Aşk ve Nefret Kitabı. Joltay Jumat Almaşoğlu
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Aşk ve Nefret Kitabı - Joltay Jumat Almaşoğlu страница 10

Название: Aşk ve Nefret Kitabı

Автор: Joltay Jumat Almaşoğlu

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6852-06-8

isbn:

СКАЧАТЬ ani hareketler yapmamalısın. Kendine dikkat etmelisin, ağır şeyler kaldırma. Kendine iyi bakacaksın – o zaman bebek beklendiği gibi gelişir – diyerek bir anne bilgeliğini onunla paylaşıyordu.

      İlk aylarda, karnında kolik ağrılar olduğunda, hiçbir sebep yokken, başı sık sık dönüyordu, ev sahibesi Firuza›yı sakinleştiriyordu:

      – Sabırlı ol canım. Bunlar olur. Korkacak bir şey yok. Ancak dokuzuncu ayda biraz daha zor olacaktır. Özellikle sancılı spazmalar…

      …Ve şimdi, öyle görünüyor ki, Firuza’nın çok korktuğu, o uzun zamandır beklenen sancılar başlamıştı. Çok şükür, ev sahibesi o anda yanında bulunuyordu. Kader buydu ki, bu iyi huylu ve sevecen kadın kendi hayatında talihsiz bir insandı. Firuza’nın yaşlarındayken iki kez hamile kalmış, ancak hiçbir zaman anne olamamıştı- her iki bebek de anne karnında ölmüştü. Sonra da kocası bir araba kazası geçirmiş ve bu kazada ölmüştü. Ve anne mutluluğunu yaşamak kısmet olmadan, kalbindeki acıyla yıllarca yalnız yaşamak durumunda kalmıştı. Allah ona çocuk vermemiş, hiç değilse bu zavallı kızcağız, inşallah çaresizlikten aptalca bir şeyler yapmaz da sonradan pervasızlığı için pişmanlık duymaz, diye düşünüyordu.

      – Çocuk, Yüce Allah’ın bir armağanıdır. Doğum yapmalısın. Çocuk çabuk büyür ve bu yükün ileride sana nasıl destek olmaya başladığını fark etmezsin bile.

      Bu sözler Firuza’yı büyük bir güçle teselli etmişti.

      Ambulans oldukça hızlı bir şekilde gelmiş ve sokakları tiz bir siren sesiyle sağır edercesine hamile kadını doğum evine teslim etmişti. O geceden beri Firuza iki gündür buradaydı ama bu yükten henüz kurtulmamıştı.

      Ağrısı biraz dinip sağlığı düzeldiğinde, kız koğuşta doğum yapmaya hazırlanan başka bir kadın daha olduğunu fark etti. Bu yaklaşık otuz beş-kırk yaşlarında, saçları paspas gibi darmadağınık bir kadındı. Her yöne doğru uzanan bu saç tellerine hiç tarak değmediği izlenimi veriyordu. Geleceğin anneleri tanıştılar. Büyük olanın adı Fatima idi.

      ‘Sen, canım, görünüşe göre, buraya erken gelmişsin,’ diye seslendi bir uzman havasıyla. – İlk doğum sancıları çoğunlukla aldatıcıdır. Bir süre daha evinde, sıcacık yatağında kalsan daha iyi olurdu. Ne de olsa, burası bir doğum evi… Her zaman gürültülü… Ve bu kargaşada gerçek doğum sancılarını bile gözden kaçırabilirsiniz. Böyle durumlar da oluyor.

      Firuza neredeyse kahkahayı patlatacaktı. ‘Ev, sıcacık yatak’… Görünüşe göre, anne babasının evinden geldiğini sanıyordu… Sadece bir yatak için yeri olan küçük ve sıkışık bir odada yaşadığını bilseydi. Ancak, Fatima bunu nereden bilebilsin ki? Doğum evindeki koğuşta bütün gün gürültü olmasına rağmen, koğuş Firuza’ya neredeyse bir cennet köşesi gibi görünüyordu. Temiz yatak… Bedava yemek…

      – Bu arada, daha önce doğum yapmış mıydın? diye sordu Fatima. – Yoksa ilk doğum mu?

