Filibe’de gezerken belediye bahçesinde heykelimsi bir şey gördüm, merak ettim de sordum:
“Acaba bu neden yapılma?”
Karşımdaki, nefes bile almadan:
“Tenekeden!” dedi. Aşırı şaştığımı görünce:
“Ne şaşıyorsun? Sen üstündeki boyaya bak, aldandın mı, aldanmadın mı? İşte, bizim işimiz hep böyle tenekedir!” sözlerini ekledi idi.
Bari, bizim işimiz teneke olmasa! Bari, ipliğimizi de boyayabilsek! Meşhur sözdür: “Önce refik, sonra tarik!” Biliriz ki, bir zamanlar “üç imparator ittifakı” vardı. Yel üfürdü, su götürdü. Rusya, Almanya ile Avusturya’dan ayrıldı. Dedi ki:
“Çık çık eden nalçadır,
İş beceren akçadır!”
Ondan sonra şimdiki “İttifak-ı Müselles”, bir ara “İttifak-ı Müsenna”, sonra “İtilaf-ı Müselles” çıktı. Daha sonra şu, “Balkan İttifakı” başımıza patladı. Şu üç ittifakın üçünün de ne mal olduklarını anladık. Bulgarların Bükreş’te kabasını aldılar; İtalya, ayak sürçtü. Yakındır; İngiltere stop eder.
“Benim sizinle savaşa girişmem filan yerlerin ilhakı bitinceye kadardı. Artık benim çıkarım yok.” der çekilir. Yine Fransa, Rusya, Dıral Dede’nin düdüğü gibi kalırlar. Onun için derim ki “Kebûter bâ kebûter, bâz bâ bâz!” hükmü kıyamete kadar ayaktadır.
BİRAZ POLİTİKA
İtibarlı “zaman” diyor ki:
“Lort Grey’in düşüne giren Jeanne d’Arc, İngilizlerin hâlâ Kuzey Fransa’da gözü olduğunu; “Sazanof’u dün gece uykusunda tedirgin eden Bonapart, çar hazretlerinin Moskova’ya gelip gitmelerini; Mösyö Puankare’yi terli terli uyandıran Bismark hayaleti de er geç barışın olacağını gösteren manevi belirtilerdendir. Bunların içinde III. Napolyon da bulunsaydı, savaşın sonuna yakın, Fransa’nın bir karışıklık geçireceğini düşünmek yerinde olurdu. Ben, geçen Balkan Savaşı’ndan önce, Hakan-ı Sabık’ı görmüştüm. Fakat gene “La- ya’lemü’l-ğaybe illa’Allah ”.
Tam işte adamına göre düş, düşüne göre yorum! Her zaman böyle üçü, dördü birbirine uygun düşmez.
İki derviş, bir kış günü, karşılıklı titreşip dururlarmış. Biri, büzüldüğü köşede nasılsa yarım saat kadar kestirmiş. Birdenbire uyanarak çeneleri vurduğu hâlde “Allah hayırlar versin, manada hamama girmişim.” der demez arkadaşı “Aman birader, neye terini alıştırmadan çıktın, soğuk alacaksın.” demiş.
Zavallı Orleanlı kız, bak seni, vatanseverce yaptıklarına ceza olarak Ruen’de odunlar üzerinde cayır cayır yakan İngilizler, şimdi senin sevgili Fransa’nın müttefiki oldular, iki millet arasından Manş Denizi değil, su bile sızmıyor!
Sen ey Sent-Elen Mahpusu! Bu hâle ne dersin? 1805’te İngiltere, Rusya, Avusturya, Napoli, İsveç krallıkları sana karşı yürüyor, yalnız Prusya tarafsız duruyordu. İşte Osterliç! işte Petersburg! 1806’da dediğin şu söz, günümüz bakımından ne kadar anlamlıdır:
“Osmanlılara gelen iyilik de kötülük de olduğu gibi Fransızlarındır.”
Acaba böyle midir? Böyle ise, yüz yıl sonra dediğin çıktı. Hatırında mı? Sen Osterliç’i kazandıydın, İngiliz Pit de üzüntüsünden öldü idi.
Koca Bismark! Sendeki o siyaset gücü neymiş, ki 1870’de bütün Avrupa’yı el pençe divan durdurarak yalnız başına Fransa’yı ezdin. Sen, gerçekten, demirden bir el imişsin! Bak, şimdi, yoktan ortaya koyduğun imparatorluğa üçü büyük, üçü küçük altı saldırgan sarılmış, sarsmak istiyorlar. Japonya da caba!
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Geçmiş anılmaz, geçmişten söz edilmez, amma…
2
(Rumcadan) asıl anlamı “hiç, boş” demektir. Çamur sıçraması; birden sıçrayan çamur.
3
Vaktiyle İstanbul’daki yangınları haber vermek için yangın kuleleri ile bazı yerlerde bulundurulan adamlara verilen ad. Bunlar başlarına sıfır kalıp fes, sırtlarına kırmızı bir ceket ve şalvar yahut pantolon, ayaklarına hafif yemeni giyerler, ellerinde harbi taşırlardı. Uğradıkları yerlerde acı bir nara attıktan sonra, mesela “Aksaray, Sineklibakkal!” deyip fırlarlardı. Bunlar belli dairelere ve mahalle bekçilerine yangının nerede olduğunu söylerler, onlar da tulumbacılara haber verirlerdi.
4
Pırpırı, esnaftan olan kimseler için kullanılır bir sözdür. Her sanatın bir piri olduğundan, bu tabir doğmuştur. Cahil olup çelebi zümresinden olmayan demektir. Pırpırı-kıyafet ise, dar ve tetik giyinmiş demektir.
5
“Varda!”, İtalyanca “Gözet!” anlamına haykırmadır. “Vardacı”, eskiden tramvayların önünde “Varda!” diye yol açanlara verilen addır.
6
İki yazarın, özellikle iki şairin, birbirlerinden haberleri olmadan bir mısrayı veya beyti aynı şekilde söylemiş olmaları.
7
İçine öteberi koyup taşımaya mahsus, sazdan örülmüş ve üst tarafında yine sazdan kulpları olan ağzı geniş bir torba gibi kap.
8
Çarşılı: Genel olarak Kapalıçarşı СКАЧАТЬ