Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri. Hasan Yılmaz
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri - Hasan Yılmaz страница 10

Название: Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri

Автор: Hasan Yılmaz

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-523-5

isbn:

СКАЧАТЬ Osman’ın sakinleştirdiği ortamı geren ise devlet kâtipliği görevine getirdiği, amcasının oğlu Mervan oldu. Mervan’ın, Hz. Osman’ın izni ile yaptığı konuşma isyancıları öfkelendirdi. Bunun üzerine kuşatmanın son on gününde Hz. Osman’ın evinden çıkmasına izin vermediler. Ona, halifeliği bırakmadığı takdirde öldürüleceğini söylediler. İsteklerini kabul ettirmek için, abluka altındaki evine su gönderilmesini de yasakladılar. İsyancıların taleplerini kabul etmeyen Hz. Osman, kendisini korumak isteyenleri tehlikeye atmamak için onlardan silah kullanmamalarını istedi. O sırada Hz. Osman’ın evini korumak için yedi yüz kişinin toplandığı ve Hz. Osman’ın izin vermesi durumunda isyancılara boyun eğdirebilecekleri rivayet edilmiştir.

      Hac mevsimi başladığında Hz. Osman’ın evini işgal eden isyancılar, hac mevsimi sona erdiğinde çok sayıda insanın Medine’ye geleceğini düşünerek bir an önce sonuç almak istediler. Onları acele etmeye sevk eden bir diğer neden ise Hz. Osman’ın yardım istediği valilerin gönderdiği askerlerin Medine’ye yaklaştığını haber almaları idi. Bu nedenle kuşatmanın son gününde sahabenin ileri gelenlerinin oğullarının koruduğu evin kapısını tutuşturdular. Havanın kararmasını fırsat bilen birkaç isyancı da bitişikteki evden içeri girerek 17 Haziran 656 tarihinde Kur’an okumakta olan Hz. Osman’ı öldürdü. Saldırganları durdurmak isteyen eşi Nâile binti Ferâfisa’nın parmakları kesildi. Ardından evini ve devletin hazinesini yağmalayan isyancılar, Hz. Osman’ın defnedilmesini de engellediler. Bu sebeple halifenin cenazesi, hanımı Nâile’nin gayretleriyle ancak akşam ile yatsı arasında, çok az kişi tarafından gizlice kaldırılabildi. Bir rivayete göre Hz. Osman’ın cenazesi üç gün sonra kaldırılabildi.

      Cenazeye Hz. Osman’ın iki hanımının yanında 17 kadar erkeğin katıldığı, naaşının Cennet-ül Baki’nin bitişiğindeki Haşşükevkeb denilen yere defnedildiği bildirilmektedir. Bu alan Muaviye zamanında Cennet-ül Baki Mezarlığı’na katılmıştır. Diğer yandan Şam, Kufe ve Basra’dan gönderilen askerlerin de Hz. Osman’ın ölüm haberini aldıktan sonra Medine’ye ulaşmadan geri döndükleri bildirilmiştir.

      Fetihlerin Durması İsyanı Ateşledi

      Esasında Hz. Osman’ın yönetimine yapılan itirazların hepsi birer bahanedir. İsyanın esas nedeni, devletin savaşlardan elde ettiği ganimet gelirlerinin azalmasıdır. Ganimet gelirlerinin azalması, Kufe, Basra ve Mısır’da yaşayan askerî sınıfın maaşlarının ödenmesinde sorun yarattı. Hızlı zenginleşmenin devamında gelen ekonomik buhran, hazine giderlerinin kısılmasına ve askerlerin maaşlarında kesintiye gidilmesine yol açtı. Şehitlik veya gazilik yerine ganimet için cephelere koşan askerler, gelirlerindeki azalmanın hesabını sormaya başladılar. Aynı dönemde valilerin yanı sıra sahabenin ileri gelenlerinden bazılarının büyük servetler edinmesi de kıskançlıkları körükledi. Bu gelişmeler İslam öncesi Arap kabilecilik asabiyesini tahrik etti. Fetihlerde büyük rol üstlenen Bekir, Abdülkays, Rebia, Ezd, Kinde, Temîm, Kudâa gibi Arap kabileleri, Medine’de yönetimi elinde tutan muhacirlere karşı hareket başlattılar. Hz. Osman’ın şehadeti ile sonuçlanan isyan, esasında Arap kabilelerinin Kureyş kabilesine bir isyanıdır. Abdullah b. Sebe gibi Müslümanlar arasında ihtilaf yaratmak isteyen kişiler de bu ortamı kendi lehlerine çevirmişlerdir.

      Hz. Osman, Hz. Muhammed’in kızı Ümmü Gülsüm’ün 630 yılında vefatından sonra altı evlilik daha yaptı. Bu evliliklerinden dokuz oğlu, yedi kızı oldu. Hz. Muhammed onun için, “Her peygamberin cennette bir arkadaşı vardır. Benim cennetteki arkadaşım da Osman’dır.” demiştir.

      Cennetle müjdelenen on sahabiden biri olan Hz. Osman, kibar ve alçak gönüllü bir kişiliğe sahip olmanın yanında malını mülkünü İslam toplumunun refahı ve savunması için sarf etmeyi görev bilen, cömert bir insandı.

