Ölü Canlar. Николай Гоголь
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ölü Canlar - Николай Гоголь страница 7

Название: Ölü Canlar

Автор: Николай Гоголь

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6862-73-9

isbn:

СКАЧАТЬ style="font-size:15px;">      Manilov, uşağın bağladığı mendili çenesinden çıkarmaya çalışan büyük çocuğa dönerek:

      “Femistoklius!” dedi.

      Çiçikov, kısmen Yunanca olan ve Manilov’un nedendir bilinmez, sonuna “lius” harflerini koyduğu bu ismi duyunca kaşlarını hafifçe yukarı kaldırdı ama o sırada yüzünü ifadesiz tutmaya çalıştı.

      “Femistoklius, söyle bakalım, Fransa’nın en güzel şehri hangisidir?”

      Bu sırada öğretmen bütün dikkatini Femistoklius’a yöneltti, çocuğun gözlerini oymak istiyor gibi görünüyordu ama Femistoklius nihayet “Paris.” dediğinde tamamen rahatladı ve başını salladı.

      “Peki, bizim en güzel şehrimiz hangisidir?” diye bir kez daha sordu Manilov.

      Öğretmen tekrar dikkat kesildi.

      “Petersburg.” diye cevap verdi Femistoklius.

      “Başka?”

      “Moskova.” diye yanıtladı.

      “Akıllı yavrum benim!” dedi Çiçikov. “Peki, söyle bakalım…” diye devam etti şaşkınlık dolu bir bakışla Manilova’ya bakarak: “Bu yaşta ne kadar da bilgili! Bu çocuğun çok iyi yerlere geleceğini söylemem gerek!”

      “Ah, siz daha tanımıyorsunuz onu. Olağanüstü keskin bir zekâsı vardır. Küçük olan Alkid ise o kadar da hızlı düşünemez ama şimdi küçük bir böcek ya da herhangi bir haşere gördü mü birden dikkat kesilir ve peşlerinden koşuşturmaya başlar. Onu diplomat yapacağım.”

      Sonra tekrar büyük oğluna dönerek:

      “Femistoklius, elçi olmak ister misin?” diye lafına devam etti.

      Femistoklius bir yandan ağzındaki ekmeği çiğneyip bir yandan da başını sağa sola sallarken:

      “İsterim.” diye cevap verdi.

      Bu sırada daha geride duran uşak, geleceğin elçisinin burnunu sildi ve çok da iyi yaptı yoksa bizim elçinin sümük damlaları çorbasına karışıp gidecekti. Masada huzurlu bir hayatın zevkinden konu açıldı, ev sahibesinin şehir tiyatroları ve oyuncularıyla alakalı düşünceleri yarıda kesildi. Öğretmen konuşanları oldukça dikkatli bir şekilde izliyor, güleceklerini anladığı anda ağzını açıp gülmeye gayret ediyordu. Öğretmen büyük ihtimalle kıymet bilen bir insandı ve iyi davranışlarından ötürü ev sahibine borcunu böyle ödemek istiyordu. Ne var ki bir keresinde yüzü pek sert bir hâl aldı ve karşısındaki çocuklara bakarak masaya sertçe vurdu. Tam da yerinde bir davranıştı çünkü Femistoklius, Alkid’in kulağını ısırıyordu. Alkid ise gözleri kapalı, ağzı açık bir şekilde en perişan hâliyle katıla katıla ağlamaya hazırdı ki ağlamasının onu yemekten kolayca mahrum bırakabileceğini hissedip ağzını önceki şekline getirdi ve gözlerinde yaşlarla, iki yanağını da yağ içinde bırakan koyun kemiğini kemirmeye başladı. Ev sahibesi sık sık Çiçikov’a: “Hiçbir şey yemiyorsunuz, neredeyse tek lokma almadınız.” diyordu. Buna karşılık Çiçikov her seferinde: “Çok teşekkürler ancak doydum, hoş bir sohbet herhangi bir yemekten çok daha güzeldir.” diye cevap veriyordu.

