Маленькие вещи. Самые известные турецкие рассказы. Уровень 1. Сами Пашазаде Сезаи
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Маленькие вещи. Самые известные турецкие рассказы. Уровень 1 - Сами Пашазаде Сезаи страница 2

СКАЧАТЬ başında, bir mumun karşısında, çalışıyordu. Tüm zorluklara bir asker gibi erkekçe direniyordu. Annesi rahat, kız kardeşini mutlu görüyordu, bundan dolayı yorulmuş vicdanına yeniden bir güç, bir yaşam bağışlardı.

      O günlerde annesi birdenbire hasta oldu. Annesinin mevcudiyetinin bir parçası oldu, bu yüzden büyük bir ızdırapla hastaya doktor getiriyordu, ilâç alıyordu. Bazen o Aksaray’dan ilâç yaptırmak için yaya olarak Beyoğlu’na çıkıyordu. Oralarda coşku, sevinç, neşe ve eğlenceyle gençler dolaşıyorlardı. O ise, gençliğin asaleti ve ululuğuyla yaşlı annesine taze bir yaşam getirmek için elinde ilaç ile yine yaya, evine dönüyordu.

      Şansın yardımıyla ya da mutlu bir tesadüfle, bir iki ay içinde annesi tamamıyla iyileşti. O süre içinde kendi çalışması birkaç kat daha artıyordu, bu yüzden doktorların önerilerini yerine getirmeyi başardı. Yazı annesiyle Boğaziçi’nde geçirdiler.

      Bu yaz sırada, tabii olarak sabahları İstanbul’a gider, akşamları geç vakitte dönerdi. Gidiş geliş sırasında genç arkadaşlarıyla karşılardı. Onlar kendisini “göz alıcı bir güzel”e tanıtmaya çalışıyorlardı.[3] O kadınları reddetmek istedi, dostları küçük bir fırsattan yararlanarak[4], bir gün tanıştırdılar.

      Bu tanıştırma töreni alakasını gösteren bir tebessümle kabul olunmuş; ama bu tebessüm gözlerini o kadar kamaştırdı ki, kızın yüzüne dikkatle bakamadı. Bu alaka gösterisi, bu tebessüm, hüzünlü bir yaradılışı olan gence ne kadar da tesir etti. O hassas gönlü, o sevdâlı ruhu, bu büyük zaferi ne kadar neşe ve gururla alkışladı.

      Sabahleyin, İstanbul’a gidişinde, yine bu tebessümlerle, ruhun bu selamıyla, kalbin bu seslenişiyle karşılaştı. O günlerden sonra bütün yaşamı bir tebessümle açılıyordu.

      Yazın uzun günlerinde daha çok çalışıyordu, buna rağmen akşamları evine önceki gibi yorgun olarak değil, büyük bir coşku ve neşe ile gelirdi. Yürürken koşar, söylerken güler, hiç birinde oturamaz, evin içinde sürekli dolaşırdı. Yüzünde gençliğin taze rengi görünürdü. Yirmi yaşındayken kendisini böyle bir tebessümün karşısında hiç bulunmadınız mı?

      Ara sıra vapurda denk geldiler. Orada, o köşede, kendisine nurlar serpen mutluluk ve şansına, garip bir korku ve yürek çarpması ile yaklaşamıyordu. Ama ilkbahar sabahının pembe sisleri içinde görünen gün doğuşu gibi, bu gül rengindeki dudaklardan akseden tebessüme de uzaktan uzağa şaşkınlığını ve tutkusunu gösteriyordu.

      En hızlı geçen bir arabanın içinde, en kalabalık bir yerde yine kendisine bir tebessümle selam veriyordu.

      Oh! Bu tebessüm! Zavallı gencin ümitsiz gecelerinde üzüntülerini gideriyordu. Sevgilisi, ışıksız gündüzlerinde parlayan ışığı oldu. Evine her gece yeni coşku ve güç ile dönüyordu. Yalnız en son defa ki bu tebessümden dolayı âşıkça bir coşku içinde kaldı. O gece, sabaha kadar gözlerini bir kere bile kapamadı. Artık bu kızı alacaktı! Annesinin onayını alacak. Bundan kuşku duymuyordu. Her türlü zorluğa, her türlü engele direnmeye çalışacak. Gizli sevgilisi kendisine bu kadar gönül veriyor. Ona, Boğaziçi’nin cezbedici sahillerinin en gizli bir köşesinde ya da güneşin altında şen ve şakrak olan Adaların en güzel bir yerinde bir ev, bir aşk yuvası yapacak. Eşi için, bin türlü çiçekler içinde kameriyeler, ağaçlar arasında bahçeler kuracak. Kendisi bir yana çekilecek. Tabiatın güzelliklerinin hepsinden daha da güzel olan sevgilisinin kahkahalarını dinleyecek. Bu kahkahalar can çekişen kalbine yaşam verecek. Bahar, yüz görümlüğü olarak eşine en güzel çiçeklerini, saz ve söz olarak kuşlar en yüce ve ruh açan şarkılarını sunacak.

