Hz. Muhammed, Halifelik, Dört Halife ve Hz. Hasan. Hasan Yılmaz
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Hz. Muhammed, Halifelik, Dört Halife ve Hz. Hasan - Hasan Yılmaz страница 6

Название: Hz. Muhammed, Halifelik, Dört Halife ve Hz. Hasan

Автор: Hasan Yılmaz

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-997-4

isbn:

СКАЧАТЬ yeni bir çekim merkezi yaratmıştı. Medine artık kendini koruyabilecek bir örgütlenmeye doğru gidiyordu. Hz. Muhammed, hicretten yedi ay sonra hazırladığı müfreze ile Mekke kervanlarına gözdağı verdi. Bu gözdağını daha sonra takip ve gözetleme şeklinde yapılan diğer sekiz harekât izledi. Bu harekâtlarla birlikte Medine ile Mekke arasında savaş hükümlerinin yürürlükte olduğu bir dönem başladı ve bu durum Hudeybiye Antlaşması’na kadar devam etti.

      Mekke’nin can damarı ticaret kervanları idi. Ticaret yapamayan bir Mekke, bütün zenginliğini yitirirdi. Mekke’nin can damarına ilk darbe, hicretten on yedi ay sonra Batn-ı Nahle’de vuruldu. Yemen’den dönen Kureyş kervanına yapılan baskın ile Kureyşli müşriklere gözdağı verildi. Bunu, Ebu Süfyan’ın idaresinde Suriye’den dönen bir başka ticaret kervanına Bedir’de düzenlenmek istenen baskın takip etti. Ancak Ebu Süfyan, baskın teşebbüsünü fark edince Mekke’den yardım istedi. Ebu Süfyan, Bedir mevkisinin uzağından geçerek kervanını baskından kurtarırken, Mekkeliler, Ebu Cehil kumandasında oluşturdukları bin kişilik kuvvetle Bedir’de ticaret kervanına baskın yapmak için bekleyen Müslümanların üzerine yürüdüler. 13 Mart 624 Cuma sabahı üç yüz beş kişilik Müslüman kuvvetiyle müşrik ordusu arasında geçen savaşta Ebu Cehil dahil yetmiş kişi öldürüldü, yetmiş kişi esir alındı. Müslümanlar ise on dört şehit verdi. Bedir Savaşı, Müslümanların moralini yükseltirken, itibarlarını da arttırdı. Hz. Muhammed, zalime karşı zafer kazanmış bir komutan olarak yeni dini anlatmaya başladı.

      Bedir Savaşı öncesinde Yahudilerin ikili davranışları sabırla önlenmeye çalışılırken, Bedir Savaşı sonrasında kesin önlem alma yoluna gidildi. Buna neden olan olay ise Beni Kaynuka çarşısına giden Müslüman bir kadının tacize uğraması oldu. Tacize uğrayan kadına yardım için gelen sahabinin tacizci Yahudi’yi öldürmesi ve kendisinin de şehit edilmesi üzerine Medine’deki barış hükümleri terk edilmiş oldu. Hz. Muhammed, Bedir zaferinden bir ay sonra Beni Kaynuka’nın üzerine yürüdü ve onları İslam’a davet etti. Onlar daveti reddedip kalelerine çekildiler. Bunun üzerine Hz. Muhammed kaleyi ablukaya aldı ve Müslüman olmayı kabul etmeyen Yahudilerin üç gün içinde Medine’yi terk etmelerini istedi.

      Bedir Yenilgisi Mekkelileri Öfkelendirdi

      Bedir’de uğradıkları kayıpları hazmedemeyen Mekkeliler, yeni bir savaş için hemen hazırlığa giriştiler. İntikam duygularını kamçılayan önemli bir neden de Müslümanların Suriye-Mısır ticaret yolunu kesmeleri ve kervanlarına baskın düzenlemeleri idi. Bu sebeple, Bedir’de topladıkları askerin üç katını donatarak 625 yılında yeniden Medine’nin üzerine yürüdüler.

      Hz. Muhammed, bin kişilik bir ordu ile onları Uhud mevkisinde beklemeye başladı. Fakat Mekke ordusu gelmeden Abdullah b. Ubey’e bağlı üç yüz kişilik münafık grup ordudan ayrıldı. Abdullah b. Ubey, Medine’nin başkanı olma hayalini kuran bir kişi idi. Hz. Muhammed’in Medine’ye gelişiyle bu hayali suya düşmüş, o da yaptığı bozgunculukla hayatı boyunca peygambere zarar vermeye çalışmıştı.

      23 Mart 625’te Müslümanlar ve müşrikler bir kez daha karşı karşıya geldiler. Müslümanlar başlangıçta Kureyşlileri çekilmeye mecbur ettiyse de Resulullah’ın stratejik önem taşıyan bir tepeye yerleştirdiği okçuların talimata uymayarak burayı terk etmeleri üzerine Halit b. Velid komutasındaki müşrikler arkadan saldırıp savaşın seyrini değiştirdiler. Başta Hz. Peygamber’in amcası Hamza olmak üzere yetmiş Müslüman Uhud’da şehit oldu. Müslümanları büyük korkuya sevk eden bu savaşta Hz. Muhammed de yaralandı. Dişi kırılan ve vücuduna yara alan Hz. Muhammed’in öldüğü haberleri Müslümanların savaşma azmine darbe indirdi. Müslümanlar, aldıkları büyük darbe ile Uhud Dağı’nın eteklerine çekilirken, müşrikler de Ebu Süfyan’ın etrafında toplandılar, böylece iki ordu birbirinden ayrılarak savaşı sona erdirdi.