      HZ. ALİ (656-661)

      600 yılında Mekke’de doğdu. Hz. Muhammed’in amcası Ebu Talib’in en küçük oğludur. Beş yaşından itibaren Hz. Muhammed ile birlikte büyümüştür. İslam dini vahyedildiğinde henüz on yaşında olmasına rağmen Hz. Muhammed’e ilk inananlardan biridir. Çocukluğunda puta tapmadığı için İslam’ın sonraki dönemlerinde “Kerremallahu Veçhe” duasıyla anılmıştır.

      Çocuk denecek yaşta Müslüman olması nedeniyle İslam’ın ilk yıllarında Mekke’deki diğer Müslümanlara uygulanan baskı ve şiddete maruz kalmamıştır. Hz. Muhammed’in Medine’ye hicret etmesi sırasında canını feda etmeyi göze alarak müşrikleri oyalamak ve onları gözetlemek maksadıyla Mekke’de kalmıştır. Hz. Muhammed Mekke’yi terk ederken, geceyi onun yatağında geçirerek onun, evde olduğu izlenimini uyandırmıştır. Hz. Muhammed hicreti tamamladıktan sonra, onun kendisine bıraktığı emanetleri sahiplerine iade edip, Hz. Muhammed’in kızı ve yeğeni Fatma ile annesi Fatma’yı da yanına alarak Mekke’den ayrılmış ve Kuba’da Hz. Muhammed’e yetişmiştir.

      Hz. Muhammed, Mekkeli muhacirlere ekonomik ve sosyal himaye sağlamak amacıyla Mekkeli ve Medineli Müslümanlar arasında kardeşlik tesis ederken, Hz. Ali’yi kendisine kardeş ilan etmiştir. 624 yılının son ayında Hz. Muhammed’in kızı Fatma ile evlenerek, Hz. Muhammed’in günümüze kadar ulaşan soyunun babası olmuştur. Hz. Ali’nin bu evlilikten Hasan ve Hüseyin ile Zeyneb ve Ümmü Gülsüm adlı çocukları olmuştur. Bir de adını Muhsin koyduğu ölü bir çocuğu doğmuştur. Hz. Ali, Hz. Fatma sağ iken başka kadınla evlilik yapmamıştır. Fatma’nın vefatından sonra yaptığı evliliklerinden çok sayıda çocuğu dünyaya gelmiştir.

      Hz. Ali, İslam tarihinin dönüm noktaları olan Bedir, Uhud, Hendek savaşlarına, Hayber Kalesi’nin fethine katılmış ve bu savaşlarda Hz. Muhammed’in sancaktarlığını yapmıştır. Müslümanların yenilgisi ile sonuçlanan Uhud Savaşı’nda ve Mekke’nin fethinden sonra Müslümanlarla Havazin müşrikleri arasında meydana gelen Huneyn Gazve’sinde çeşitli yerlerinden yaralar almıştır. Hayber Kalesi’nin fethinde büyük cengaverlik göstermiş ve Yahudilerin kaleden çıkartılmasında en büyük paya sahip olmuştur. Medine’nin 140 kilometre dışında bulunan ve Beni Sa’d Kabilesi’nin yaşadığı Fedek’ten Yahudilerin kovulması için 628 yılında yapılan seferde ve Hz. Muhammed’in vefatından sonra eski inançlarına dönerek bozgunculuk yapan Yemen halkına karşı düzenlenen seferlere komutanlık yaptı. Yemen’e yaptığı sefer sonrasında Beni Hemdân Kabilesi’nin Müslüman olmasını sağlamış, Tebük Seferi sırasında Hz. Muhammed’in vekili olarak Medine’de kalmıştır.

      Hudeybiye Antlaşması’nı Kaleme Aldı

      Hz. Muhammed’in vahiy kâtipliğini de yapan Hz. Ali, 628 yılının mart ayında Mekkeli müşrikler ile Medineli Müslümanlar arasında imzalanan Hudeybiye Antlaşması’nı yazmıştır.

      Çocuk yaşta Müslüman olması nedeniyle hiçbir zaman putlara tapınmayan Hz. Ali, insanların kalbinde simgesel bir yeri olan putların kırılmasında etkin bir rol üstlenmiştir. Arap coğrafyasının İslamlaşmasında büyük katkısı olan Hz. Ali, Evs, Hazrec ve Tay kabilelerinin taptıkları putları kırmakla kalmamış, Mekke’nin fethinden sonra da Kâbe’deki putları imha etme görevini üstlenmiştir. 631 yılında Hz. Muhammed’e vekâleten hac emiri olarak tayin edilen Hz. Ebu Bekir’e Mina’da yetişip o sırada inmiş bulunan Tevbe Suresi’nin ilk yedi ayetini okumuştur. Gönderilen ayetlerde müşriklerle Müslümanların 631 yılından sonra hacda bir arada bulunamayacağı ve hiç kimsenin Kâbe’yi çıplak tavaf edemeyeceği bildirilmiştir.

СКАЧАТЬ