      Uykusuzluk nedeniyle bir hararetle yatağının içinde dönüyordu. Neden onunla birlikte Boğaziçi’nin sahilinde dolaşmasın? Niçin yerde, onunla, o harika bir gece görünümü seyretmesin? Bak! Eğiliyor! Bu yorgun gecesinde kulağına… Yok, ruhuna, gizli, pek gizli bir şeyler söyleyecek belki de… Oh!

      Çalışacak, çok çalışacak, çalışarak zengin olacak…

      Pencerenin yanındaki yatağından başını kaldırdı. Sabahın renkleri, gökyüzünün lâcivert yüzüne bir takım rengârenk sütunlar meydana getirdi. Onlar her dakika rengini, yerini değiştiriyordu. Ruhunu büyüleyen o tebessüm, dudakları gibi gül renginde olan bulutlar arasına yayılarak, karşıdaki dağları süslüyor; yine o tebessüm gökyüzünden süzülüp, denizin küçük dalgalan üzerinde, sahili sevdalar içinde bırakarak uzaklaşıyordu.

      Bir süre, bu kendisinden geçme ve şaşkınlık hâlinde kaldıktan sonra, kendisini toplayarak, İstanbul’a indi. Akşam, genç arkadaşlarına vapurda denk geldi. Onlara, bir şey açmadı, çünkü onlar kıskanabilir diye korkuyla düşünüyordu. Hep birlikte yukarıya, güverteye çıktılar. Kız ya da tebessüm, annesiyle birlikte orada, bir kanepenin üzerinde oturuyorlardı. Dostlarından bir ikisi çekinmeden kızın yanına gittiler. Ötekiler onu da birlikte gelmesi için zorluyorlardı.

      Vücüdünda bir korku ve yürek çarpıntısı vardı. Belki o bakışları çeken tebessüme karşı gözleri kamaşarak, düşecek. Bundan endişe ediyordu. Çevresindeki ona, bir şey yapmasını söylediler, bu ricalara karşı o birkaç kere kalkıp yine oturdu. ceketini iliklemek, fesini düzeltmek istedi, ama bunu yapamadı çünkü titriyordu. Bütün bu davranışları, kadınların meraklı bakışlarına çarptı. Bir dakika sonra hep birlikte konuşmaya başladılar. Kız ara sıra kendisine birçok soru soruyordu: Paris’e gittin mi? Londra’yı gördün mü? Operaları dinlememiş, vodvili alkışlamamış mı? Mutlak Bükreş’te çok oturdu! Çünkü hâl ve davranışı onu gösteriyordu. Sonsuz bu türlü sorulardan sonra, kahkahalarla gülmeye başladı. Zavallı genç anladı ki kız kendisiyle eğleniyordu. İlk defa kızın yüzüne büyük bir dikkatle baktı. Hayâller dönemi olan yirmi yaşının en dehşetli sarsılışı…

      Meğer bu tebessüm o kadar büyüleyiciydi, çünkü o güzel ağzının bütün üst dudağı biraz kısaymış.

      Meğer o gülümseme, kendisine değil, bütün dünyaya, bütün her şeye aitmiş.

      Bizler de çoğu zaman mutluluğumuzu tetkik ediyoruz. Sonucu, şu sözcüğe varmaz mı: “Hiç!”

Упражнения

      1. Выберите верные утверждения:

      a) Genç, aşık olduğu kızla evlenmek istiyordu.

      b) Gençin babası hastalıktan öldü.

      c) Genç daha önce birçok defa başka ülkere gitmişti.

      d) Gençin annesi tamamıyla iyileşti.

      e) Genç, eğitimli bir erkekti.

      f) Kızın annebabası gençin evlenme teklifini reddetti.

      2. Вставьте пропущенные слова:

      1) O mektebi bitirdi, öğrenimi vardı. Buna rağmen herhangi bir iş ____________________ çekinmezdi.

      2) Yazın uzun günlerinde daha çok çalışıyordu, buna ____________________ akşamları СКАЧАТЬ



<p>3</p>

Основа глагола + maya/meye çalışmak – пытаться что-то сделать

<p>4</p>

Основа глагола + (y)arak/erek – деепричастие образа действия, отвечающее на вопрос «как?», «каким образом?». Например, здесь «küçük bir fırsattan yararlanarak» – пользуясь малейшей возможностью