Karanlık Yüz. Хеннинг Манкелль
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Karanlık Yüz - Хеннинг Манкелль страница 6

Название: Karanlık Yüz

Автор: Хеннинг Манкелль

Издательство: Ayrıksı Kitap

Жанр:

Серия: Kurt Wallander

isbn: 978-605-71714-7-4

isbn:

СКАЧАТЬ Onun tombul bir çocuktan iddialı bir çekiciliğe sahip genç bir kadına dönüşmesine şahit olmuştu. On beş yaşına basmadan önce içindeki, onu aldatıcı ve gizemli bir dünyaya yönelten şeytanları hiç belli etmemişti.

      On beşinci yaş gününden kısa süre sonra bir ilkbahar günü birdenbire, önceden en küçük bir uyarı sezdirmeden canına kıymaya kalkışmıştı. Bu bir cumartesi günü öğleden sonra yaşanmıştı. Kurt Wallander bahçe sandalyelerinden birini onarıyor, karısı da pencereleri siliyordu. İçinde ansızın uyanan bir huzursuzluk, onu elindeki çekici bir yana bırakıp eve girmeye zorlamıştı. Kızı odasında yatağında yatıyordu, bir jiletle bileklerini ve boğazını kesmeye çalışmıştı. Daha sonra, her şey atlatıldıktan sonra, doktor ona, eğer yetişmeseydi ve tampon bastırmayı akıl etmeseydi kızının ölmüş olacağını söylemişti.

      Bu şoku hiçbir zaman tam olarak atlatamamıştı. Linda’yla arasındaki bağ ise o günden sonra bozulmuştu. Kızı ondan uzaklaşmıştı. Kendisi de neyin kızını bu intihar girişimine sürüklediğini hiçbir zaman anlayamamıştı. Linda okulu bırakmış, geçici işlerde çalışmaya başlamıştı ve ara sıra uzun süre ortadan kaybolduğu oluyordu. İki kez karısının ısrarı üzerine kızının kayıp olduğunu ihbar etmiş, onu aratmıştı. Bu aramalara katılmasının onu ne kadar üzdüğüne iş arkadaşları bizzat tanık olmuşlardı. Ama günün birinde Linda geri dönmüş, o da ceplerini gizlice karıştırarak pasaportunun sayfalarındaki yolculukları incelemişti.

      Lanet olsun, diye düşündü. Neden burada kalmazsın ki? Neden aklından bambaşka düşünceler geçer?

      Telefon bir kez daha çaldı. Ahizeyi kaptığı gibi kulağına götürdü.

      “Alo, ben baban,” dedi beklemeksizin.

      “Bu da ne demek oluyor?” diye karşılık verdi babası. “Neden kendini baba diye tanıtıyorsun telefonda? Polis değil miydin sen?”

      “Şimdi seninle konuşacak vaktim yok. Seni daha sonra arasam?”

      “Hayır olmaz. Nedir bu kadar önemli olan?”

      “Bu sabah kötü bir şey oldu. Seni ararım.”

      “Ne oldu?”

      Babası onu hemen her gün arıyordu. Bazı günler santrale babası aradığında bağlamamalarını tembihlemişti. Ancak bu taktiği boşa çıkmıştı çünkü babası kendisini farklı isimlerle tanıtmaya, ayrıca santral memurları tanımasın diye sesini değiştirerek konuşmaya başlamıştı.

      Kurt Wallander onu başından savabilecek tek çıkar yol görüyordu.

      “Bu akşam sana uğrarım,” dedi. “O zaman konuşuruz.” Babası buna isteksizce razı oldu.

      “Yedide gel. O saatte seninle ilgilenebilecek vaktim var.”

      “Güzel, öyleyse yedide görüşmek üzere. Hoşça kal.” Ahizeyi yerine koydu ve telefonu her türlü aramaya kapattı.

      Arabasını alıp tren garına gitmeyi, orada kızını aramayı geçirdi aklından. Onunla konuşmayı, böyle esrarengiz biçimde kaybedilen o güzel bağı yeniden yaşama döndürmeyi düşündü. Ama bunu yapmaması gerektiğini biliyordu. Kızının kendisinden sonsuza dek uzaklaşmasını göze alamazdı.

