Название: Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri
Автор: Hasan Yılmaz
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-605-121-523-5
isbn:
Savaş Hukukunu Uygulardı
Kurumsal yapısı yeni yeni oluşan İslam Devleti’nde savaş öncesi, savaş esnası ve sonrasında nasıl davranılacağını belirleyen kuralları da Hz. Ömer temellendirmiştir. Savaş onun son tercihi idi. Savaştan önce karşı taraf ile iletişim kurularak onlara elçi heyeti gönderilmesini ve giden heyetin onları İslam’a davet etmesini kurala bağlamıştır. Karşı tarafın Müslüman olmayı kabul etmemesi durumunda cizye ödemelerinin teklif edilmesini, bu teklifi de kabul etmemeleri durumunda aralarındaki sorunun savaş yoluyla çözüleceğinin bildirilmesini istemiştir.
Ayrıca savaş esnasında kadınlara tecavüz edilmemesini, katliam yapılmamasını, kadın ve çocuklara dokunulmamasını emretmiştir. Verdiği emirlerin ordu tarafından uygulanıp uygulanmadığını takip edebilmek ve ayrıca ordu komutanlarına süratli bir şekilde haber ulaştırabilmek için yollara menziller yaptırmıştır. Bu menzilleri aynı zamanda valilerinden düzenli rapor almak için de kullanmıştır.
Hz. Ömer döneminde ordunun ihtiyacı merkezden karşılanıyordu. Aynı dönemde askerlerin adlarının divan defterlerine yazılması işlemi de başlatıldı. Böylece zorunlu askerlik ve düzenli orduların kurulması sağlandı.
Onun döneminde yapılan bir önemli iş ise tarım arazilerinin sulanması için bentler ve kanallar inşa edilmesi olmuştur. Böylece kurak dönemlerde tarlaların sulanması sağlanarak rekolte düşüklüğünün önüne geçilmeye çalışılmıştır.
İslam tarihinde ilk hapishane Hz. Ömer zamanında kurulmuş ve bunun ardından ceza çeşitleri ve miktarlarında da değişiklikler yapılmıştır.
Adalet Onun Alametifarikası Olmuştur
Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir döneminde kadılık görevini yürütürken, kendi döneminde de kadılık görevini düzenledi. Önceleri valiler tarafından yürütülen bu görev için Basra, Şam, Filistin, Humus, Ürdün, Mısır ve Bahreyn’e, kendine doğrudan bağlı kadılar tayin etti. İslam tarihinde siyasi ve idari birçok uygulamayı ilk defa hayata geçiren Hz. Ömer , Ebu Musa el-Eş’arî’ye gönderdiği İslam hukuku ve yargılama usulüyle ilgili mektubu ve kendisine intikal eden davaları çözmede takip ettiği usül ile hukukta birçok yeni prensibi hayata geçirmiş, yargılama usulünün temellerini atmıştır.
Hz. Ömer, İslam fıkhı tarihinde önemli bir yere sahiptir. Hz. Muhammed’in çevresinde oluşan meclislerde ileri sürdüğü isabetli görüşleri nedeniyle Hz. Muhammed tarafından iltifatla karşılanmıştır. Yirmiye yakın meselede vahyin onun görüşlerine uygun biçimde gelmesi nedeniyle kendisi için “muvâfakâtü Ömer” tabiri kullanılmıştır. Böylece Allah’ın hükümlerinin ruhunu kavrama konusundaki özelliği vurgulanmak istenmiştir.
Fıkıh tarihinde en çok fetva veren yedi sahabeden biri olarak bilinen Hz. Ömer, bir konu hakkında yargı yürütürken önce Kur’an’a, sonra sünnete, ardından da kendi görüşüne başvururdu. Hz. Ömer, sünneti ikinci hüküm kaynağı olarak kabul edip hüküm yürütmede sünnete başvurmasına rağmen çok sayıda hadis rivayet edilmesine taraftar olmamış, değişik bölgelere gönderdiği irşat heyetlerine, Kur’an eğitimine öncelik verip çok fazla hadis rivayet etmemelerini telkin etmiş ve bu arada çok hadis rivayet eden bazı sahabileri de uyarmıştır. Onun bu davranışı, hadis rivayeti konusunda kötü niyetli kişilerin hadis uydurma teşebbüslerini önlemek, Kur’an eğitiminin yerleşmesini sağlamak ve Kur’an ile sünnetin birbirine karıştırılmasını önlemek gibi gerekçelerle açıklanmıştır. Hz. Ömer çoğu fıkhi konularla ilgili olmak üzere beş yüzün üzerinde hadis rivayet etmiştir. Hz. Ömer’in rivayet ettiği hadisleri Ebu Bekir, “En-Neccâd Müsnedü Ömer b. el-Hattâb” ve İbn Şeybe, “Müsnedü emîri’l- mü’minîn Ömer b. el-Hattâb” adlarıyla bir araya getirmiştir.
