Название: Türkistan'da Dil Politikası
Автор: Zamira Öztürk
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6981-78-2
isbn:
5. Ulusallık: Belki de ulus devletin en önemli ilkesi ulus devlete isim babalığı da yapan ulusallık kavramıdır. Ulusallık sayesinde o devlet içerisinde yaşayan insanlar kendi kaderlerini tayin etme, dış baskılardan uzak kalma, kendilerini ilgilendiren konularda karar alabilme hakkına ve imkânına sahip olurlar (Ekşi Uğuz ve Saygılı, 2016, s. 135).
Toplumsal birlikteliğini sağlayarak ulus olmayı gerçekleştiren toplumlar, ülkesellik de elde ederek maddileşmeyi de sağlamış olurlar. Akabinde ulus devlet için bir takım düzenlemeler ve sistem oluşturmaları gereklidir. Sistem oluşturucu önemli araçlardan biri dildir.
DİLİN VE DİL PLANLAMASININ ULUSAL KİMLİK İNŞASINDAKİ ROLÜ
Ulus kavramının oluşmasında önemli bir yeri olan dil, ulus devlet yapılanmasının kurulması sürecinde etkin bir role sahiptir (Heywood, 2006, s. 197). Ulus inşasında işlevsel bir rolü olan dil, güçlü bir birleştirici, bir ulusa bağlı olmanın en etkin kurumu olarak ortaya çıkar.
Ulus oluşumu için gerekli bir takım sübjektif ve objektif özellikler vardır. Dil, objektif bir özelliktir ve objektif özellikler içerisinde önde gelmektedir. Bu kapsamda, bir dilin hem sembolik hem de iletişim fonksiyonu olduğundan söz edebiliriz. Buna göre konuşulan farklı dillerin bir etnik grubu diğerinden ayırması sembolik fonksiyonken, dilin iletişim ve bütünleşmeyi kolaylaştırması onun iletişim fonksiyonudur (Kasımoğlu, Ekim 2012-Mart 2013, s. 167). İşte bu noktada toplumların tarihsel varlığının devamı ile ilişkili içerisinde olan dil planlamasının önemi ortaya çıkmaktadır. Toplumu oluşturan grupların birleşmesinde, bütünleşmesinde, aynı sevinç ve üzüntüleri paylaşmalarında ve geleceğe dair alınacak kararlarda bir bütünlük görüntüsü sergilemelerinde ortak bir tarih bilinci ve dil çok önemlidir. Bu doğrultuda, o dil ile ilgili planlamalar da toplumu şekillendirici özelliğe sahiptir.
Birbirinden çok farklı özelliklere sahip olan bireyleri birbirine uyumlu kılmak ve birbirilerine uyumlu olduklarını onlara hissettirmek, onlardan bir ulus inşa etmek, bir kimlik oluşturmak, farklılıkların uyumlaştırılmasını bir uluslaştırmaya yöneltmek dil sayesinde başarılabilmiştir (Özdoğan, 2015, s. 232). Aşağıda, belirli bir kimlik kazanmak, kimliği millî kimlik şeklinde inşa etmek olgusunun açıklanmasıyla dil planlamasının amaçları ilişkilendirilecek; kimlik inşası ve ulusal kimlik kavramlarına değinilecektir.
Kimlik İnşası ve Ulusal Kimlik
Türkçede “kimlik” sözcüğü “kim” sorusunu temel alarak üretilmiştir. Kimlik sözcüğü, bir ve tek olmayı, aynı olmayı, zorunluluk arz eden bir üyeliği ifade edebilmektedir (Aydoğdu, 2004, s. 117). Bu şekilde, çeşitli ortak çıkarlar için bir araya gelen ve sistemli bir örgütlenmeyi devletleşme ile üst noktaya taşıyan insanlar, kendilerini ve kendilerinden olmayanı belirleyerek kimlik inşa ederler. Böylelikle toplumsal bütünlük temeline dayalı bir devlet şuuru da sağlanabilir.
Kimlik İnşası
İnsanların gücü toplu iş birliğine, topluca sergilenen iş birliği de kitlesel anlamdaki kimlik inşasına bağlıdır. Buna göre kimlikler, bilimsel gerçekler ya da ekonomik gereksinimler üzerine kurulmaktan ziyade insanın iç dünyasında kendini bir yere ait hissetme ihtiyacını kurgulayacak manevi yapısı üzerine inşa edilir (Harari, 2018, s. 132). Bu bakımdan kimlik kavramı bir yönü ile insanın aidiyet duygusu ile ilgili bir kavram olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu bakımdan kimlik kavramı, yüzeysel anlamda bireylerin ve belirli büyüklük/özellikteki toplumsal grupların “kimsiniz?”, “kimlerdensiniz?” sorularına verdikleri cevapları ifade etmektedir (Güvenç, 1993, s.3). Buna göre “ben kimim?” sorusuna verilen cevap, kimliği ve insanın var oluş nedenini belli bir kategori içerisinde somutlaştırması bakımından önemlidir (Wiegert ve Teitge, 1986, s. 31). İşte bu soruyu kendini ait olduğu toplumsal yapının özelliklerini özümsemiş bir şekilde cevaplayan birey o toplum içerisinde bir kimlik kazanmış demektir. Kazanılan bu kimlik toplumun tüm bireylerini bir araya getirmeye yarayan bir genel düzenlemeyi ifade etmektedir.
