Название: Reşit Hanadan ve Romancılığı
Автор: Yasin Yavuz
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6494-92-3
isbn:
Yazar/anlatıcı vaka kronolojisine, uzun süren tarihi anlatımın ardından, Remziye’nin “Buyur kahveni al!”146 cümlesiyle dönmektedir. Bu noktadan sonra roman öykü zamanına dönmektedir. Romanın vaka zamanının 1967-1968 arası bir yılda; ilkbahardan sonbahara dek olan süreyi içerdiğini söylemiştik. Yazar, Tanrısal bakış açısıyla kaleme aldığı romanda anlatma zamanı ile vaka zamanı arasındaki mesafe uzundur. Sel romanını Paul Ricoeur’ün “üçlü mimetik bağıntısı” ile ele aldığımızda ise şöyle bir sonuç çıkar ortaya:
Mimesis 1; yani yazma zamanı: Reşit Hanadan eserini 1986 ile 25 Ocak 1987 tarihleri arasında yazmıştır. Bu süreç bize eserin yazma zamanını göstermektedir. Mimesis 2; yani anlatma ile vaka zamanı: anlatma zamanı ile vaka zamanı arasında uzunca bir süreç vardır. Biz romandaki olayların tahminen 1967-1968 yılları arasında yaşandığını tespit ettik. Buna karşılık anlatma zamanı bu sürecin oluş anından sonra olduğu için vaka zamanıyla farklıdır. Olay önce yaşanmış, sonra anlatılmıştır. Yaratma zamanı olan Mimesis 3 ise, her okurun metni anlamlandırdığı zaman dilimini kapsar. Bizim incelememizde bu süreç 2017’ye denk düşmektedir.
4.2.2. Mekân (Uzam)
Reşit Hanadan, bu ilk romanda mekân tercihini dar tutmuştur. Roman, oldukça dar bir çevrede geçmektedir. Geriye dönüşlerle farklı mekânlardan bahsedilmiş olunsa da, vakanın cereyan ettiği yer Mamuşa’dır. Reşit Hanadan’ın yaşadığı çevrenin adamı olduğunu, bu coğrafyayı iyi bildiğini daha önce söylemiştik. Bu nedenle yazar mekân tasvirlerinde köy ve köy yollarını anlatmaya ağırlık vermiştir. Yazar anlattığı çevreye olan hâkimiyetini yılın belirli noktalarındaki mevsimsel değişimleri ifade ederek de göstermektedir. Bu noktada, Salim’in hayvan pazarına giderken kullandığı yolun anlatımı ifadelerimizi destekler niteliktedir. Yazar, burada yolun hem tarihçesini verir hem de hangi mevsimde ne durumda olduğunu ve ne gibi kolaylıklar sağladığını açıklar:
“Öküzlerin yuları elinde olduğu halde, kendisi önde, öküzler ardında yarım saattir yürüyordu kır yolunda. Hayvan satmak için kente gitmek ya da kentte satın aldıkları hayvanları köye getirmek zorunda kalanlar, yüzyıllardır alışa gelindiği gibi, Sırbiça yolunu kullanırdı.
Yol bu adı, Mamuşa ovasının sınırında, Mamuşa ile Prizren arasındaki mesafenin aşağı yukarı ortasında yer alan Sırbiça köyünden almıştı. Yörede genelde Sırpların yaşadığı ender köylerden biriydi.
Savaştan önce, köylüleri kente, gerek yaya, gerek at veya öküz arabasıyla hep bu yolu ulaştırmıştı.
Savaşın sona erip özgürlüğün gelmesiyle Prizren –Yakova yolu asfalt döşenmiş, kente at arabalarıyla gidenler de artık Sırbiça yolunu kullanmaktan vazgeçmişlerdi. Ancak asfalta ulaşabilmek, asfalt yol üzerinden kente varabilmek için, asfalt yolun kıyısında yer alan Pirina köyüne kadar yedi kilometrelik bir şose üzerinden yolculuk yapılması gerekiyordu. Yol, özellikle yağmurlu günlerde ve kış mevsimi boyunca zaman zaman çamur içinde ve su gölekleriyle dolu olsa dahi, ötesinin asfalt oluşu yüzünden kente giden köylüler bu yolu Sırbiça yoluna tercih ederlerdi. Bu tercihte, biraz da, asfalt çarptıkça atların ayaklarından çıkan ‘tak… tak… tak…’ şeklindeki seslerin, asfalt yolla ömürlerinde belki de ilk kez karşılaşmış bulunan köylülere, tarif edilmesi olanaksız bir zevki oluşturmasının da rolü olmuştu kuşkusuz.
Sırbiça yolu, yukarıda söylediğimiz nedenlerin dışında, bir de, öykümüzün yaşandığı dönemlerde kente gidebilmek veya kentten köye dönebilmek için hemşerilerine ait bir at arabası bulamamış köylülerin köye yaya olarak dönmek zorunda kaldıklarında, köylülere hizmet verir olmuştu.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Suat Engülü. (1997). “Makedonya Türk Edebiyatı ve Yugoslavya (Kosova) Türk Edebiyatı”, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, Ankara: Kültür Bakanlığı, s. 310.
2
Suat Engülü, a.g.e., s. 311.
3
Mustafa İsen. (1997). Ötelerden Bir Ses – Divan Edebiyatı ve Balkanlarda Türk Edebiyatı Üzerine Makaleler, Ankara: Akçağ Yayınları, s. 146.
4
C. Şanlı ve E. Jable. (2009). “Balkanlarda Türk Dili ve Edebiyatı”, I. Uluslararası Balkanlarda Tarih ve Kültür Kongresi 10-16 Mayıs Priştine Bildiriler Kitabı, Sakarya: Sakarya Üniversitesi, s. 49.
5
Mustafa İsen, a.g.e., s. 152.
6
Suat Engülü, a.g.e., s. 316.
7
Suat Engülü, a.g.e., s. 316.
8
C. Şanlı ve E. Jable, a.g.m., s. 49.
9
Gürsel СКАЧАТЬ
145
Reşit Hanadan, Sel, s. 32-33.
146
Reşit Hanadan, Sel, s. 34.