Rus yönetiminin yerli mektep ve medreselere bakışı dikkat çekicidir. Yönetime göre, bu tür okullar otokrasi ve egemen sınıflar için herhangi bir tehlike arz etmemiştir. Dini okullara ilişkin devlet politikası, Türkistan Genel Valiliği İçişleri Bakanının; “Müslüman okullarına karşı pasif bir politika takip ediyoruz. Yönetime karşı bir hareketleri olmadığı sürece bu şekilde kalabilirler.”96 ifadelerinde görüldüğü üzere, kayıtsızlık üzerine şekillenmiştir. Ayrıca yönetim, yerel halkın tepkisinden belli oranda çekinmiştir. Çünkü halkın İslam dinine bağlılığı güçlüdür.97 Kimlik olarak İslam dininni esas almışlardır. Bu durum yönetimi, Müslüman dini okulları için hoşgörülü olmaya zorunlu kılmıştır. 1887 yılında Milli Eğitim Bakanı bir mektupta: “yerli çocukların okudukları ilk mekteplere dokunulmamalıdır. Bu konuda onlar bizim okullarımıza gelmedikçe biz onları zorla kendi okullarımıza getiremeyiz.”98 Şeklindeki ifadelerle beyan etmiştir. Bütün bunlar tabii ki, mekteb ile ilgili olarak Çarlık hükümetinin tam bir kayıtsızlık gösterdiği anlamına gelmemektedir. Bu okullarda bir ölçüde okul işlerine Ruslaştırma politikalarına engel teşkil ettiği için Çarlık hükümeti, bazı kısıtlayıcı önlemler almaktan geri durmamıştır. Türkistan Genel Valisinin isteği üzerine, Müslüman okullarının denetimini güçlendirmek için özel personel görevlendirilmiştir. Bu müfettişlerin görevi, dini mektepleri ve okutulan dersleri denetlemek olmuştur. Bu tür denetimlere ve devlet yardımı olmamasına rağmen okullar, Müslüman din adamlarının gayreti, onların yönetiminde hızla yayılmaya devam etmiştir.
Türkistan’da medreselerin eğitim metotları, XI-XII. yüzyıllarda kalıplaşmıştır. Türkistan’ın bütün medreselerinde eğitim metodu, okutulan kitaplar ve program çok küçük farklılıklar dışında birbirleri ile benzerlik taşımıştır. Medreselerde okutulan dersler, din ile iç içe ve din merkezlidir.99 XVI. yüzyıldan sonra medreselerdeki dünya ilimlerinden uzaklaşılması, dinî ve ezberci eğitimin daha ağırlık kazanmasına neden olmuştur. Medreselerde anlatılan derslerin hepsine öğrenciler, ezberlenecek metin gözüyle bakmışlardır. Mekteplerle medreseleri birbirinden ayıran en temel özellik, mekteplerde Kur’an, Fars ve Türk dillerindeki kitaplar okutulurken, medreselerde sadece Fars ve Arap dilindeki kitaplar okutulmuştur. Ancak, mekteplerde öğrenme metodu yerine ezberleme metodu uygulandığı için öğrenciler bu dilleri öğrenmemişler, okuduklarını anlamamışlardır. Eğitimin yerel halk dilinde yapılmaması eğitimin baştan, sağlıksız olmasına ve öğrencileri ezbere yönlendirmesine sebep olmuştur.100 Ezbere dayalı sistem, eğitim süresinin artmasında önemli bir etken olmuştur.
Medrese eğitiminin süresi, öğretilen içeriğe göre çok uzun süreye yayılmıştır. Bu durum öğrencilerin medreseye olan rağbetlerine engel teşkil etmiştir. Medreselerde eğitim başlangıç, orta ve yüksek olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır. Medrese eğitimi, her bir sınıf için 5–6 yıldan toplam yaklaşık 12- 16 yılı bulmuştur. Medrese, eğitim dili ağırlıklı olarak Arapça olduğu için öğrencilere birinci sınıfta, Kur’an-ı Kerim’i ve diğer Arap dilinde yazılmış kitapları anlayacak kadar Arapça, şerî hukuk, örfi hukuk, İslam tarihi, Yunan ve İslam felsefesi öğretilmesi amaçlanmıştır. Bu bölümü tamamlayanlar İslam’ın namaz kılma ve kıldırma, ölenler için Kur’an okuma, oruç, zekât, hac gibi temel konuları hakkında bilgi sahibi olmuş olarak kabul edilmiştir.101 Ancak gerçek, okunan yerlerin anlaşılmasından ziyade, ezberlenmesi şeklindedir.
