Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri. Hasan Yılmaz
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri - Hasan Yılmaz страница 12

Название: Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri

Автор: Hasan Yılmaz

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-523-5

isbn:

СКАЧАТЬ Günahından arınmak için tövbe etmesini ve Kur’an’ın emrine uygun hareket ederek Muaviye ve taraftarlarını Allah’ın emrine itaat ettirinceye kadar onlarla savaşmasını istediler.

      Temimlilerin bu isteğini savaşın başında yerine getirmesine rağmen kendisinin dinlenmediğini söyleyen Hz. Ali, hakem tayin edilmesinden sonra varılan anlaşmadan dönemeyeceğini söyledi. Hz. Ali’ye kendi yorumlarını benimsetemeyen, çoğunluğu Temim Kabilesi’nden olan on iki bin kadar asker, Hz. Ali ile Kufe’ye dönmeyerek bugün Irak topraklarında kalan Kufe şehri yakınındaki Harura’ya çekildiler. Kendisine katılmayan grubu ikna etmek için Harura’ya giden Hz. Ali, burada altı bin kişilik bir grubu ikna ederek beraberinde Kufe’ye götürdü. Kalan dört bin kişilik grup ise Nehrevan’a giderek tarihe Hariciler olarak geçen ekolün nüvesini teşkil ettiler.

      Nehrevan Savaşı ve İçinden Çıkılamayan Ayrışma

      Ümeyyeoğulları’nın biat etmemesinden ötürü başlayan ayrışma, Haricilik hareketinin başlamasıyla sonuçlanınca Hz. Ali’nin uğraşması gereken bir başka sorun daha ortaya çıkmış oldu. Muaviye ile aralarındaki görüş ayrılığını gidermek için belirlenen hakemler de ilk toplantılarını 658 yılının şubat ayında, Dumetülcendel denilen, Suriye-Irak yolu üzerindeki mevkide yaptılar. Toplantı sonunda, Hz. Osman’ın halifeliği süresince öldürülmeyi gerektirecek bir icraat yapmadığı ve haksız yere öldürüldüğü görüşünü açıkladılar.

      Hakemlerin kararlarını açıkladıkları günlerde, Hz. Ali de devletin birliğini sağlamak amacıyla Muaviye’yi kendine biat etmeye zorlamak için yeniden asker toplamaya başladı. Bu amaçla Nehrevan’da toplanan Haricileri de kendisine katılmaya davet etti. Aynı günlerde Hariciler, sahabeden Abdullah b. Habbâb ve hamile karısını, kendileriyle aynı görüşü paylaşmadıkları gerekçesiyle katlettiler. Bu durum, Hariciliğin bir asayiş sorunu yarattığını ortaya koydu. Bunun üzerine Hz. Ali, önce Haricilik sorununu ortadan kaldırmak için askerlerini Nehrevan üzerine yürüttü. 17 Temmuz 658 tarihinde yapılan savaşta Hariciler’in önemli bir bölümü hayatını kaybetti.

      Tabii Nehrevan’da elde edilen bu sonuç, Harici sorununu gidermeye yetmedi. Hz. Ali, Nehrevan Savaşı’ndan sonra Şam’ın üzerine yürümek için ordusuyla Nuhayle denilen mevkide konakladığı esnada, Kufe’de yaşayan ve ehl-i Nuhayle denilen, sayıları iki bini bulan Harici topluluğunu kendisiyle birlikte hareket etmeye davet etti. Hariciler ise Hz. Ali’yi Kur’an hükümlerine uymadığı için küfre girmekle itham ederek onun ordusuna karşı kılıç çektiler. Yapılan savaşta büyük çoğunluğu öldürüldü. Savaş alanından kurtulanlar ise Mekke’ye kaçtı.

      Arka arkaya gelen savaşlar, Hz. Ali’nin ordusunda da bıkkınlık ve yorgunluk meydana getirdi. Şam’a hareket etmek üzere topladığı ordusundaki isteksizlik Hz. Ali’yi kararından vazgeçirerek Kufe’ye dönmek zorunda bıraktı.

      Hz. Ali’yi Halifelikten Azlettiren Hile

      Hakemler ikinci toplantılarını 659 yılının ocak ayında Ezruh’ta yaptılar. Toplantı sonunda Hz. Ali’nin ve Muaviye’nin görevlerinden azledilerek, yerlerine gelecek kişinin bir heyet tarafından belirlenmesine karar verdiler. Varılan bu kararı ilk açıklayan Ebu Musa el-Eş’ari, Hz. Ali’yi halifelik görevinden azlettiğini açıkladı. Amr b. Âs’ın da Muaviye’yi azlettiğini açıklaması beklenirken, o beklenmedik bir şey yaptı ve Muaviye’yi halife tayin ettiğini açıkladı. Ebu Musa el-Eş’ari, Amr bin Âs’ın kendisine oynadığı oyuna karşı çıksa da durum değişmedi ve İslam Devleti’nde ihtilaf içinden çıkılması güç bir hâl aldı. İslam dünyasındaki siyasi ve sosyal huzursuzluklar bu olaydan sonra iyice arttı. Devletin dikkati iç sorunlara yönelince fetihler de bir süre durmak zorunda kaldı.

