Ben-Hur. Lew Wallace
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ben-Hur - Lew Wallace страница 27

Название: Ben-Hur

Автор: Lew Wallace

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-953-0

isbn:

СКАЧАТЬ iri gözlerini arkadaşına dikti, bakışları ciddi ve düşünceliydi, Romalıyla göz göze geldi ve konuşurken de bakmaya devam etti: “Evet, beş yıl. Ayrılışımızı hatırlıyorum, sen Roma’ya gittin. Gidişini izlerken ağlamıştım, çünkü seni seviyordum. Yıllar su gibi akıp geçti, başarılı ve prenslere yaraşır bir şekilde bana geri döndün. Şaka değil, ama ben senin eski Messala olarak dönmeni isterdim.”

      Hicivcinin burun delikleri kıpırdadı ve daha da ağır konuşmaya başladı. “Yo, yo bir Ganymede değil, bir kâhin, Yahuda’m. Forum’daki güzel söz sanatı hocamdan birkaç ders alman iyi olur, eğer teklifimi kabul edecek kadar akıllıysan ona iletilmek üzere bir mektup veririm sana, gizem sanatı üzerine biraz uygulamadan sonra Delphi30 seni Apollon olarak kabul eder. Muhteşem sesini duyunca Pythia31 başında tacıyla sana gelir. Cidden, dostum, gittiğim zamanki Messala değil miyim? Bir keresinde dünyanın en büyük mantıkçısını dinlemiştim. Tartışma üzerine konuşuyordu. Bir deyişini hatırlıyorum: ‘Cevap vermeden önce düşmanını anla.’ Ben de seni iyice bir anlayayım.”

      Delikanlı kendisine yöneltilen alaycı bakışlar altında kızardı, ama ciddiyetle cevap verdi: “Fırsatlarını iyi değerlendirdiğini görüyorum, öğretmenlerinden de çok bilgi ve zarafet edinmişsin, bir üstat kadar rahat, ama iğneleyici konuşuyorsun. Benim Messala’m gittiğinde zehirli bir doğası yoktu, arkadaşının duygularını dünyada incitmezdi.”

      Romalı iltifat almış gibi gülümsedi ve soylu başını hafifçe yukarı kaldırdı.

      “Ah benim onurlu Yahuda’m, ne Dodona’dayız ne de Pytho’da. Kehaneti bırak da dürüst ol. Seni ne zaman kırdım?”

      Diğeri derin bir nefes alıp belindeki kordonu çekiştirerek, “Geçen beş yıl içinde ben de bir şeyler öğrendim. Hillel senin dinlediğin mantıkçının dengi olmayabilir; Simeon ve Şammay da hiç kuşkusuz Forum’daki öğretmeninden daha aşağıdır. Onların öğretileri yasak yollara sapmaz; onların ayaklarının dibinde oturanlar Tanrı, kanunlar ve İsrail bilgisiyle zenginleşmiş olarak kalkarlar. Bunun sonucunda da onlara ait olan her şeye karşı sevgi ve saygı duyarlar. Büyük Okula devam etmem ve orada duyduklarım bana Yahuda’nın artık eskisi gibi olmadığını öğretti. Bağımsız krallıkla küçük Yahuda vilayeti arasındaki farkı biliyorum. Ülkemin alçalmasına üzülmemem için bir Samiriyeliden daha adi ve kötü olmam gerekirdi. Soylu Hannas yaşadığı sürece İsmail kanuni olarak başpapaz değildir, ama bir Yahudi ve inanıp tapındığımız Tanrı’ya binlerce yıl gereğince hizmet eden sadakatlilerden biridir. Onun…”

      Messala iğneleyici bir kahkahayla lafını kesti.

      “Seni şimdi anlıyorum. İsmail’in bir gaspçı olduğunu söylüyorsun, İsmail yerine bir Idumaen’e inanmak bir engerek gibi sokmak demektir. Semele’nin sarhoş oğlu için Yahudi olmak da nedir! Bütün insanlar ve nesneler, hatta gökyüzü ve yeryüzü bile değişir de bir Yahudi asla. Onun için gerileme de yoktur, ilerleme de. Daha başlangıçta ataları neyse o da odur. Şu kumda sana bir daire çiziyorum! Şimdi söyle bakalım, bir Yahudi’nin yaşamı bundan başka nedir? İbrahim burada, İshak ve Yakup şurada, Tanrı da ortalarında. Yok canım bu çok büyük oldu. Tekrar çiziyorum.” Durdu, başparmağını yere koydu, diğer parmaklarını da etrafında çevirdi. “Bak, başparmağımın olduğu yer tapınak, diğer parmakların çizgileri de Yahuda. Bu küçük boşluğun dışında değerli hiçbir şey yok! Sanat! Onun yaratıcısı olan Herod lanetleniyor. Resim, heykel, bunlara bakmak bile günah. Şiir ise sunaklarınıza sıkı sıkıya bağlı. Sinagog dışında hanginiz güzel konuşmaya kalkışıyor? Savaşta bile altı gün yenip yedinci gün hepsini kaybediyorsunuz. İşte sizin yaşamınız ve sınırlarınız bu kadar. Sizinle dalga geçmeme kim itiraz edecek? Böyle insanların tapınmasıyla yetinen Tanrı’nız, dünyayı silahlarımızla kuşatmak için bize kartallarını gönderen Jüpiter’imiz karşısında nedir ki? Hillel, Simeon, Şammay, Abtalion, bilinebilecek her şeyin bilinmeye değer olduğunu öğreten ustaların karşısında nedir ki?”