Medrese eğitiminin ikinci bölümünde, önceden işlenen dersler tekrar edilir ve dünyevi ilimler öğretilirdi. Dünyevi ilimlerden, matematik, geometri, coğrafya ve şeriat hukuku temel dersleri oluşturmuştur.102 Bu derslerde öğrencilere, miras hukuku, arazi ölçme, çocuklar arasında babadan kalan miras ve toprakları bölüştürme, toprak alıp- satma, medrese gelir-giderlerini hesaplama konularında bilgiler verilmiştir.103 Derslerde okutulan kaynaklar ve pedagojik kitaplar, Batıdan ziyade, doğu ülkelerinden sağlanmıştır. Rus hükümeti tarafından 1882 yılında Fergana’da bulunan medrese ve kitap satılan yerlerdeki kitaplar hakkındaki yapılan sayımda, Hindistan, Mısır, İstanbul, Kabil ve Kazan baskılı eserler çoğunluğu teşkil etmiştir. Ayrıca bu sayımda eserlerin Kaşgar’dan, Hive’ye kadar bütün Türkistan’da ucuza satıldığı için bu kadar çok yaygın olduğu vurgulanmıştır.104 Dolayısıyla Kırgız aydınları, doğu medeniyeti çerçevesinde eğitim almışlar, doğu düşünce ürünlerini halka yansıtmışlardır.
Eğitim kurumlarının yetersizliğinin bilinmesine rağmen alimler, eğitim metodunu geliştirmek yerine, eski usulde eğitim vermeye devam etmişlerdir. Hâlbuki, bu eğitim sistemi artık zamanın ihtiyaçlarını karşılamamakta ve bu kurumda eğitim işi, gitgide geriye çağdaş dünyanın daha da gerisine düşmüştür. Medreselerde düzenli bir müfredat, plan ve ders zamanı yoktur. Medreselerde eğitim metodu olarak, müderris gözetiminde birinci sınıftan başlayıp ezberlenen konuların tekrar edilmesi ve müderrisin öğrencinin eksik ve yanlışlarını düzeltmesi şeklindedir. Öğrencilerin önceki aldığı bilgiler tekrarlandıktan sonra, öğrencilerden birisi kitabı (kaynak kitap) okur, müderris öğrencinin okumadaki eksiklerini tamamlayıp yanlışlarını düzeltme şeklindedir.105 Medreselerde öğrencinin sınıf geçmesinde sınav yapılmayıp, öğrencinin okuduğu sınıftaki durumuna göre müderris tarafından karar verilmiştir. Bundan sonra ders veren stajyer müderris, müderrisin öğrettiklerini öğrencilere tekrar ettirmiştir. Eğer stajyer müderristen öğrenciler şikâyetçi olursa değiştirme hakkı verilmiştir. Dersler, saatlere ayrılmayıp, müderrisin belirlediği şekilde namaz veya yemek vaktine göre ayarlanmıştır.106 Bu şekliyle istismarlı uygulamalara açık olan eğitim metodu, müderrislerin keyfi uygulamalarına imkan vermiştir. Medreselerde müderrisleri denetleyecek bir devlet kurumu olmadığı için müderrisler, istedikleri gibi hareket edebilmişlerdir. Müderrisleri denetleyip onların kendilerini geliştirmesinde itici bir gücün olmaması, medrese eğitiminin gelişmesini engelleyen öenmli faktörlerden birisi olmuştur. Dolayısıyla bu durum, Müslümanların dünyanın gelişiminde geri kalmalarına sebep teşkil etmiştir.107 Eski usul medreselerin bu halinin, halkın yenilikçi aydınlara ve fikirlere güveni ve desteğini artırdığı ayrıca bir gerçektir. Bu durum, ilk olarak halkın kültürel, daha sonra siyasi manada, yenilikçi ve birlikçi aydınların yanında yer almasında etkili olmuştur.
Medreselerde dünya ilimlerine az olsa da yer verilmiştir. Aancak bu ilimlerde ilerleme düşünülmeyip, sadece dönemin zaruri ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde öğretilmiştir. Derslerde kullanılan СКАЧАТЬ
95
Sultanova,
96
İzmaylov,
97
Bobrovnikov,
98
İzmaylov
99
B. Tümen Somuncuoğlu,
100
Somuncuoğlu,
101
Sabri Arıkan, “Kırım’ın Bahçesaray Şehrinde Yayınlanan Tercüman Gazetesinden (1883-1918)”,
102
V. P. Nalivkin,
103
K. K. Palen,
104
Palen,
105
Somuncuoğlu,
106
Palen,
107
Somuncuoğlu,