Kimliğin oluşumunda bireyle toplum arasındaki iletişim ve koordinasyon önemlidir. Bu süreç neticesinde birey toplumu inşa ederken toplumun da bireyi inşa ettiği söylenebilir. Bu etkileşimin ortaya çıkardığı kültürel kimlikler, bireyin psikolojik düzlemde kendisiyle ya da toplumsal etkileşiminde ortaya çıkan boşlukları dolduran bir dolgu malzemesi görevini görür. Peter Berger (1993, s. 29)’a göre, kimlik ancak toplum içinde kazanılır ve sürdürülür. Bu açıdan değerlendirildiğinde, toplum insanın ürünü olduğu gibi insan da toplumun bir ürünüdür.
Bu kapsamda kimlik ve onun inşa edilmesi süreci bir takım itici etkenlerin var olmasıyla hayata geçmektedir. Kimlik sayesinde toplum, tam anlamıyla tarih ve dünya sahnesinde kendine isim konulmuş bir yer edinebilir. Buna göre insanları bir araya getiren ve bu birliktelikten bir kimlik yaratmalarını sağlayan hususlar şu şekilde sıralanabilir (Arık, 1969, s. 8-22):
1. Korku: Korku, tarihte çoğu zaman insan yığınlarını bir araya getirmeyi başarmış ve birbirine benzemeyen kitleleri tek çatı altında toplayabilmiştir. Buna göre kimi zaman, bütün olmayan insanlar bir otoriteden korktukları için ve zulmeden/korkutan otoritenin zoruyla bir araya gelme yoluna gitmişlerdir. Burada bir zorlama ve irade dışı bir etmen söz konusudur. İnsanları bir araya getiren zorlayıcı otorite olduğunda, otoritenin kaybı gerçekleştiğinde insanların çok kısa bir sürede etraflarından dağılıp gittiklerini ve başka çekim merkezlerinin cazibesine kapıldıklarını görmüşlerdir. Çünkü korku kalıcı değil geçici bir birleştirme yöntemidir.
2. Menfaat: Bir sosyal yapının devamlılık ve düzen arz eden bir mecrada hayatını devam ettirmesi menfaat birlikteliği ile mümkün olabilir. En küçük sosyal birimden en büyüğüne kadar tüm insan toplulukları birbirlerine menfaatle kenetlenmiştir. Fakat bu da tek başına yeterli olamaz. Çünkü menfaat de bir yerde bir kesimin menfaatlerinin tam olarak karşılandığı bir yapıyı mümkün kılmamaktadır.
3. Fikir ve His Birliği: İnsanları bir araya getiren her şey sadece maddiyattan ya da korku ve menfaatten kaynaklanmaz. İnsanları asıl olarak bir araya getiren fikir ve his birliğidir. Bu sayede aynı fikir ve hislere sahip insanlar ortak değerler geliştirir ve bütünleşirler. İşte bu birlikteliğin üzerine inşa edilen olguya “kimlik” denir. Kimlik sayesinde korkular, menfaatler ve ortak his/fikir dünyası somut bir anlam kazanmaktadır.
Yukarıda yer alan etkenlerin bir başka boyutunu da dil oluşturmaktadır. Dil ve kimlik arasındaki mevcut ilişki çok farklı boyutlarıyla araştırma ve tartışma konusu olabilmektedir. Buna göre, bireyler dil içerisinde kültürlerini de yaşatırlar. Bunun yanında bireylerin bilgi, beceri, inanç ve tutumlarının sosyal kimliklerini şekillendirmesinde rolü bulunmakta olup, bu tutumlar dil sayesinde birbirine bağlantılı hale gelebilmektedir (Hall, 2002, s. 31-32). Bu bağlamda dil, kimliğin belirlenmesinde ve toplum tarafından gelecek nesillere aktarılmasında önemli motiflerden biri olması nedeniyle önemlidir. Çünkü insan kimliğini en önce kullandığı dil ile ifade eder. Bu nedenle insanlar tarihleri boyunca dillerine yöneltilen saldırıları bizzat kimliklerine yapılmış sayarlar. Bunun yanında dilin korunması kimliğin korunması ile eşdeğer niteliktedir (İnal, 2012, s. 126).
Bununla birlikte dil, o dili konuşan ve ona sahip çıkan biri için toplumsal anlamda bir kimlik yaratır. Dil, bir toplum СКАЧАТЬ