      Yüzü daha da kızaran Yahuda ayağa kalktı.

      “Yo, yo, otur yerine Yahuda’m, otur.” diye bağırdı Messala, elini uzatarak.

      “Benimle alay ediyorsun.”

      “Dinle bak.” Romalı alaycı bir şekilde güldü. “Jüpiter ve onun Romalı ve Latin bütün ailesi âdetleri olduğu üzere bana gelip ciddi konuşmaya bir son verecekler. Atalarının eski evinden çıkıp beni karşılamak ve sevgi dolu çocukluğumuzu canlandırmak için yanıma gelme nezaketini takdir ediyorum. ‘Git.’ demişti öğretmenim son dersinde. ‘Git ve hayatlarınızı yüceltmek için Mars’ın saltanat sürdüğünü, Eros’un da gözlerine kavuştuğunu unutma.’ Sevginin hiçbir şey, savaşınsa her şey olduğunu kastediyordu. Roma’da böyledir. Evlilik boşanmanın ilk adımıdır. Erdem bir tüccarın mücevheridir. Kleopatra ölürken yeteneklerini miras bırakmıştı, şimdi her bir Romalının evinde onun bir halefi vardır. Dünya aynı yolda ilerliyor. Bizim geleceğimize gelince, aşağıda Eros, yukarıda Mars! Ben asker olacağım ve sen Yahuda’m, sana acıyorum, sen ne olacaksın?”

      Yahuda havuza doğru yaklaştı, Messala’nın konuşması daha da ağırlaştı.

      “Evet, sana acıyorum, benim iyi Yahuda’m. Okuldan sinagoga, oradan da tapınağa, sonra da Sandhedrim’de bir sandalye. Hiç fırsat sunmayan bir yaşam, tanrılar yardımcın olsun! Ya ben…”

      Yahuda ona bakıp mağrur yüzünü alevlendiren gurur parıltısını gördü.

      “Ya ben, ah dünya tamamen fethedilmedi. Denizde görülmedik adalar var. Kuzeyde henüz ziyaret edilmemiş milletler var. İskender’in Uzak Doğu’ya seferini tamamlamanın zaferi birilerini bekliyor. Bir Romalının önünde uzanan fırsatları görüyor musun?”

      Kısa bir an sonra ağır ağır konuşmasına kaldığı yerden devam etti.

      “Afrika’ya bir sefer, bir başkası Seythianlar üzerine, sonra da bir lejyon! Çoğu iş hayatı burada biter, ama benimki değil. Ben bir vilayet için lejyonumdan vazgeçeceğim. Roma’daki paralı yaşamı bir düşünsene, para, şarap, kadınlar, ziyafetler, entrikalar, bütün yıl boyunca oyunlar. Böyle dönüp duran bir yaşam benim olabilir. Ah benim Yahuda’m, burası Suriye! Yahudiye zengin; Antakya tanrıların başkenti. Cyrenius’un32 yerine geçeceğim, sen de kaderimi benimle paylaşacaksın.”

      Roma’nın uğrak yerlerine akın edip soylu gençliğe öğretmenlik yapma işini tekellerine alan sofistler ve hatipler Messala’nın bu sözlerini doğrulayabilirlerdi, ama genç Yahudi için bu sözler yeniydi ve alışkın olduğu ağırbaşlı konuşma ve sohbet tarzına hiç benzemiyordu. Üstelik o yasaları, üslupları ve düşünce tarzları hicvi ve alayı yasaklayan bir soydan geliyordu. Tabii doğal olarak arkadaşını, kâh öfkeli kâh nasıl anlayacağı belirsiz, değişken duygular içinde dinliyordu. Üstünlük taslayan havaları başlangıçta kendisi için incitici olmuştu, sonra rahatsız edici bir hâl aldı ve sonunda şiddetli bir acı verdi. Bu noktada hepimizin içinde bir öfke bekler, işte hicivci bu öfkeyi bir başka şekilde uyandırmıştı. Herod döneminin bir Yahudi’si için vatanseverlik bildik mizacının altında saklayamayacağı kadar azılı bir tutkuydu, bu yüzden de tarihi, dini ve Tanrı’sıyla ilgili alaylara anında tepki verirdi. Bu nedenle de Messala’nın son duraklamasına kadar СКАЧАТЬ



<p>30</p>

Kuzeybatı Yunanistan’daki Delphi’de bulunan Apollon Tapınağı dünyanın en eski kehanet merkezlerinden biridir. Rahibe Pythia, Tanrı Apollon’un sesi olarak kabul edilirdi.

<p>31</p>

Delphi kâhini. (ç.n.)

<p>32</p>

Suriye Bölge Valisi için kullanılan bir İncil terimidir. Messala’nın konuştuğu dönemde bu görevi Lucius Vitellius yürütüyordu.