      – Daha önce mi? Ben mi? Firuza ürpermişti. – Ben daha gençim… On dokuzuma daha bu yıl gireceğim…

      ‘Pekala, peki’ diye kıkırdadı Fatima. – On dokuz, diyor! Bu ilk doğum için küçük bir yaş mı? Bu on altı-on yedi yaşındakilerin neler yapabildiklerini bilmiyormuş gibi konuşuyorsun… İşte, geçenlerde on beş yaşında bir genç kızın buraya karnı burnunda geldiğini duydum… Bu genç ve erken gerçekten!

      Firuza tiksintiyle yüzünü buruşturdu:

      – Neden bahsediyorsunuz? Bu olamaz! Eğer bu doğruysa…

      – Tabii ki doğru! Dahası! Çok yakın zamandaydı… Daha bir lise öğrencisi… Kabahatini ebeveynlerinden gizleyerek gizlice doğum evine gitmiş ve şöyle demiş: ‘Cenini bir an önce rahmimden çıkarın, yoksa derse geç kalacağım’…

      – Ah, ne ayıp! Bu doğru mu sahiden?

      – Doğru! Neden yalan söyleyeyim?

      Firuza arkasını dönmüştü: Bu tür hikayeleri dinlemek onun için hoş bir şey değildi. Ancak Fatima pes etmedi. Şimdi de başka bir şey hakkında öğretici bir şekilde konuşmaya başlamıştı.

      – İlk hamilelik büyük bir sınavdır. Anne adayı psikolojik olarak ona hazır olmalıdır… Kapsamlıca… Ne de olsa artık küçük bir kız değilsin, genç bir kadınsın, günden güne anne olacaksın. Yani hayatta seni büyük değişiklikler bekliyor. Ve bunu tüm benliğinle kavraman gerek… Bü yükün altından kolayca kalkman için sadece olumlu olarak düşünmelisin, ilk yavrunun geleceğine dair tahminlerde bulunup hayaller kurmalısın, onun büyüdüğünde nasıl biri ve ne olacağını, hayatta hangi yolu seçeceğini zihninde canlandırmalısın… İşte o zaman nasıl doğum yaptığını farketmezsin bile.

      Bu sözler Firuza’nın hoşuna gitmişti ve komşusuna döndü.

      – Abla, söyle bana, doğum yapmak zor mu olacak?

      ‘Neden zor olsun ki’ Fatima küçümseyici bir şekilde gülümsedi. – Zor mu, diyor! Neden zor olsun? Esas zor olan kasılmalardır. Onlara direnirsen, doğumu normal şekilde geçirirsin. Sadece cesur olmalısın…

      ‘Eğer dediğiniz gibiyse’, Firuza rahatlayarak içini çekti.

      – Hayır, başka ne söyleyeceğimi dinle. Kasılmalar farklıdır. Örneğin, senin kasılmaların hayatındaki ilk olanlardır. Ve çoğu zaman yanıltıcıdırlar… Gelip geçerler. Hiçbir şey olmamış gibi. Ama gerçek kasılmalar geldiğinde…

      – Peki, sonra ne olur?

      – O zaman anlarsın! Ancak, sabredersen…

      – Dayanırım! Oğlum için her şeye katlanırım…

      – Ah, donup kaldım! Ah, sen daha bir çocuksun!.. Önce söyle bana, orada, ana rahminde bir oğlun olduğunu nereden biliyorsun, ha?

      – Biliyorum!

      – Nereden?

      – Ultrason filminden.

      Bak sen şu işe… Devir hızlılar devri! Daha doğurmadan her şeyi biliyorsunuz. Bizim gibi değil… Koca bir karınla, kız mı, oğlan mı taşıdığımızı bilmeden, doğum anı gelene kadar tahmin yürüterek zamanımızı geçirirdik. Şimdi siz gençler, her şeyi önceden biliyorsunuz …

      – Abla, buradaki konu gençliğin atikliği ile ilgili değil. Artık zaman farklı. Teknolojik ilerleme çağında hamilelik geçiriyoruz. Bilgisayar çağı geldi…

      – Ah, saf kız, bu aptal bilgisayar hakkında konuşmayı bırak. Onun yüzünden çocuklar aptallaşıyor, gergin oluyorlar, gözleri bozuluyor…

      – Öyle düşünmemelisiniz! Bilgisayar çağın büyük bir başarısıdır. O olmadan gelecek yok. 21. yüzyıl bilgisayar yüzyılı…

      – Amma da laf ettin!.. ‘Onsuz gelecek olmaz’ diyorsun… Kazakların tüm sorunları, onsuz yüzyıllarca mükemmel bir şekilde hayatlarını idrak ettiklerini СКАЧАТЬ