Ulpan. Gabit Müsirepov
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ulpan - Gabit Müsirepov страница 5

Название: Ulpan

Автор: Gabit Müsirepov

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6981-69-0

isbn:

СКАЧАТЬ değişmeden duran kanunları da yoktu. Birisi han seçilirse, Han Cengiz’in bütün nesli halkı boy boy bölüp idare edip, aklına eseni yapıyordu. Doymuyordu da, bırakmıyordu da. Şimdi Kenesarı o dönemin düzenini yeniden getirmek istiyordu. Bu halk ise zaten o devirden tamamen bıkmıştı. Kenesarı’nın kıt akıllı, dik başlı olduğu artık net bir şekilde görülmüştü. Onun akıllı bir adam olmadığı herkes tarafından anlaşıldı.

      Kazak topraklarının batısından doğusuna kadar ulaşıp, güneyine dayanan Rus şehirleri vardır. Oral, Orınbor, Tobıl, Tümen, Kızıljar, Ombı, İrbit, büyük şehirlerdir. Bu şehirlerin görünüşleri güzelleştirilip, Kazak-Rus yerleşim yerleri kuruldu. Bu durumda Kenesarı, kendi hanlığını nereye kuracak! Betbakdala’ya mı? Ona katılan halkın “Aktaban şubırındı”10 olmama ihtimali var mı? Bundan iki üç yıl önce Kenesarı’ya katılanların şimdilerde kaçtığı görülüyor. Bunu da anlamıyorsa eğer, Kenesarı gerçekten de ahmaktır!

      Sömürgeci Çarlık’ın aldıkları da az değil, Rus şehirlerinden senin aldıkların da az değil. Han’ın kazanına koyulup pişenin senin ağzına köpüğü de değmez, kemiği de değmez.

      Bunu düşünen halk, huzurunu bırakıp da Kenesarı İsyanı’na direnerek katılmadı. Bunu idrak eden Eseney, Kenesarı’ya karşı mücadeleye girişti. Kerey-Uvak olarak adlandırılan bes bolıs, Eseney’in etrafına toplandı da toplandı.

      II

      Kazak savaşlarında yaralananlar çoktur, ama ölenler azdır. Ok, çoğunlukla uzaktan atılır ve çok derine isabet etmez, hafif yaralar. Topuzu olan kişiler, mızrağı da çok kolay bir şekilde saplayıp ortasından kırabilir. Mızrağı kırılan kişi, silahsız bir insan ile denktir. Kılıç, karşı karşıya mücadeleye girişip kılıçla savaşmak, Kazak savaşlarında âdet değildir. Eseney ile Kenesarı birliğinin üç yıldır devam eden savaşında halen üç yüz kişi bile ölmüş değildir. Yaralanıp, savaşan birlikten ayrılan sakatlar ise her iki evden birinde mutlaka vardır.

      Şimdi Kenesarı’nın kalabalık birliğini Kerey-Uvak’ın tam kalbine, Esil boyuna topladığı ve Eseney’e karşı büyük bir sefere hazırlandığı anlaşılıyor. Eseney de beş bolıs halkının yiğitlerini etrafına toplayıp, yaylak göllerine kondurdu. Daha sonra ise topladığı halkını, her boyun batırlarına ve herkesin güvendiği aksakallarına emanet edip, kendisi de yanına kırk kişiyi alarak, bir kez daha görüşmek için ilçe başkanı Ağa Sultan Şıngıs’a gitti.

      Amankaragay ilçesinin Ağa Sultanı Şıngıs Uvalihanov adlı töre idi. O, Kenesarı İsyanı’na destek vermiyordu, ancak karşı da çıkmıyordu. Saldırıya uğrayan halkı mı varmış, Kenesarı’ya katılan halkı mı varmış, hiç umursamadan, Ağa Sultan bunların ikisine karşı da çaresiz bir kişinin kayıtsızlığıyla kendi ordasında11 sükûnet içinde oturuyordu. Üçüncü yılına giren talana, yıkıma tek bir ses bile çıkarmıyordu. Kışa doğru kırk semiz soğım12, yaza doğru kırk sağımlık kısrak, yüz kısır koyun topluyordu, bunları toplayıp veren halk, saldırıya uğradığında ise hiç sesini çıkarmıyordu. Ağa Sultan’ın bu şekilde ikili oynaması, idare ettiği halkın içinde fitne de doğurdu. Bu sebeple Eseney’in de Ağa Sultan ile arası tamamen açılmaktaydı.

      Eseney, Ağa Sultan kurulunun en değerli biyidir. Âdil, ama sert mizaçlı olarak tanınan bir kişidir. Uzun süre düşünmesine karşılık, kararını hızlı verir. Hırsıza arsıza karşı çok serttir. O, yanındaki kırk yiğidi ile ilçe merkezine geldi. Eseney, Ağa Sultan’ın ordasına, güvendiği yoldaşı “Türkmen” Müsirep, Artıkbay ve Sadir adlı iki batırını alarak girdi.

      Şıngıs, Eseney’e doğru gelip selamlaştı.

      –Eseney Bey, hoş geldiniz. Tör’e13 buyrunuz…

      Yüzüne doğrudan bakılamayacak kadar kötü görünen çiçek bozuğu yüzlü, orta boylu adama, gövdesine ancak yetiştiği Eseney’e, Ağa Sultan bir yandan şaşkınlıkla bir yandan korkuyla bakıyordu.

