Tarihin Kuyumcusu - Cüceler Nasıl Dev Olur, Devler Nasıl Cüce?. Mikâil Bayram
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Tarihin Kuyumcusu - Cüceler Nasıl Dev Olur, Devler Nasıl Cüce? - Mikâil Bayram страница 26

Название: Tarihin Kuyumcusu - Cüceler Nasıl Dev Olur, Devler Nasıl Cüce?

Автор: Mikâil Bayram

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-894-6

isbn:

СКАЧАТЬ olduğunu öğrendik ve derneğe getirdik. O sırada Osman Yüksel Serdengeçti de Ankara’daymış. Osman Yüksel Serdengeçti’ye de haber vermişler. O, birkaç arkadaşıyla birlikte Büyük Doğuya geldi. Üstatla Osman Yüksel Serdengeçti masanın başında yan yana oturuyorlar. Üstat daha sohbete başlamadan önce soyadı Mete olan ve Türkçü eğilimi olan bir arkadaş üstada bir soru sordu. “Üstat vahdetivücutçuluk nedir?” dedi. Üstat o anda cevap vermedi fakat konuşmasına başlayacağı zaman buradan işe başladı. Vahdet-i vücutçuluğun ne olduğunu anlatmaya başladı. Yani birincisi Muhyiddin İbnü’l Arabî’nin temsil ettiği felsefi düşünceler, ikincisi de İmam Rabbani’nin temsil ettiği fikrî hareket. Bu iki fikir hareketi ile ilgili üstat bir açıklama yaptı. Üstat konuştuğu zaman çıt çıkmazdı, soru sormazdık. Üstadı put gibi hareketsiz dinlerdik. Fakat bir genç birdenbire üstada itiraz etti. “Bu anlattığın şeyler Muhyiddin İbnü’l Arabî ile İmam Rubbani’nin safsatalarıdır. Sen bunları ne diye din olarak bu gençlere öğretiyorsun. Bunun dinle ne alakası var?” dedi. Necip Fazıl dellendi. Tabii biz de Büyük Doğucular olarak o arkadaşa kızıyoruz, bu adam da nereden geldi, bu adam kimdir? Hiç de tanımıyoruz. Bu adam kimdir? Onu susturma gayretlerimiz de oldu, fakat adam susmuyor. Üstat ona cevap verirken “Sen kim oluyorsun da bana itiraz ediyorsun, bir insanı tenkit edebilmek için en az onun kadar bilgili olmak lazım, ondan daha fazla bilgili olmak lazım. Herkes biliyor ki dünyanın en bilgili adamı benim. Sen ne hakla bana itiraz ediyorsun?” O genç de susmadı “Öyle bir kaide yoktur.” dedi, herkes herkesi tenkit edebilir, misaller verdi. “Hz. Ömer hutbe okurken cahil bir Arabi çıktı Hz. Ömer’e karşı ‘Sen doğru düzgün olmazsan seni kılıcımızla düzeltiriz.’ dedi. O adam Hz. Ömer’den daha mı bilgiliydi?

      Ondan sonra Hudeybiye muharebesinde Hz. Ömer, Hz. Peygamber’e dedi ‘Buna sen niye imza koydun.’ filan diye. Hz. Peygamber’e çıkıştı. Hz. Ömer Hz. Peygamber’den daha mı bilgiliydi?” dedi. Bu misalleri hemen pratik olarak ortaya koydu.

      Kimliğini söylemiyor muydu bu arada?

      Söylemedi yok.

      Ben filanım demedi mi?

      Demedi fakat o soruları sorunca Osman Yüksel Serdengeçti baktı bu hamur fazla su götürecek, üstadın kolundan tuttu “Üstat burada keselim.” deyip üstadı frenledi. Tabii soğuk bir hava esti salonda. Hemen millet dağılmaya başladı. O genç de ön tarafta sütunun arkasından döndü çekti gitti. Ondan sonra herkes birbirine sormaya başladı bu kimdi? Orada Nuri Pakdil vardı. Meğer Nuri Pakdil onu tanıyormuş, dedi bu Ercüment’tir. Hukuk fakültesinde talebedir filan.

      İlk defa böyle bir şeyle karşılaştık. Böyle bir adamla, aydın fikirli bir adamla karşılaştık. Onun adını unutmadım.

      Sonra ben, birkaç arkadaş daha Ercüment’i takip ettik, bu adam kimdir filan diye. Sonra öğrendik ki Ercüment Bey’in evinde bazı arkadaşlar toplanacaklar. Ondan sonra o arkadaşlarla birlikte Cebeci’de demiryolunun kenarında bir evi vardı, Ercüment Bey’i evinde dinledik. Ha dedik bu adam doğru adamdır diye.

      Üstadı dinlemeye gelen 50-60 kişi arasından ismini hatırladıklarınız var mı?

      Mesela Selami Çekmegil, Bayram Çerekci… Şimdi Mut’ta avukat. Bayram Çerekçi bizim Büyük Doğu’nun müdavimlerindendi. Mehmet Tekmen Ilgın İmam Hatip’te müdürdü. Böyle çok sayıda arkadaş vardı. Tabii şimdi onların hepsinin adlarını hatırlayamam.

