Название: Habeşistan Prensi Rasselas’ın Öyküsü
Автор: Samuel Johnson
Издательство: Maya Kitap
isbn: 978-625-8068-76-4
isbn:
Nafile arayışlarla on ayını harcadı. Buna rağmen zaman keyifli geçiyordu. Her sabah yeni bir umutla uyanıyor, her akşam kendi gayretini takdir ediyor ve her gece yorgun argın uykuya dalıyordu. İş üzerindeyken aklını çelen ve dikkatini dağıtan binlerce şeyle karşılaştı. Hayvanların değişik içgüdülerinin, bitkilerin özelliklerinin farkına vardı ve eğer kaçışını asla gerçekleştiremezse kendini derin düşüncelere dalarak teselli etmeyi planladığı harikalarla dolu o yeri buldu. Tüm girişimleri başarısız olsa bile bu yer ona ardı arkası kesilmez bir araştırma kaynağı sunacaktı.
Yine de asıl merakını henüz kaybetmemişti, bu yüzden insanların ne şekilde var olduklarına dair bilgi edinmeye karar verdi. İsteğini korusa da umudu giderek azalıyordu: Hapishanesinin duvarlarını incelemekten vazgeçti, asla bulamayacağını bildiği açıklıkları aramak için ter dökmeyi bıraktı. Yine de planını aklının bir köşesinde tutmakta kararlıydı. Böylelikle zamanın kendisine bir fırsat sunmasını beklemeye başladı.
6. Bölüm
Uçuş Sanatı Üzerine Bir Deneme
Burada yaşayanların rahatını ve memnuniyetini sağlamak için çalışsınlar diye Mutlu Vadi tarafından akılları çelinen sanatçılar arasında, mekanik kuvveti bilgisiyle tanınmış ve hem eğlence hem de kullanım ihtiyaçlarını karşılayan pek çok makine icat etmiş bir adam vardı. Irmağın çevirdiği çark sayesinde suyu bir kuleye yönlendiriyor, oradan da sarayın tüm dairelerine dağıtıyordu. Bahçeye yapay yağmurlarla çevresini daima serin tutan büyük bir çadır kurmuştu. Kadınlara ayrılan korulardan biri içinden geçen derenin sürekli çevirdiği pervanelerle havalandırılıyor ve uygun bir uzaklığa yerleştirilmiş kimisi rüzgârın itici kuvveti, kimisi nehrin gücüyle çalışan çalgılar alçak sesle müzik çalıyordu.
Her türlü bilgiden mest olan Rasselas, özgür dünyada edindiği tüm bu bilgileri kullanacağı günün geleceğini umarak bazen bu sanatçıyı ziyaret ederdi. Yine bir gün her zamanki gibi vakit geçirmek için yanına geldiğinde ustayı suda giden bir araba yaparken buldu. Tasarımın düz bir zemin için elverişli olduğunu görerek övgülerle işin tamamlanmasını rica etti. Prens tarafından takdir görmekten memnuniyet duyan usta, daha büyük şeref kazanmayı aklına koyarak “Efendim” dedi, “mekanik biliminin başarabileceklerinin yalnızca küçük bir kısmını gördünüz. Uzun zamandır insanların yavaş hareket eden gemilerle at arabalarının yerine kanatların hızından faydalanması gerektiğine inanıyorum. Gökyüzünde öğrenilecek çok şey var, yerde sürünmeye layık olan yalnızca cehalet ve aylaklık.”
Bu söz, Prens’in dağları geçme arzusunu yeniden uyandırdı. Mekanik ustasının icatlarını görmüş olduğu için daha fazlasının yapabileceğine inanmak istiyordu ama umudun daha fazla düş kırıklığına sebep olmasına yol açmadan önce biraz daha bilgi edinmeye karar verdi. Sanatkâra “Korkarım ki” dedi, “hayal gücünüz becerinizden üstün geliyor olmalı ki şu anda bana bildiğinizi değil de isteğinizi anlatıyorsunuz. Her hayvana verilmiş bir element vardır: Hava kuşlarındır, toprak insan ve hayvanların.” Usta “Öyleyse” diye cevap verdi, “su da balıklarındır ama hayvanlar doğaları gereği insanlar da beceri kazanarak yüzebilir. İnsan yüzebiliyorsa uçmaktan da ümidini kesmemelidir: Sonuçta yüzmek daha yoğun bir sıvıda uçmaktır, uçmak da daha ince bir sıvıda yüzmek. Yapmamız gereken tek şey gösterdiğimiz direnç gücünü içinden geçeceğimiz maddenin yoğunluğuna göre ayarlamak. Eğer havayı, düşen basınçtan daha hızlı bir itici kuvvetle dengeleyebilirseniz bunun sonucunda mutlaka havaya kalkarsınız.”
