Название: Bulgaristan Türk Şiiri Cilt 2
Автор: Şaban Mahmudoğlu Kalkan
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6852-48-8
isbn:
Esme kah soğuk, kah sıcak
Soğuk tipi olup içime dolma
Dolunay gibi doğ her geceme
Ama sakın rüzgara benzeme!
Sen sevdanı
Gel de işle nakış, nakış
Bitsin artık kalbimde kara kış!
Aşk ışıklarıyla okşa bağrımı
Aç kulağını da duy çağrımı
Sen ömrümün kadını
Sevgi balı doldur her deme
Sen gönlümün kadını
Sakın rüzgara benzeme…
VATAN KUCAĞI 144
Vatanım var ana dedim adına
Toprağından kuvvet aldım her zaman
Ekmeğinin doyum olmaz tadına
Her ayrılık müşküldür bu topraktan.
Mavi libas giyinmiş yüksek dağları
Tepeleri bulutlara eriyor
Meyve yüklü bahçeleri bağları
İnsanlara sonsuz ferah veriyor.
Nice derde deva olur havası
Bahar kokar her yanı her bucağı
Yurt sevgisi sevgilerin en hası
Uy ne sıcak olur vatan kucağı.
GÖNÜL 145
Kırılmak istemezsin elbet
kırmak isteseler de seni.
Kırılmak manasız artık.
Sen bir sırça bardaksın
Kül ufak olma sakın
Kırılırsan bir daha yapılmazsın.
Gün olur,
hedef olursun iftira mermilerine
Gün olur,
liman olursun sevinç gemilerine.
Ben artık saçı ak bir kişi
Belleyemez oldum gördüğüm düşü
Yaş dolmadan ihtiyarlık mı var, ne
Sen genç kal, gönül,
Hep öyle dinç karşıla dostu, eşi…
ORAK GÜNLERİ 146
Temmuz sabahlarında
Kırlara dökülürdü köylüler
Erkek – oğlan, karı – kızan
Konarlardı tarla başına
Hasadı toplamak için
Kararlılık vardı herkeste…
Bir elde ellik bir elde orak
Gönüllerde sonsuz bir merak
Geçerdi çarşaflı kadınlar
Çıkımların 147 arkasına
Devrilirdi buğday sapları
Tutam, tutam, deste, deste.
Çavdar sapından bağları
Sererdi yere erkek çocuklar
Sonra deste toplarlardı.
Çıplak ayakları anızda çizilerek
Kıllı kollu güçlü erkekler
Demetler sıkardı bir nefeste.
Açıldıkça ak pak anızlar
Dokurcunlar yükselirdi tarlada
Terledikçe bedenler,
Kurudukça dudaklar sıcakta
Yatıkla su gelirdi imdada
Pestil eritilirdi kalaylı tasta.
Gün kavuşurken köylüler
Eve dönüyorlardı aheste, aheste
Arabalar dolusu yorgunluk
Atılıyorken yollarda
Genç kızların gevrek sesinden
Türküler yayılıyordu beste, beste…
MERHABA AZERBAYCAN 148
Merhaba Azerbaycan!
Merhaba güneşin oğlu!
Ayakların Hazar’da
Başın Kafkaslar’ da
Duruyorsun hep bu yerde
Çağlar, yüzyıllar boyu.
Hazar’ın ninnileriyle
Büyümüşsün tarihin beşiğinde
Kanla, terle yoğrulmuşsun
Kah yıkılmış, kah doğrulmuşsun
Harıl, harıl yaşıyorsun…
Mutlu günlerin eşiğinde
Seni sevenlere merhaba!
Damarlarında deli dolu akar
Siyah altın denen hazine
Dinceliş çağına girmişsin
Yükselirsin yıllardan beri
Atom hızı katarak hızına.
Seni yüceltenlere merhaba!
Merhaba Azerbaycan, Merhaba!
Toprağında yatanlara
Anıtlardan bakanlara merhaba!
Gönülleri ısıtanlara
Seni yaşatanlara
Merhaba.
KÖY KIZLARI 149
Neşe eksik olmaz güzel yüzünüzde
Konuklara sofra kuran köy kızları!
İnsanlık var, merhamet var özünüzde
Düğünlerde ayak duran köy kızları!
Kemerle sıkılmış ince belleriniz
Türlü işe yatkın olur elleriniz
Gerçekleşsin varsın bütün emelleriniz
Tarlalarda çapa vuran köy kızları!
Türküleri dillendirir sesleriniz
Itır kokar, gül kokar nefesleriniz
Gerçekleşir inşallah hevesleriniz
Vefasızdan hesap soran köy kızları!
Şekerden, baldan tatlıdır dilleriniz
Yemek yapar, çeyiz dokur elleriniz
Bir gün size kavuşunca erleriniz
Eylesinler düğün bayram köy kızları!
Sizsiniz kırların СКАЧАТЬ
144
“Yeni Hayat”, Dergi, Sanat eki, “Şafak”, Sofya, 1966, N: 1
145
“Yeni Işık” Gazete, Sanat eki, “Çağdaş”, Sofya 1968, N:1 (66) (16 Ocak – 1968)
146
“Sen Rüzgara Benzeme” Şiirler, Çorlu, 1998
147
Çıkım: Orak biçerken belli bir bölge
148
“Sen Rüzgara Benzeme”, Şiirler, Çorlu, 1998
149
“Sen Rüzgara Benzeme”, Şiirler, Çorlu, 1998