      –Kendi yerinize, kendi yerinize! Deyip ne yapacağını bilemeyerek kendi yanında yer gösterdi.

      Tör’de oturan Kenesarı’nın elçisi Tilevimbet Biy ile Janay Batır ve birkaç kişi daha, hepsi de ayağa kalkıp Eseney ile selamlaştı.

      Eseney, Tör’de oturan Tilevimbet Biy’i daha ileriye kaydırıp, her zamanki kendi yerine, Şıngıs’ın sağ tarafına yakınlaşarak oturdu. Otururken, Eseney’in dizi, Tilevimbet Biy’in bacağına çarptı, o ise hemen bacağını çekip, Janay Batır’a doğru yaklaştı.

      –Hayırlar ola Eseney Bey!.. İlçe kurultayının vaktinden bir ay önce geldin, hayır mı, hayırdır inşallah!

      –Hayır olsa gelir miydim, Allahım, Ya Rabbim! Cin çarpmış kardeşin, idaren altındaki halkına her gün saldırıp bir huzur mu veriyor! Dedi Eseney. Özellikle de Tilevimbet’e laf çarptırarak söyledi.

      –Kerey-Uvak’ın içinde eğer senin bir Eseney Bey’in varsa, dışarıdan hiç kimseye minnet duymana gerek yok diye, biz burada huzur içinde duruyorduk…, diyerek Şıngıs sözünü tamamladı.

      –Bu senin bahsettiğin Kerey-Uvak’ın at üstünde uyuyalı beri üç yıl oldu. Bu senin çok iyi bildiğin bir durum… Dedi Eseney, bu sefer Şıngıs’ın doğrudan yüzüne bakarak konuştu.

      –Ooo, Eseney Beyim çok sinirlenip gelmiş… Eseney Beyim öfkeliyse ben âdetim olduğu üzere ağzımı açamam, diye Şıngıs böbürlenerek yalandan güldü. -Kırıcı konuşmadan sabredelim demeye de dilim varmıyor.

      Uzayan sözün farklı bir mecraya gitmekte olduğunu sezinleyen Tilevimbet Biy, konuşmaya başladı. O, iyi bir hatipti. Söze başlayan Tilevimbet, imalı imalı konuşarak, atasözleri ve deyimlerle konuşmasını süsleyerek, iyice coştu. En nihayetinde onuru kırılmış bir şekilde, tehditkâr bir üslûpla söz söyledi:

      Kazak Kazak olalı,

      Kendi önüne halk olup,

      Sağ salim bir konalı,

      Hanlığından ayrılsa,

      Halk olmaktan uzaklaşır.

      Tay yüzen kara saba14,

      Buharadan gelen tay kazan,

      Hepsi mahvolur.

      Kara ekmeye kul olup,

      Hanına dil uzatan,

      İster biy, ister kul olsun,

      Bir cezasını çekecek,

      Böylesinin onduğunu görmüş değilim.

      Tilevimbet bu şekilde bir güç gösterisinde bulunup sustu. Eseney, ona cevap vermek istemeyip Müsirep’i omzuyla dürttü.

      –Ağam, siz ne zamanki hanlıktan, hangi hanlıktan bahsediyorsunuz? Bu oturan Ağa Sultanımızın babası Uvalihan öleli yirmi yılı aştı. O zamandan beri Sibir’e bağlı altı ilçelik Kazak’ın hanının varlığını işitmedik de bilmiyoruz da. Kenesarı’ya oradan buradan katılan avareler hanımız diyorsa СКАЧАТЬ



<p>10</p>

Aktaban Şubırındı: Kazakların, 1723 yılında (Bolat Han devri, 1718-1730) gerçekleşen büyük çaplı bir Kalmak saldırısı sonunda büyük kayıplar vererek Güney Kazakistan’ı Kalmaklara bırakmak zorunda kaldıkları, Kazak hafızasında hiç unutulmayan acı tarihî olaylardan biridir. Bu olayın Kazak tarihinde “Aktaban şubırındı” olarak adlandırılmasının nedeni, Kalmaklara yenilen Kazakların kafileler hâlinde, ayak tabanları yürümekten bembeyaz oluncaya kadar, daha kuzeye, Güney Kazakistan’dan Kazak bozkırlarına doğru göç etmesinden dolayıdır. “Aktaban şubırındı” yıllarından sonra Kazak Hanlığı’nda iç huzursuzluk belirgin bir şekilde hissedilmeye başlamış ve bu huzursuzluklar sonrasında Üç Kazak Cüzü idarî olarak tamamen ayrılma sürecine girmiştir.

<p>11</p>

Yönetim merkezi, idare merkezi, saray.

<p>12</p>

Kışın kesilmek için özel olarak semirtilen hayvan.

<p>13</p>

Evin (çadırın) en değerli yeri, köşesi, baş köşe.

<p>14</p>

Saba, kımızı saklamak amacıyla at derisinden yapılan kımız kabıdır. Bu kabın içine yüz litreden fazla kımız sığdığı için büyüklüğünü vurgulamak amacıyla tay yüzen yani kabın içinde bir at yavrusunun yüzebildiği ifadesi kullanılmıştır.