      O da Zehirli Bir Hançerle Öldürüldü

      Halkın bir kısmı Hz. Ali’ye biat ederken, bir kısmı da Muaviye’ye biat etti. Böylece Şam ve Kufe’de iki ayrı devlet merkezi ortaya çıktı. Kendisine karşı oynanan oyuna öfkelenen Hz. Ali, Muaviye’ye karşı yeni bir sefer hazırlığı yapmak istese de halktan yeterli desteği göremedi. Buna rağmen kırk bin kişilik bir ordu meydana getirerek Şam üzerine yürüme kararı aldı.

      O, devletteki çift başlılığı ortadan kaldırmak ve Müslümanları tek bayrak altında toplamak için hazırlık yaparken, ona karşı intikam hırsıyla yanıp tutuşan Harici Abdurrahman b. Mülcem tarafından sabah namazını kılarken zehirli bir hançerle ağır şekilde yaralandı. Bu suikasttan iki gün sonra, 28 Ocak 661 tarihinde Hz. Ali hayata gözlerini kapadı. Kur’an ve sünneti en iyi bilenlerden biri olan ve halife seçildiği andan itibaren Ümeyyeoğulları ve Hariciler ile mücadele etmek zorunda kalan Hz. Ali’nin naaşı, günümüzde Necef olarak bilinen Kufe şehrinde toprağa verildi.

      HZ. HASAN (661-669)

      1 Mart 625’te Medine’de doğdu. Babası ona Harb adını koymayı düşünmüşse de Hz. Peygamber, ona cahiliye döneminde bilinmeyen Hasan adını ve Ebu Muhammed künyesini vermiş ve kulağına bizzat ezan okumuştur.

      Hulefa-i Raşidin dönemi yaygın kaynaklarda Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’den ibaret sayılsa da bazı Sünni âlimler tarafından, babasının şehit edilmesinden halifelik görevini Ebu Süfyan’ın oğlu Muaviye’ye devrettiği güne kadar geçen 4 ay 3 günlük süre nedeniyle Hulefa-i Raşidin’in beşincisi ve sonuncusu olarak kabul edilir.

      Hz. Hasan, yaşı küçük olması nedeniyle kardeşi Hüseyin gibi ilk halife döneminde cereyan eden önemli olaylarda fiilen yer almamıştır. Çocukluğunu dedesi Hz. Muhammed’in yanında geçirmiştir. Hz. Osman’ın halifeliği sırasında kardeşiyle birlikte, Said b. Âs’ın komutasındaki ordu ile Horasan seferine katılmıştır. Medine’yi kuşatan isyancılara karşı Hz. Osman’ı korumak için iki ay süreyle evinde nöbet tutmuş ve evine su taşımıştır.

      Babası Hz. Ali halife seçildiğinde, Zübeyr b. Avvam ve Talha b. Ubeydullah gibi sahabelerin bu seçime karşı çıkması nedeniyle babasının elçisi olarak Kufelileri biate ikna etmek için Ammar b. Yasir ile birlikte Kufe’ye gitti.

      Müslümanların kendi aralarında cereyan eden ilk savaşlar olan Cemel Vakası’nda ve ayrıca Sıffîn Savaşı’nda babası ile birlikte kılıç salladı. Hz. Ali’nin 28 Ocak 661’de şehit edilmesinin ardından Kufeliler ona biat etti. Hz. Hasan, halktan biat aldıktan sonra Kufe Mescidi’nde halka hitap ederken, Hz. Muhammed’e olan yakınlığını hatırlatmıştır.

      Kufelilerin Hz. Hasan’a biat etmesi, Muaviye’yi çok rahatsız etti. Kufelilerin desteğini almak için büyük bir çaba gösteren Muaviye, Suriye, Filistin ve el-Cezire’den topladığı askerleri Abdullah b. Âmir’in emrine vererek onlara Kufe üzerine yürümelerini emretti. Kendisine karşı başlatılan saldırı hazırlığını öğrenen Hz. Hasan da ordusu ile birlikte bugünkü Bağdat’ın 30 kilometre doğusunda kalan Dicle Nehri kıyısındaki Medain şehrine doğru yola çıktı. Bu sırada, aradaki anlaşmazlığı barış yoluyla ortadan kaldırmak için karşılıklı mektuplar gönderildi. Ancak bu yazışmalar anlaşmazlığı daha da derinleştirdi.

      Hz. Hasan, Abdullah b. Âmir’in emrindeki orduyla çarpışmak için Medain’e hareket ettiği esnada, Muaviye de ordusuyla birlikte Musul’a hareket ederek orada konakladı. Hz. Hasan da on iki bin kişilik bir birliği Ubeydullah b. Abbas’ın emrine vererek Muaviye’ye karşı gönderdi. Bu arada, СКАЧАТЬ