Название: Маленькие вещи. Самые известные турецкие рассказы. Уровень 1
Автор: Сами Пашазаде Сезаи
Издательство: Издательство АСТ
Серия: Легко читаем по-турецки
isbn: 978-5-17-154139-2
isbn:
Paltosunu, şapkasını giydi. Kapıyı şiddetle çekerek evden çıkıp gitti.
Kaymakam beyefendi dert anlamıyor! Rossini’nin torunlarından biri bu müzisyen İtalyalı hürmet ve adalet ister. Bu şanssız koca, haklılığı konusundaki düşüncelerini ve adalet arayan yakınmalarını karşısındakinin zihnine sokabilmek için jimnastik yapar gibi ellerini kaldırıyordu. Buar tavır ve hareketler bir acemi aktörü kıskandıracak. Böyle hakikati anlatmaya çalışıyordu, ama başaramadı. Bunu anlayınca, öfkeyle Adalar kaymakamı beyefendiye, “Herkesin karısının kaşına, gözüne, yürüyüşüne, giyinişine dikkat ediyorsunuz da, benimkinin şu münasebetsiz sevgisine, şu zararlı hayvanlarına karışmayı niçin reddediyorsunuz?” yakınmasıyla, ümitsizce evine dönüyordu.
Evine döndü. Karısı kocasına inme ineceği korkusundan dehşete kapıldı. Titremeye başladı, altmış yıllık başını sallayarak, naz ve işve ile bir gözünü süzerek tebessüm eder gibi, “Sen memnun ol ki ben kedileri seviyorum! Ya bunların yerine herifleri sevsem[6]…” dedi. Bu düşünce, parlak göründü. Kocasına hemen hemen hak verdiriyordu. O gece sitemli bir tavırla hiç bir söz söylemeyerek yatağına girdi. Laf aramızda… bu tebessüm, bu aşk imâsı, bu işve, bu okşayıcı davranış, kocasının ümitsizlik ve öfkesini epeyce giderdi. Yatağına çekilip birden bire acı hissediyordu. Telâş ve yürek çarpıntısı ile yorganını kaldırıp o büyük gözleriyle baktı. Kedi! Hem de sabah kahvesini beyaz kedi içiyor! Bu evde kendisine başını dinlemek için hiç bir yer bırakmayan kediler, sonunda karısını da elinden aldılar.
Gece yarısı kesin bir karar verdi. Sabahleyin erken kalkarak ne kadar eşyalarını bir sandığa koyup aşağıya, taşlığa indirdi. Arkasına paltosunu, başına şapkasını giyerek sandığın üstünde oturdu. İşte o zaman, “Ya ben, ya kediler?” sorusunu sordu. “Kediler!” yanıtını aldı. Bu cevap kendisini ümitsizliğe düşürdü.
Elveda! Elveda! Artık bir daha dönmemek üzere yola çıktı. Hüzünlü, düşünceli bir hâl ile küçüklü büyüklü bir takım evlerle dükkânlardan müteşekkil çarşıdan geçiyordu.
Sokağın ortasında çıplak ayaklı, yırtık elbiseli bir takım sefil çocuklar bağıra çağıra oynuyorlardı. Onları dalgın dalgın izledi. Sonra sadaka vermek istedi, ama ceplerini birer birer karıştırıp yine belki de içinde hiç bir şey bulamadı, bu yüzden yoluna devam etti. Biraz ötede, sokakta, meyhanede laternanın çevresinde birçok kişi Ada’nın sokaklarını çınlatıyorlar, topluluk hâlinde dans ediyorlar, nişanlı kızların diliyle sevgililerine aşklarını ifade ediyorlardı.
Corcı, Corci, Çorca kim,
Nisahiro, pulakimo!
Sarkışını söylüyorlardı. Zavallı koca kendisini ümitsizlik ve hüzünlü vaziyette bulundu. Bu kadın kahkahalarının şamatası arasından geçerek, o geceyi geçirmek için bir sığınak arama konusunda kararsız olarak her yere bakan gözlerine pırıltılarla dolu göründü.