      Sivas Kampını Kim Kurdu?

      Büyük Doğuyla alakalı değil ama Selami ismi geçtiği için soracağım, bir de 1960 sonrası Selami Bey’in babası da Sivas kampına alınanlardan biri olan Sait Çekmegil. Yaz kampları var. İzzeddin Doğan’ın babası var. Sait Çekmegil’le, Sivas kampıyla ilgili aklınızda kalan ne var?

      Üstat Necip Fazıl’ın geldiği Büyük Doğudaki toplantılardan birine Selami Çekmegil’in babası Sait Çekmegil de gelmiş. Üstat sohbete Sait Çekmegil’i tanıtarak başladı. Sait Çekmegil’i şöyle tanıttı: “Malatya’da hapisteyken beni hapiste besleyen, beni himaye eden tek insan, o koca Malatya’da bir tek insan işte Sait Çekmegil.” Meğer Sait Çekmegil ona harçlık veriyor, bakım yapıyor, ona yemek, gıdalar götürüyormuş.

      Sait Çekmegil’i ilk defa orada tanıdım. Sait Çekmegil’i tanıdıktan sonra, bir sene okullar açılacağı zaman Van’dan yola çıktım, mahsus Malatya’ya geldim. Malatya’ya gelmekten maksadım da Sait Çekmegil’i ziyaret etmekti. Malatya’da terzi dükkânı vardı. Terzi dükkânına geldim. Sait Çekmegil de o gün Ankara’ya gitmiş, yani Malatya’da değildi. Velhasıl görüşemedik. Ama daha sonraki yıllarda Sait abiyle birçok görüşmelerim oldu. Hem Malatya’ya gittiğim zaman görüşürdüm hem de oğlu Ankara’da olduğu için zaman zaman oğlunun yanına geldiğinde görüşürdük.

      Bu 60 darbesinden sonra biliyorsunuz Doğu’da birtakım şeyhler, ağalar Sivas kampına alındılar ve Sivas kampında bunlar kurşuna dizileceklerdi.

      Suçları ne hocam? Yargılama olmuş mu?

      Suçları şeyh olmak. Yargılama yok.

      Potansiyel tehlike. Yılanın başını küçükken ezelim.

      Tabii orada olanların çoğunu tanıyorum. Bizim Van’dan Kınyas Kartal, Batman’dan Şeyh Alaaddin, Sait Çekmegil, Mehmet Kırkıncı oradaydı. Bunlar kurşuna dizileceklermiş hatta tanklar da gelmiş. Tanklarla orası bertaraf edilecekmiş. Onlardan bir tanesi Molla Halit’ti. Kampa 350 kişi filan topluyorlar. İçlerinden 57’sini kurşuna dizecekmiş.

      O kampla ilgili Molla Halit şunu anlattı: Birçok arkadaşımız kurşuna dizeceklerini duyunca zikir çekmeye, ibadet yapmaya, namaz kılmaya başladılar. Hiç olmazsa iman üzerine gidelim diye birtakım faaliyetlerin içerisine girdiler. Fakat ömründe hiç namaz kılmamış bir adam olan Kınyas Kartal da secdeden başını kaldırmıyordu.

      O sırada Cemal Gürsel duruma müdahale etmiş. “Biz bir 33’ler katliamı yaptık, hesabını Batı’ya veremedik. Bunun hesabını Batı’ya vermemiz hiç mümkün değildir, dolayısıyla Batı’nın baskısından kurtulmak için bu cezalandırmadan vazgeçmeliyiz.” diyor ve bunda ısrar ediyor. Dolayısıyla bu katliam projesi uygulanamadı. Sonra o katliamla ilgili bazıları hatıratlarını da yazdılar.

      Nevzat Çiçek “Sivas Kampı” diye 300-400 sayfalık bir kitap hazırlamış, oradaki yaşam biçimini anlatıyor. Diyor orada birtakım adamları toplamışlardı, onlar ya şeyhti ya da aşiretleri vardı. İçimizden bazıları vardı ne şeyhti ne aşireti vardı. O da Said Çekmegil diyor. Adamın ne aşireti vardı ne şeyhti.

      MİT Necip Fazıl’ı Takip Ediyor muydu?

      O sırada Site yurdunda kalıyordunuz değil mi? Yurt Kurtuluş’ta mıydı?

      Evet, Kurtuluş’taydı, 3 senem orada geçti. Bu arada unutmadan Üstat Necip Fazıl ile çok ilginç bir hatıram daha var, hemen ekleyeyim. Bir gün üstadın Ankara’da olduğunu öğrendik. Türk Ocağı’nda Mehmet Akif İnan’ın yanında olduğunu söylediler. Mehmet Akif İnan da o sıralarda Türk Ocağı başkanı idi. Koşa koşa Türk Ocağına gittik.

      O zaman Türk Ocağı hastanenin yanındaydı değil mi? Binası Cumhuriyet dönemi СКАЧАТЬ