: “Yetimin Cengiz imasını herkesten daha iyi tanıdım ve hissettim, çünkü kendisi bir yetimhanede büyüdü ve yetişkinlikte bile kendisine ettiği haksızlığın farkındaydı.”

      Bu arada C. Aytmatov otuzlu yaşlara giriyordu ve daha çok, daha etkin yazıyordu.

      Edebiyat onun kaderi olmuştu.

      Anna Ahmatova’nın “El Sanatları Sırrı” olarak adlandırdığı gerçeğini çok nadiren paylaşmış, edebiyat hakkındaki görüşlerini savunurken kalem kavgalarıyla uğraşmak zorunda olmasına rağmen kendi metinleri hakkında yorum yapma alışkanlığı kazanmamıştır. Ama kesinlikle yaratıcılığını bir misyon aracı olarak gördü, üstelik peygamber ve havarileri konusunda Kırgız kültürü ve manevî dünyasına dair önseziler taşıyordu.

      Yuri Kuznetsov’u tekrar hatırlayalım. Şiirlerinden biri bence ışıldayan yazar Aytmatov’a işaret ediyor.

      Gökyüzünden düşen kartal tüyü

      Bana teslim oldu şeytan.

      “Yaz!” dedi ve sinsice göz kırptı.

      Kartal tüyü seni gölgeleyebilir.

      Rastgele bir yükseklikle işaretli.

      Ruhum bu koşuşturmaya isyan etti.

      O günden beri dağların buzulu ağrıtır kalbimi

      Ruhum yumuşuyor, ellerim erir.

      KAYIP NESİL, TÜY ÖRNEĞİ

      Yazar Aytmatov’un ilk edebi yayını 1952’de “Kırgızistan” (No:2, s.77) makalesinde yayınlanan “Gazetçik Dzyuyo” adlı kısa bir hikâyeydi. Hikâye Rusça olarak kaleme alınmıştır.

      Ardından başka eserleri takip СКАЧАТЬ