Kur’an ve sünnette hükmü bulunmayan yeni konuları İslam fıkhında rey denilen ilke uyarınca kendi görüşüne başvurarak hükme bağlayan Hz. Ömer, Ebu Musa el-Eş’arî’ye ve Kâdî Şüreyh’e gönderdiği mektuplarda onları da kendi görüşleriyle karar oluşturmaya teşvik etmiştir. O devirde rey, kitap ve sünnette hükmü açıklanmayan meselelerin naslardan çıkarılan prensipler ışığında çözüme kavuşturulması anlamında kullanılıyordu. Reye verdiği önem sebebiyle Hz. Ömer’in “ehl-i rey’’ adıyla bilinen fıkıh ekolünün oluşmasında çok etkili olduğu kabul edilir. Irak’ta ortaya çıkan bu ekole Hz. Ömer’in etkisi, onun en yakın müşavirlerinden Hz. Ali ve Abdullah b. Mes’ud vasıtasıyla olmuştur.
Onun, Kur’an ve sünnette hüküm bulamadığı konularda Hz. Ebu Bekir’in görüşüne başvurduğu, bununla birlikte her zaman onunla aynı görüşü paylaşmadığı bilinmektedir. Nitekim Hz. Ebu Bekir, kendisinden sonra halife olacak kişiyi veliaht tayin etmek suretiyle belirlemeyi uygun gördüğü hâlde Hz. Ömer halife olacak kişinin seçimini şura meclisine bırakmıştır. Hz. Ömer’in başta Hz. Ali olmak üzere, Osman, Abdurrahman b. Avf, Muâz b. Cebel, Übey b. Kâ’b ve Zeyd b. Sabit gibi sahabenin ileri gelenlerinden oluşan bir istişare meclisi bulunmaktaydı. Şura içtihadı yoluyla ortaya çıkan ihtilafsız hükümler bütün Müslümanların uyduğu kurallar olarak kabul görmüştür. Kendi görüşü ile ulaştığı kararlardan gerektiği zaman dönmekten çekinmeyen Hz. Ömer bu konuyu Ebu Musa el- Eş’arî’ye gönderdiği mektupta şöyle ifade etmiştir:
“Bugün verdiğin, daha sonra tekrar düşünüp yanlış olduğunu anladığın bir hüküm seni hakka dönmekten alıkoymasın.”
Fıkıh tarihinde ehl-i rey yanında, ehl-i hadis adı verilen ekolün gelişiminde de Hz. Ömer’in katkısı olmuştur. Sahabe nesli müctehitlerinin başında Hz. Ömer bulunduğu için onun hem kendi döneminde hem de sonraki dönemlerde yaşayan farklı ekollere mensup müctehitler üzerindeki tesirleri derin olmuştur. Bazı fakih sahabiler, Hz. Ebu Bekir ile Ömer’in ittifak ettiği görüşleri diğer sahabilerin görüşlerine tercih etmiştir. Fıkıh usulünde de Hz. Ebu Bekir ve Ömer’in görüşlerinin hüccet olup olmadığı üzerinde durulmuş ve farklı görüşler ortaya konmuştur.
Teravih Namazı Onun Döneminde Camide Kılınmaya Başlandı
635 yılında Mescid-i Nebevi’de ilk defa cemaatle teravih namazı kılınmasını emreden de Hz. Ömer olmuştur. Namaz için kadın ve erkeklere iki ayrı imam tayin etmiştir. Mescid-i Haram’ı da çevredeki bazı evleri istimlak ederek genişletmiş, etrafını göğüs hizasında bir duvarla çevirtmiş, meşalelerle aydınlatmış ve bazı rivayetlere göre sel sularının Kâbe’nin duvarına kadar sürüklediği Makam-ı İbrahim’i eski yerine koydurtmuştur.
638 yılında yaptığı umre sırasında Mekke-Medine arasındaki su kaynaklarında misafirhane yapmak, yeni kuyular açmak ve mevcutları temizlemek isteyen kabilelere, hac ve umre yolcularının öncelikle faydalanmaları şartıyla izin vermiş, Şam-Hicaz arasında da benzer tedbirleri almıştır. Medine’de bir misafirhane yaptırmış, ayrıca Kufe-Hire arasındaki bir konağın misafirhane olarak kullanılmasını СКАЧАТЬ