Prens “Ama yüzme eylemi” dedi, “çok yorucudur, en kuvvetli kollar bile kısa sürede bitkin düşer. Korkarım uçmak bundan çok daha zorlu olacaktır. Ayrıca yüzebildiğimizden daha uzağa uçamadığımız sürece kanatların pek faydası olmayacaktır.”
Usta “Bazı evcilleştirilmiş, ağır kuş türlerinde gördüğümüz gibi yerden yükselme işi muazzam bir güç gerektirecek,” dedi. “Ama vücut ağırlığı, insan yerin çekiminden uzaklaştıkça hiçbir düşme eğilimi göstermeden havada süzülebileceği noktaya ulaşana dek yavaş yavaş azalacak. Sonrasında ilerleme ihtiyacı dışında çaba göstermeye gerek kalmayacak, bunun için de küçük bir itici güç uygulamak bile yeterli olacak. Efendim, sizin gibi uçsuz bucaksız meraka sahip biri, kanatlı bir filozofun havada süzülerek nasıl bir mutluluk duyacağını kolayca hayal edebilir. Tüm dünyayı ve üzerinde yaşayanları görecek! Aynı paralel üzerinde yer alan bütün ülkeler birbiri ardınca önüne serilirken hayatın gündelik telaşlar içinde altında akıp gidişini izleyecek! Karanın, okyanusun, şehirlerin ve çöllerin akıp giden manzarasını izlemenin gökyüzündeki izleyiciyi nasıl mest edeceğini bir düşünün! Alışveriş yapılan çarşılarla savaş alanlarını, eşkıyalarla dolu dağlarla barış rüzgârlarının estiği bereketli toprakları aynı güven duygusuyla seyretmek… O zaman Nil’in rotasını kolayca kat edip uzak bölgelere ulaşabilir, dünyayı bir uçtan bir uca gezerek doğanın yüzünü inceleyebiliriz.”
Prens “Tüm bunlar çok arzu edilen şeyler” dedi. “Ama korkarım ki hiçbir insan bu varsayımsal huzur bölgelerinde nefes alamayacak. Bana yüksek dağlarda nefes alıp vermenin çok zor olduğunu söylemişlerdi. Üstelik havanın çok zayıf olduğu bu yükseklikte sarp kayalıklardan düşmek de epey kolaydır. Bu yüzden, hayatın sürdürülebildiği herhangi bir yükseklikte çok hızlı bir iniş tehlikesi olabileceğini sanıyorum.”
Usta “Eğer bütün itirazların ortadan kalkması beklenseydi, hiçbir girişim sonuçlanamazdı,” dedi. “Tasarımı desteklerseniz, kendimi riske atarak ilk uçuş denemesini ben gerçekleştireceğim. Bütün uçan hayvanların yapısını inceledim ve insan vücuduna en kolay uygulanabilecek kanat yapısının yarasanın tek parçalı, katlanır kanatları olduğunu gördüm. Bu modelden yola çıkarak yarın görevime başlayacağım ve umarım bir yıl içinde, insanın kötülüğünün ya da arayışının ötesindeki gökyüzüne yükseleceğim. Ama tek bir şartla çalışırım: Bu sanatı gizli tutacak ve ikimizden başkası için kanat yapmamı talep etmeyeceksiniz.”
Rasselas “Neden?” diye sordu. “Bu büyük bir başarıyı başkalarından niye esirgiyorsun? Böylesi ustalıklar tüm insanlığın iyiliğine sunulmalı, her insan diğer insanlara çok şey borçlu ve gördüğü iyiliklerin karşılığını vermeli.”
Sanatkâr “Eğer bütün insanlar iyi olsalardı” diye cevap verdi, “hepsine büyük bir şevkle uçmayı öğretirdim. Fakat kötüler sırf zevk için gökten gelip onları istila ettiğinde iyilerin güvenliğine ne olacak? Bulutların arasında süzülen bir ordunun karşısında ne duvarlar, ne dağlar, ne de denizler insanın emniyetini sağlayabilir. Kuzeyli vahşi sürüsü rüzgâra kapılıp sürüklenebilir ve bir zamanlar üzerinde uçtukları verimli bölgelerde karşı konulamaz bir vahşetin fitilini ateşleyebilir. Hatta prenslerin sığınağı olan bu vadi, bu mutluluk yuvası bile, ani bir baskınla güney denizinin kıyılarında kümelenen çıplak ulusların saldırısına maruz kalabilir!”
Prens gizlilik sözü verdi ve başarısından tamamen umut kesmediği bu gösteriyi beklemeye koyuldu. Zaman zaman çalışmayı görmeye giderek ne kadar ilerleme kaydedildiğine bakıyor, bu sırada ustaya hareketi kolaylaştırmak ya da hafifliği güçle birleştirmek için birçok yaratıcı çözüm sunuyordu. Gün geçtikçe sanatkâr akbabaları ve kartalları ardında СКАЧАТЬ