Название: Reşit Hanadan ve Romancılığı
Автор: Yasin Yavuz
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6494-92-3
isbn:
2.1.2. Anlatım Teknikleri
2.1.2.1. Tasvir (Betimleme)
Roman sanatı; yapısı itibariyle bir dil sanatıdır. Bu nedenle romanın anlattığı her şey dilsel bir üretimdir. Tasvir, her şeyden önce, sözcüklerin etkili kullanımına dayalı bir anlatım tekniğidir.
Tasvir, romanın kurmaca dünyasında yer alan kişi, zaman, olay, mekân gibi unsurları, sanatın sağladığı imkânlardan yararlanarak görünür kılmaktır. Romancı bu işlemi gerçekleştirirken, söz konusu unsurların karakteristik yönlerini görmek, bilmek, seçmek zorundadır. Tasvir etmek, bir şey ‘olduğu gibi’ anlatmak, çizmek değildir. Esasen bir şeyi ‘olduğu gibi’ anlatmak mümkün olamaz. Romancı, tasviri, tasvir edeceği şeyin karakteristik yönlerini dikkate alarak geçekleştirir ve çizdiği, anlattığı şeyi ‘gerçekmiş gibi’ hissettirir. En azından bunu başarmak zorundadır. Bu durumda ona düşen görev, iyi bir gözlemci olmak, dikkati elden bırakmamak, ayrıntıları yakalama becerisini gösterebilmektir.50
Roman sanatı anlatmaya bağlı bir edebî tür olduğu için tasvir tekniğinin kullanımı oldukça önemlidir. Fakat bu önem, yeni roman anlayışlarıyla birlikte yitmektedir. Roman sanatı ilk ortaya çıktığı dönemlerden bugüne çok büyük bir gelişim göstermiştir. Bu gelişim, biçimsel yenilikleri ve içerikte özgün konuları kapsamaktadır. Yazarlar, özellikle modernist ve postmodernist yazarlar, oluşturdukları karakterlerle kişinin iç dünyasına eğilmiş ve artık romanın kendisine romanın üretim sürecini de dahil ederek, klasik roman anlayışını yıkmışlardır. Bu noktada, tasvir tekniğinin kullanımı oldukça azalmaktadır. Çünkü anlatılan şey artık eskisi kadar “somut” değildir. Bu, yine de, tasvirin hiç kullanılmadığı anlamına gelmez; çünkü roman ne kadar “soyut” olursa olsun, roman sanatı hep dil sanatıdır. “Yazar; metin içinde yer verdiği kişi, zaman, olay ve çevreye dönük tasvirlerle okuyucuyu etkilemenin, onu metin dünyasına çekmenin yollarını arar. Bu bağlamda tasvir sanatı iki şekilde yapılır:
1. Nesnel (objektif=realist) tasvir,
2. Öznel (sübjektif=romantik) tasvir”51
Tasvir sanatının ikiye ayrılmasının nedeni şudur: Anlatıma konu olan şey, olduğu gibi, yani gerçek görünümüyle anlatılıyorsa bu, nesnel tasvirdir. Ancak yazar, anlattığı şeyi kendi duygularını katarak anlatır ise o, öznel tasvirdir. Burada farkı yaratan şey, tasviri yapılan şeyde yazarın anlatımda kendisinden bir şey katıp katmadığıdır.
2.1.2.2. Mektup Tekniği
Yazarın, roman kahramanlarının duygu ve düşüncelerini direkt olarak iletmesini sağlayan tekniklerden birisi de mektup tekniğidir. Bu tekniğin kullanımı roman sanatı için farklı kullanımlara da kapı aralamakta, yazarın işini kolaylaştırmaktadır. Mektup tekniği ile yazar, yalnızca mektubu yazan karakterin duygu ve düşüncelerini vermez, isterse, mektupta geriye dönüş de yaparak eski bir olayı da karaktere anlattırabilir. Böylece mektup tekniğinden farklı bir biçimde yararlanmış olur.