Hava güzel, rüzgâr dingin, Marmara lâcivertti. Bir daha dönmeyecek; buna karar verdi! Otuz üç yıllık evlilik bağı koptu, artık bir başına kaldı. Şu yalnızlık tesirli değil mi? Otuz üç yıldan sonra her yerde, her şeye karşı yalnız! Bu geniş denize, bu uzak ufuklara karşı yapayalnız! Hattâ gökyüzü bile, o lâcivert gözleriyle kendisine acır gibi bakıyordu. Derin düşünceler içinde biraz deniz kıyısına doğru inmek istiyordu, bir kedi görünce hemen yolunu değiştirdi. Yörükali’ye (Büyükada’da bir koy) vardı. Epey zaman deniz yüzünden aşk sarhoşluğu içine dalıp gidiyordu. Gerçeğin hayâl kırıcı eli bütün vücudunu sarsarak sersemlik hâlinden uyandırdı.
Saat ilerledi, öğle yaklaştı. Evine bir daha dönmemek üzereydi. Bu karar, kesindi. Bu belli, ama öğle yemeğini nerede yiyecek? Akşam nereye gidecek? Geceyi nerede geçirecek? Bağımsız bir yaşam, kesin bir karar, para ile olur; ama kendisinin sabah yemeği için yeterli parası yoktu. Genellikle sabah karısı, hazırlayarak şimdi sofranın üzerine yemek koyuyordu. Yemeğinin dumanı gözünde tütmeye başladı. Sahilinde duruyordu. Denizin dalgalan yavaş yavaş sahile çarpıyordu. Kendisine, “Git git, karına git!” diyordu. Ya kediler! Bununla birlikte, karısının, “Sen memnun ol ki ben kedileri seviyorum. Ya bunların yerine erkekleri sevsem…” sözü akla yakın değil mi?
Horozların garip sesleri, ıssız bir dünyada yalnızlığını arttı. “Git, git, karına git!” diyordu. Kiliseler öğle vaktini ilân için çan çalmaya başladılar. O ıssızlık ve sessizlik içinde uzaktan uzağa akseden çanlar, hep bir ağızdan, tek düze bir uyumla, “Git, git, karına git!” sözünü tekrar ediyorlardı.
Ayağa kalktı, eve yürümeye başladı.
Belki de onun kesin kararından döndü. Çam ağaçlarının aralarından kimi zaman görünmeyerek, kimi zaman ortaya çıkarak evine doğru, süratle dönüyordu. Düşünceli bir yüz, üzgün bir hâl ile evine giderek, eşine hiçbir şey söylemeden, doğru odasına çıktı. Minderin üzerine kapanıp da hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Karısı büyük bir özen ve incelikle oda kapısını açarak, “O kadar bağırarak ağlama. Kedilerimi mi korkutacaksın!” dedi.
1. Что раздражало мужа в поведении котов? Выберите неверный вариант ответа.
a) ev sahibiymiş gibi yürürlerdi
b) kulak tırmalayan sesleriyle kavga ederlerdi
c) sürekli evden kaçmaya çalışıyorlardı
d) bu adama evinde oturmak için bir yer bırakmıyorlardı
e) eşyalarını kırarlardı
2. Подставьте првильные союзы и послелоги в предложения.
Ki, ile, ya…, ya…, gibi, ama, için.
1) En son yanıtını isterim: __ ben, __ kediler!
2) Sen memnun ol ____________________ ben kedileri seviyorum!
3) Bu belli, ____________________ öğle yemeğini nerede yiyecek?
4) Hattâ gökyüzü bile, o lâcivert gözleriyle kendisine acır __ bakıyordu
5) Bağımsız bir yaşam, kat’i bir karar, para ____________________ olur; halbuki kendisinin sabah yemeği ____________________ yeterli parası yoktu.
3. Расставьте события рассказа в правильном порядке.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен СКАЧАТЬ
6
Форма «-sA» выражает, как правило, какое-либо неосуществленное действие, чаще всего относящееся к настоящему времени («если бы»). «Ya bunların yerine herifleri sevsem» – «А если бы вместо них я любила бы парней»