      Artık masadan kalkmışlardı. Manilov pek bir hoşnuttu, misafirinin sırtına elini koymuş, böylelikle onu misafir odasına götürmeye hazırlanıyordu ki Çiçikov birden oldukça ciddi bir tavırla, onunla çok önemli bir konuyu konuşmak istediğini söyledi.

      “Öyleyse izninizle çalışma odama geçelim.” dedi Manilov ve onu, mavileşmiş ormana açılan pencerelerle donatılmış küçük odasına götürdü. “İşte benim köşem.”

      Çiçikov etrafa göz gezdirerek:

      “Hoş bir oda.” dedi.

      Oda gerçekten de çok hoştu. Duvarlar grimsi mavi bir boyayla boyanmıştı; dört sandalye, bir koltuk ve üzerinde daha önce de bahsettiğimiz üzere sayfasına işaret konmuş kitapların, karalanmış birkaç kâğıdın ve en çok da tütünün olduğu masa vardı. Tütün her tarafa yayılmıştı. Kâğıt paketlerin, tütün kutusunun içinde olduğu gibi masanın üstüne de dökülen bir yığın tütün vardı. Her iki pencerenin önü de oldukça düzgün bir şekilde ve özenle dökülmüş pipo külüyle doluydu. Ev sahibinin zamanını böyle geçirdiği belliydi.

      “Buyurun, şu koltuklara oturun.” dedi Manilov. “Daha rahat edersiniz.”

      “İzin verirseniz sandalyeye oturayım.”

      Manilov tebessümle:

      “İzninizle ısrar edeceğim. Bu koltuğumu, misafirlere tahsis ettim. İsteseniz de istemeseniz de oraya oturmanız gerek.”

      Çiçikov oturdu.

      “Size pipo ikram edeyim.”

      Çiçikov güler yüzle, hüzünlüymüş gibi görünerek:

      “Hayır, içmiyorum.” diye cevapladı.

      Manilov aynı güler yüzlülük ve hüzünle:

      “Neden?” dedi.

      “Alışkın değilim, korkuyorum. Hasta ediyor derler.”

      “İzin verirseniz bunun bir ön yargıdan ibaret olduğunu söylemeliyim. Hatta pipo içmenin enfiye çekmekten daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Bizim askerdeki alayda çok iyi, oldukça tahsilli bir teğmen vardı. Masa başında hatta müsaadenizle söylüyorum özel yerlerde bile piposunu ağzından hiç düşürmezdi. İşte o, kırk yaşını geçmesine rağmen Tanrı’ya şükür şimdiye kadar daha sağlıklı olamazdı.”

      Çiçikov, doğada engin akıllar için bile açıklanamaz, bunun gibi birçok şeyin gerçekten de var olduğunu söyledi.

      Çiçikov garip ya da neredeyse garip bir ses tonuyla:

      “Ama önce şunu sormama izin verin…” dedi ve ardından nedendir bilinmez arkasına bakıp durdu. Manilov da aynı şekilde bakıyordu. “Sayım kâğıdını9 ne kadar zaman önce gönderdiniz?”

      “Uzun süre geçti. Doğrusunu söylemek gerekirse hatırlamıyorum.”

      “O zamandan bu yana kaç köylünüz öldü?”

      “Bilmemin imkânı yok. Bunu sanıyorum kâhyaya sormak gerek. Hey, buraya bak! Kâhyayı çağır, bugün burada olması lazım.”

      Kâhya geldi. Henüz kırk yaşına varmamış, yüzü tıraşlı, üzerinde redingotu olan, yüzündeki tombulluğa bakılırsa çok huzurlu bir yaşam sürüyor gibi görünen bir adamdı. Derisinin sarımsı rengi ve küçük gözleri kuş tüyünden yatağın ne demek olduğunu çok iyi bildiğini gösteriyordu. Onu görür görmez efendisinin diğer bütün kâhyaları gibi yaşadığı anlaşılıyordu. Önceleri yalnızca evdeki okuma yazma öğrenme çağında olan bir çocuktu, sonra efendinin gözdesi olan oda hizmetçisi Agaşka’yla evlenmiş, kendisi önce hizmetçi sonra da СКАЧАТЬ



<p>9</p>

Nüfus sayımı sırasında oluşturulan serf listesi. (ç.n.)