      Savaşta beklemedikleri bir yenilgi alan Müslümanlar, müşriklerin Medine’ye de saldıracakları haberini alınca yeniden toparlanarak beş yüz kişilik bir kuvvetle Medine’ye birkaç kilometre mesafedeki Hamraülesed mevkisine giderek beklemeye başladılar. Müslümanların kendilerini beklediğini öğrenen müşrikler, Medine’ye gitmekten vazgeçip Mekke’ye geri döndüler.

      Tebliğciler Şehit Edildi

      Müslümanlar, Uhud Savaşı’ndan moralsiz bir şekilde ayrılsalar da Arabistan Yarımadası’nda güçlerini arttıran olaylar devam etti. Birkaç ay sonra Adal ve Kâre kabilelerinden bir heyet Medine’ye gelerek Resulullah’tan kendilerine İslamiyeti öğretecek sahabiler göndermesini istedi. Aslında bu bir tuzaktı. Nitekim Temmuz 625’te Hz. Muhammed’in gönderdiği on kişilik tebliğ heyeti Recî Suyu yanında konaklarken Lihyânoğulları’ndan yüz kişilik bir grup Müslümanlara baskın düzenledi. Baskında tebliğcilerden sekizi şehit edildi. İkisi de köle olarak Kureyş’e satıldı. Mekkeli müşrikler bir müddet sonra bu iki sahabiyi de şehit ettiler.

      Aynı tarihte Amir b. Sa’saa Kabilesi’nin reisi Ebu Bera Amir b. Malik de kabilesine İslam inancını anlatması için tebliğciler istedi. Hz. Muhammed, bu sefer tebliğcilerin can güvenliği teminatını aldıktan sonra Suffe ehlinden bir grubu Münzir b. Amr el-Hazrecî başkanlığında yolladı. Heyet, Medine-Mekke yolu üzerinde Amir b. Malik’in öldüğünü haber aldı ve orada bir süre bekledi. O esnada çevredeki kabilelerden oluşan bir grup, üç kişi hariç bütün heyet mensuplarını öldürdü.

      Müslümanların yetişmiş insanlarına karşı girişilen bu katliamlar Hz. Muhammed’de büyük bir keder yarattı. Hatta daha önce kendisini Taif’te taşlayanlara etmediği bedduayı bu olaya sebep olanlara ettiği söylenir.

      Medine Yahudilerinden Nadiroğulları da aynı dönemde kışkırtıcı hareketlerde bulunuyorlardı. Uhud Savaşı öncesinde başladıkları tahriklerini savaş sonrasında daha da arttırmışlardı. Hz. Muhammed, Medine’ye geldiğinde, yaptıkları anlaşmaya uymalarını istese de olumlu bir sonuç alamadı. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir, Ömer ve Ali ile beraber onların yerleşim merkezine gitti. Nadiroğulları kendilerini iyi karşılamakla birlikte oturdukları yerin üstünden taş yuvarlamak suretiyle onları öldürmeye teşebbüs ettiler. Durumu fark eden Hz. Peygamber şehre döndü ve onlardan on gün içinde şehri terk etmelerini istedi. Nadiroğulları göç hazırlıklarına başlamışken Abdullah b. Ubey onlara yardımcı olacağını söyleyerek gitmelerini önledi. Resulullah da onları ablukaya alıp Ağustos 625’te anlaşmaya davet etti. Bir süre direnen Yahudiler on beş gün süren ablukanın ardından Medine’den ayrıldılar.

      Yanlış Anlamadan Doğan Şüphe Üzerine Ayet Gönderildi

      Nadiroğulları’ndan başka Müslümanlara karşı düşmanca tavır takınan kabilelerden biri de Mustalikoğulları idi. Kabilenin reisi Haris b. Ebu Dırar, Medine’ye saldırmak amacıyla asker toplamaya başlamıştı. Kendisine karşı yürütülen hazırlığı haber alan Hz. Muhammed, Şubat 627’de yedi yüz kişilik bir kuvvetle Mustalikoğulları üzerine yürüdü. Güç oyunu bozar misali, Hz. Muhammed’in üzerlerine sefer düzenlemesi, Mustalikoğulları’nın yanında savaşa hazırlanan kabileleri dağıttı. Yalnız kalan Müstalikoğulları, girdikleri savaşta yenildiler. Çarpışmanın sonunda Müslümanlar birçok esir ve ganimet ele geçirdiler. Hz. Muhammed, esirleri ve ganimetleri sefere katılanlar arasında paylaştırdı. Bu sırada Haris b. Ebu Dırar’ın kızı Cüveyriye Müslümanlığı kabul ettiğini söyledi. Bunun üzerine Hz. Muhammed, kendisini azat edip onunla evlendi. Bunu gören Müslümanlar ellerindeki esirleri serbest bırakınca Mustalikoğulları İslam СКАЧАТЬ