Mektup tekniği, roman türünde genellikle iki şekilde kullanılmıştır: Biri, romanın müstakil ve peş peşe gelen mektuplarla şekillenmesidir. Diğeri ise, tekniğin roman genelinde ve gerektiğinde kullanılmasıdır.52
2.1.2.3. Özetleme Tekniği
Roman sanatının anlatma esasına dayalı bir sanat dalı olduğunu daha önce belirtmiştik. Söz konusu anlatma olunca, akıcılık da önem kazanmaktadır. Romanda anlatımı sağlayan bir teknik olarak özetleme tekniği; bir konu, kişi ya da mekânın gereksiz ayrıntılardan arındırılmış, karakteristik özelliklerinin sunulduğu bir tekniktir. Yazarlar, gerekli gördükleri yerlerde, bu tekniği kullanarak romanın akıcılığını korur ve hem okurun romandan kopmamasını sağlar hem de romanın estetik yönünü kuvvetlendirir.
Bu teknik, 19. yüzyılda –o günkü okuyucunun arzusuna cevap vermesi itibariyle– hayli rağbet görmüştür. Henüz olgunlaşma sürecini yaşayan okuyucuya bir şeyler hatırlatmak gerekliydi ve romancılar, biraz tembel ve yerine göre biraz unutkan okuyucuyu uyarmak, geride kalan olayları ona hatırlatmak için bu tekniğe sık sık başvuruyordu. Modern romanda bu tekniğin yeri sınırlıdır. Modern romancılar, anlatıcının ön plana çıkmasına, dolayısıyla metin ile okuyucu arasında yapay bir ortamın doğmasına neden olduğu, en nihayet eserin gerçekçi niteliğine gölge düşürdüğü için, bu teknikten ihtiyatla ve asgari düzeyde yararlanmaya özen göstermişlerdir.53
2.1.3.4. Geriye Dönüş Tekniği
Bir romanda anlatılan olay; öncesi, şimdisi ve sonrası olacak şekilde kurgulanır. Yazar, anlatı sürecinde eğer gereksinim duyarsa geriye ya da ileriye sapabilir. Bu zaman atlamaları da romanın kurgusunun bir parçasıdır.
“Amaç ve işlevlerine bakılarak geriye dönüş tekniğinin üç şekilde uygulandığını görürüz:
a) dar anlamda geriye dönüş,
b) yapıcı geriye dönüş,
c) çözücü geriye dönüş (Aytaç, 1975, s. 235)”54
Dar anlamda geriye dönüş, anlatının şimdiki zamanından (öykü zamanından) çok kısa bir süre öncesine yapılan dönüştür. Mehmet Tekin’in de deyimiyle “dar anlamda geriye dönüş, kısmen açıklayıcı, ama daha çok destekleyici bir özellik taşır.”55
Yapıcı geriye dönüş, bir olay ya da kişiler hakkında bilgi vermek için kullanılır. “İlk başlardan itibaren kahramanla okuyucu arasında bir set oluşturulur ve kahraman, bazı yönleriyle saklanır. Okuyucunun merakı yoğunlaştığı anda romancı devreye girer ve kahramanın geçmişi hakkında ya parça parça, yahut blok halinde bilgiler verir.”56 Çözücü geriye dönüş ise diğer iki yöntem gibi umumi değildir ve genellikle polisiye romanlarda olayın açıklığa kavuşturulmasında kullanılmaktadır.
2.1.3.5. Montaj Tekniği
Roman sanatı disiplinlerarası ilişkiye açık bir türdür. Bu nedenle bünyesinde tarih, sosyoloji, folklor ve felsefe gibi disiplinlerden aldığı malzemeleri barındırır. “Montaj tekniği, bir romancının, genel kültür bağlamında bir değer ifade eden anonim, bireysel hatta ilahi nitelikli bir metni, bir söz veya yazıyı, ‘kalıp halinde’ eserin terkibine СКАЧАТЬ
49
Mehmet Tekin, a.g.e., s. 65.
50
Mehmet Tekin, a.g.e., s. 218.
51
Mehmet Tekin, a.g.e., s. 227.
52
Mehmet Tekin, a.g.e., s. 247.
53
Mehmet Tekin, a.g.e., s. 252.
54
Mehmet Tekin, a.g.e., s. 254.
55
Mehmet Tekin, a.g.e., s. 255.
56
Mehmet Tekin, a.g.e., s. 257.