      Kapı açıldı ve Näslund kafasını içeri uzattı.

      “Selam,” dedi. “Onu içeriye getireyim mi?”

      “Kimi içeriye getireceksin?”

      Näslund saatine baktı.

      “Saat dokuz,” dedi. “Dün bu saatte Klas Månson’u sorgu için istemiştin.”

      “Hangi Klas Månson?”

      “Şu doğu çevre yolundaki dükkânı soyan adam. Unuttun mu yoksa?”

      Şimdi hatırlıyordu. Ayrıca Näslund’un yaşanan cinayetten haberdar olmadığını da anladı.

      “Månson’u sen devral. Gece bir cinayet işlendi, Lenarp’ta. Hatta belki de çifte cinayet. Yaşlı bir çift. Månson’u tek başına halletmen gerekiyor. Ama onu da ertelesen iyi olur. Şu an en önemli şey Lenarp cinayeti.”

      “Månson’un avukatı geldi bile,” diye karşılık verdi Näslund. “Onu yine evine gönderecek olursam çok öfkelenecek.”

      “Ön sorgu gibi bir şey yap,” diye yanıtladı Wallander. “Avukat mızmızlanacak olsa da yapabileceğim bir şey yok. Benim orada saat onda toplanalım. Herkes gelsin.”

      Birden canlanmıştı. Şimdi yine polis olmuştu. İşte şimdi katilin peşine düşebilirlerdi.

      Masasındaki evrak yığınını bir yana kaldırdı, doldurmaya fırsat bulamayacağı bir bahis kuponunu yırtıp attı, kantine giderek kendine bir kahve doldurdu.

      Saat onda herkes odasında toplanmıştı. Pencerenin yanındaki sandalyede oturan Rydberg cinayet mahallinden gelmişti. Odada toplam yedi polis vardı. Wallander hastaneyi arayıp yaşlı kadının kritik durumunun değişmediğini öğrendi.

      Sonra olanları ayrıntılarıyla anlattı.

      “Orada olanlar hayal ettiğinizden de kötü,” dedi. “Sen ne dersin Rydberg?”

      “Doğru,” diye yanıtladı Rydberg. “Tıpkı Amerikan filmlerindeki gibi. Hatta kan kokusu bile var. Böylesini hiç görmemiştim.”

      “Katilleri yakalamak zorundayız,” sözleriyle bitirdi konuşmasını Kurt Wallander. “Böyle gözü dönmüş canilerin ortalıkta dolaşmalarına göz yumamayız!”

      Oda sessizliğe gömüldü. Rydberg sandalyenin kolunu parmaklarıyla tıkırdatıyordu. Dışarda koridorda bir kadının kahkahası duyuluyordu.

      Kurt Wallander etrafına göz gezdirdi. Bunların hepsi onun birlikte çalıştığı kişilerdi. Hiçbiriyle sıkı bir arkadaşlığı yoktu. Ama birbirlerine bağlıydılar.

      “Şimdi,” dedi, “ne yapmalıyız? Artık işe koyulmamız gerekiyor.”

      Saat on bire yirmi vardı.

      3

      Öğleden sonra saat dörde çeyrek kala Kurt Wallander acıktığını fark etti. Öğlen yemek yemeye fırsat bulamamıştı. Sabahki soruşturma toplantısından sonra Lenarp katillerinin soruşturmasıyla meşguldü. Nedense katilin bir kişi değil de birden fazla olduğunu düşünüyordu. Ona göre, bir kişinin tek başına bu kanlı katliamı gerçekleştirmiş olması imkânsızdı.

      Masasındaki koltuğuna geçip basın metnini düzenlemeye başladığında hava çoktan kararmıştı. Masanın üzerinde santral memurlarından birinin getirdiği, telefon edenlerin adlarının yazılı olduğu bir dizi not kâğıdı duruyordu. Notların arasında kızının adını boşuna aradıktan sonra hepsini bir yığın halinde toparlayıp gelen posta bölmesine koydu. Yerel televizyonun karşısına çıkıp polisin henüz katil ya da katillerle ilgili herhangi bir ipucu bulamadığını söylemek СКАЧАТЬ