Название: Unuttuğun Yerdeyim
Автор: Memmed İsmayıl
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6852-28-0
isbn:
Sonunda nidadır Tanrı dağları
Okunsa uçuklar dili sonsuzun.
Hiç kimse okuyup başa çıkamaz,
Uzun bir cümledir vatan toprağı
Uzundur, dünyanın ömründen uzun!
Şairleri Susmayan Bir Vatan Basılmamış
Canında can kalmadı
Var mı candan yananın?
Bir kederli hâlin var
Virane bağlar gibi.
Saldırmışlar canına106
Ölüp giden ananın
Göğsünden süt soğuran
Kansız uşaklar gibi .
Nere gitsem derdin de
Ardımca gider benim,
Bir kulum ölene dek
Bu derdi taşımaya.
Seni hilas etmeye
N gücüm yeter benim,
Ne sende arsız arsız
Tab edip yaşamaya.
Şairleri susmayan
Bir vatan basılmamış,
Kalbimde can yerine
Buna ümit besledim.
Yolunda şehit olmak
Bahtıma yazılmamış,
Bayrağına sarılıp
Defnedilmek hasretim…
Hangi kayasından kopup geldi,
Akıp geldi hangi bulağından,
Hangi sözünden çıkıp geldi,
Hangi mezar toprağına dönecek
Gurbet elde gardaş gibi
Kulluğunda durduğum107 bu can?
Göze ışık,
Dudağa söz,
Kulağa ses,
Yüreğe kan,
Göğse nefes gibi yetmiyor bana,
Yetmiyor vatan!
Burası gurbet diyarı
Her şey ölçülü biçili.
Burda ne şarap içilir,
Ne bir ahu göz güzelin
Yolunda candan geçilir.
Yarın, yolum vatan sarı
Yağmuru, çamuru, karı,
Seli olmaya gidiyorum.
Adam olmaktan usandım
Deli olmaya gidiyorum.
Bilmezdim Bir Yağlı Tikesin, Vatan
Bilmezdim bir yağlı tikesin, vatan,
Azala azala gelirsin dada.
Kuzu derisine benzer haritan,
Kuruya kuruya kalmış ortada.
Katlasan katlanır, çeksen uzamaz,
Rus parmak uzatır, Fars el çekince.
Bir yanın Demavend, bir yanın Kafkas…
Ah, neler çekmedin bu yel çekince!
Seni unutmadı düşmanlar bir an,
Tamah sancıları tuttu, bıraktı.
Kebap kokusuna uyandı İran,
Rusya da Petro’nun gözüyle baktı.
Gelen asırların sessiz feryadı,
Siner varlığıma topraktan, sudan,
Kanıkmış108 iştahı diş altındadır,
Bir köpek de bazen ürer komşudan.
Gâh ayı payısın, gâh aslan payı,
Götürmek istiyor seni ortadan:
Aslan derisine bürünen ayı,
Ayı derisine bürünen aslan.
Üstünde melekler ocak kalayan,
Ah sen de bir ulu yurt olabilsen.
Doğudan batıya ruhu uluyan,
Kuzu derisinde kurt olabilsen!
Sap 109
Dilinin şüarı: Ne için, niye…
Onun da bir böyle şakeri110 vardı;
Evde denileni unutur diye
Orta parmağına bir sap bağlardı…
Vardı misalimiz “Kurt kocalınca…”
Bazen kendine de ver bu misali.
İnsanın aklını almaz, alınca
Allah, hafızanı elinden alır…
Sihir yuvası mı, neymiş bu beden
Sır yatar içinde daha ne kadar.
Sözler de yâdından çıkarmış bazen
Gönlünden diline gelene kadar…
Yâdından çıkanı salmak mı yâda,
Aklından geçeni yazmak mı çetin?
Ormanda yolunu şaşmak mı, ya da
Özün, öz içinde azmak mı çetin?
Unuttun ne idi sözünün ardı
Neyin habercisi karalan kanın?111
Bazen parmağına bir ip bağlardın
Belki de o sapa bağlıydı canın…
Verilen sual mi, alınan cevap
Gidip bir alaka tap112 arasında.
Kim bilir ki neyin nesiydi o sap
Ne vardı fikirle sap arasında.
Sırrı var burnuna değen her iyin113
Yakın, uzak ile asla görüşmez…
Vatanın yâdından çıkıp geldiğin
Ne yazık vatanın yâdına düşmez…
İzi СКАЧАТЬ
106
Canına daraşmak: Sülük gibi yapışmak.
107
Kulluğunda durmak: Her isteğini yerine getirmek için emrine amade beklemek.
108
Kanıkmak: Kana susamak.
109
Sap: İp
110
Şaker: Alışkanlık, adet, görenek.
111
Kanı kararmak: Suratını azdırmak.
112
Tapmak: Bulmak.
113
İy: Koku.